Berk İnan

Berk İnan
@ghiro
Bu kısım da insan olduğum bilinse yeter ..
Türkiye
15 Ocak
55 okur puanı
Aralık 2017 tarihinde katıldı
Sonsuzluğa 80
Saat: 2:19 Şarkı: Farketmez Hesaplaşırız Beş gündür boş, büyük, beyaz ve pürüzsüz bir duvarın soğukluğuna adamışım kendimi. Ne bir resim ne de bir iz bırakabilecek bir şeyim yokmuş. Duvarda çarmıha gerilir gibiyim, kollarımdan birileri, bacaklarımdan birileri, boynumdan birileri çekiyor. Gövdeme her gün bir çentik vuruluyor. Ama biliyorum, ümit edince vakitte geçiyormuş, anlıyorum. Duvarlar kırılınca, kalan sadece gövdem olacak.
Reklam
Sonsuzluğa 85
Saat: 4:09 Şarkı: Virginio Aiello - Von Gogh Arafta kalmak ya da bırakılmak neye hususen olur, insan o arada kalınca anlıyormuş. Kendi düşüncelerinden yoksun geçirdiğin her an, arafın merkezi imiş, ayağımı oradan çekemeyince farkına vardım. Oysa ki benimde ruhumun düşünceleri vardı, fikirleri vardı. Halbuki herkeste soruyordu. Ben bu filmde başrol zannederken kendimi, aslında sadece bir piyondan farklı değilmişim, vezirle aynı torbaya yan yana konulunca anladım. Gelmeyin üstüme, ben zaten o görevi yeterince iyi yapıyorum. Kimseye hâcet yok. Anlamsız satırlar yazmakta üzerime yoktur, düzensizlik içinde düzenim vardır. Ve bir gün o düzen son bulacak.
Sonsuzluğa 87
Saat: 2:09 Şarkı: Senn & Antent - Don't Cry Sağ taraftan, şah damarımın kasıldığını hissediyorum yine. Kulağımın hemen altından gırtlağıma kadar bir sustalı baskısı gibi. Tren raylarında ezilen Anna gibi. Hani cesaret akardı damarlarımdan, hani korkusuz kalemlere aktarırdım kendimi, aşkımı, yaşamı, yalanı ve yaşımı.. Ne raylara atlamaya, ne Sibirya'ya sürgüne gitmeye, ne mahkemede tanıklık yapmaya, ne Truva'yı fethetmeye, ne kıskançlığımdan öldürmeye, ne hastalıktan ölmeye, ne de sekizinci dereceden memur olmaya cesaretim yok. Tek cesaretim arafta sıkışıp kalıp yazmak, yazmak, yazmak ve yazmak. Ha bir de Gonçorov'a selam iletmek. Merhabâ Oblomov.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sonsuzluğa 88
Saat: 1.30 Şarkı: Emre Yücelen - İstanbul'un Rüyası ( İstanbul Kıyâmet Vakti) Nerede bütün bu insanlar, gözlerim mi kör yoksa kalbim mi olmuş kor. Yanmaktan öteye gidemez insan, derin sularda buz gibi boğulmadan. Kaçamak cevaplar veriyorum kendime, gelemiyorum bir türlü. Bir gün sigaradan çürümekte olan ciğer, bir gün beynin içindeki kist, bir gün ise o serin kıyıdaki hipnotik sesi dinleyen balıkçıyım. Rüzgar çetin bir şekilde sağ köşeden saçlarımı yüzüme düşürecek şekilde raks ediyor. Halbuki ben zamanın eksenini hala tamamlayamamış, buna rağmen kör mü kor mu kendi içimde yanar olmuştum. Geri sayım değişmez olmuştu.
Sonsuzluğa 89
Saat: 1:56 Şarkı : Dark Is The Night Hasta mıyım yoksa sabah mı? Taze bir ölü veya mezar mı? Ya da bir şeytan bilemedin bir günah mıyım? Kuluçkaya yatan ve zehrini bir yılan edasıyla yayan, boğmaya yeltenip boğulduğumuz dürtüler dizisi ne fenaymış ah ki.. Seni suçluluk hissine boğan daha doğrusu o hissiyatı vicdanına koyan, bir yaşamın mayasını kaçırır gibi değil aksine kendi akdini yayan bir gerçek imiş hayat, umutsuzluklar içinde. İkinci dünya savaşı sırasında Berlin duvarına dayanan, Ortodoksluktan feragat edip Katolikliğe kendini adamak isteyen bir Rus subayının içtiği sigara gibiyim sanırım, ya da üstadında dediği gibi " Evi Nepal'de kalmış Slovakyalı salyangozdur ruhum." Anlamsızlık içinde anlamı olan bir ruh ve hayat..
Reklam
Sonsuzluğa 90
Saat: Sabah Şarkı: Kuş Sesleri Black Afgano kokusu eşliğinde 16. Louis bir kez daha haklı çıktı. Kuş sesleri dışında.
Sonsuzluğa 91
Saat: 3:10 Şarkı : Ghostly Kises- Empty Note Henüz sabahı kaplamıyor acı. Hâlâ piyano çalmak istiyorum, hâlâ kuşlar ötüyor, hâlâ yürüdüğüm yolu seviyorum, hâlâ gökyüzüne bakıyorum, hâlâ parmaklarım yara, hâlâ yaşıyorum ve hâlâlar hatalara kucak açıyor derin ve soluk bir açıyla acı acı yamanırken. Ve hâlâ bekliyorum sayılan geri zamanı. Ve hâlâ kendimi bir anlamdırma çabasına giriyorum. Oysa ki doğdun yaşadın ve öleceksin. Sanırım tüm acı kodları geceyle ilgiliydi. Bu koca makine tüm kodlarını, geceleri bozulmak üzere kodlamış olmalı, olmalı ki ; gündüzleri çalışsın. Hey Anton ve Albert bu söyleyeceğim pek sizi ilgilendirmez ama sanırım artık çay demlemek ya da kahve içmek istemiyorum. Hey Voynitski, bu gün hava ne kadar da güzel değil mi? :)
Sonsuzluğa 92
Saat: 3:20 Şarkı: Spanish Night Guitar , Sensual Üzerime asfalt dökmüşler, basıldıkça üzerime iyice derine gömülmüşüm. Kokular duyuyorum, biraz duman biraz yanık kokuları. Anlam veremiyorum ilk başta. Sesler yankılanıyor beynimin kanı bozuk yerlerinde. Her şeye alışmak zorunda kaldım ama işte canımı acıtan buydu. Normal yaşama hakkı yok olmuş , alışagelmiş acıları bekler olmuşum. Aynada birinci tekil şahıs mı yok mu üçüncü çoğul kişi mi var, bilmiyorum. Tek mi çift miydi aynada ki? Bilemiyorum. Bak işte uzun zaman sonra iki noktayı yine koyacağım. Anlamını yitirmeden çözebilirsem söz anlatacağım..
Sonsuzluğa 93
Saat: 1:37 Şarkı : Thief In The Dark Özgür gibi gözüken, lime lime etlerine zincirler vurulmuş ve altın renginde olup; bakır bir kafesin tam ortasında yaşayan, rıhtıma varacağını sanan cesede benzer " bir şey" tanıdım. Yirmi altı yıl boyunda, pis sakallı, çukur bakışlı ve biraz da alıngan. Kendine olan öfkesini, kafes dışına taşıyamıyordu. Bu yüzden korku duygusu onu, duygusuz birisi olarak kabul edilen "bir şey" haline getiriyordu. Bir gün kaçabileceğini düşünen ahmak herifin tekiydi. Onu her gün avutuyor, ümit veriyor, bir kaç paket sigara ile sakinleşmesini sağlıyordum. Zamanın sonuna gelince kafesinden çıkmasına yardım edecektim. Söz vermiştim.
Sonsuzluğa 94
Saat : 2:37 Şarkı : Mem Ararat - Dil disoje ( Nurhak) Henüz yanıbaşımda ki kol saatimin "tik- tak" sesi ufak ufak yankılanıyor beynimin lobları arasında.Bir şarkıda kaçış arıyorum, bilmediğim bir dilde, kelimelerinin anlamını bilmediğim bir dilde. Ancak her bir anlamı hissediyorum. Fakat yine de zamanın akışını durduramıyorum. Ben duruyorum o durmuyor. Şakaklarım patlayacak gibi olan her anda zamanın akışı içinde yok oluyorum. Çok değil sayılı günler sonsuzluğu getirecek. Ve tek avuntum en güzel çiçeği koklamış olmam. Her bir koku hücresi artık burnumun ucundan gitti. Sanırım artık çiçek değil, toprak kokusuna hasretim.
Reklam
Sonsuzluğa 95
Saat: Bilinmiyor Şarkı: Kafamdaki sesler " Bu gün kayda değer hiç bir şey yok" - XVI. Louis-
Sonsuzluğa 96
Saat: 2:24 Şarkı : On The Nature Of Daylight ( Extended) Hiçliğe adanmış bir günün sonunda, ağlamak bile gelmiyordu ruhumdan. " Bile" . ne kadar kötü bir kelimeydi. Aşağılayıcı, üst perdeden gören, haddini fazlasıyla aşan bir kelime. Ayrıca ağlamak ruhun temizlenmesi iken neden onu küçümsedim ki? İşte, günün sonunda nötr bir yüz ifadesiyle beraber ben ; "bile" den bile, aşağılık hissediyordum. Kum taneleri arasında boğulmak hüner değildi çünkü öyle ya da böyle, istesem de istemesemde ben de bir kum tanesiydim. Ne kadar küçük olsamda, fukaraca bir yer kaplıyordum evrende. Ancak geri sayımın devam ediyor olması umuta sürüklüyordu beni, zibilyon tane kum tanesi arasından, bir tane " bile" nin yok olma ihtimali umudu.
Sonsuzluğa 97
Saat : 3:11 Şarkı: Tomaso Albioni - Adagio in G minor Kendimi 1700 lerin ortalarında henüz 50-60 senelik, çamur üzerine kurulu, tek düze ve de görüntüsü küpü andıran bir başkent şehrinde buldum. Gramafon da yaylı çalgılar ve bir şehir bir insana bu kadar mı benzer.. İçinde aristokratlar, sanatçılar, siyasiler, soylular, elitler yaşayan ancak kuruluşunda binlerce fakir işçinin öldüğü bu şehir, ağzımın tam ortasına lanet düşürüyordu. Ben kimim sorusunu sorduğum zamanlara nazaran bulduğum tek cevap buydu sanırım. Görünüşte kibar, sanatsever, sözde elit olan ben aslında piyanoda ki en bariton seslerin tümüydüm. Kaçış için geri sayımın akması gerekiyordu.
Sonsuzluğa 98
Saat : 0:42 Şarkı : Anoice - Ripple Nasıl olurda bağırışlarımı duyamıyor insanlar? Halbuki her gün ve de bütün gün yüzlerine bakıp bağırıyor hatta haykırıyordum. Yardım çığlıkları kasvetten öteye gidemiyor muydu yoksa? Ya da ben tüm pencereleri siyaha boyamış, içeriye güneş ışınlarının girmesini mi engellemiştim? Tüm bu düşüncelerle, aynı zamanda bağırıp haykırarak eve girdim. Aynaya baktığım zaman anladım bu kadar haykırışı neden kimse duymuyor diye. Meğerse ağzım kapalı yüzüm tebessüm içinde susuyormuşum. Zaten dayanılmaz olan çirkim bir yüzüm varken, aynayı kırmam ile beraber dağınık bir yüze sahip oldum. Haykırışlarımı anlatmak için illa ki sözlere dökmek gerekirmiş. Anladım. Ancak bunu hiçbir zaman öğrenemedim. Anlaşılmayı bekledim. Şimdi ise sonsuzluğu bekliyorum. Geri sayım devam ediyor.
Sonsuzluğa 99
Saat: Korku dolu ümite beş var. Şarkı: Broken ( Are little Victories by the ship of life) Soğuk bir nefesin varlığını çok uzun bir süre sonra ensemin sol kısmında tekrardan hissettim. Enseme solunan nefes acıyla karışık uyku hissiyatı veriyordu. Ve ben bu hissi seneler önce yine yaşamıştım. Ve bu demek oluyor ki, geri sayım bir kere daha başlamıştı. Bir şeylere karar vermiş cesaret etmeye yeltenmiştim.
588 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.