Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Allah bize öyle bir hayat nasip etsin ki; biz cennete gidiyoruz diye sevineceğimiz yere, cennet biz geleceğiz diye sevinsin.
Var mı Allah`tan yukarı, Kabirden aşağı, Toparlan ruhum gidiyoruz, Sen yukarı,ben aşağı NECİP FAZIL
Reklam
Arkadaşlar herkezın facebook hesabı var arama motoruna Kıymet GIRGIN yazıp en son paylaştıgını begenırmısınz yarışmadayız da begenıler cogaldıkca bırıncılege gıdıyoruz cook az kaldı blutfen begenın :(
"Bacağımda şarapnel parçasıyla yaşayan bir asker gibiyim.Etimde yabancı bir madde, kemiğimde bir metal parçası gibi duruyor aşkın bende. Başkası duysa korkar, 'aman'der. 'Nasıl olur? Böyle de yaşanır mı?' Halbuki ben alıştım. Rahatsız etmiyor beni, onu anladım. Şarapnel ve ben, gül gibi geçinip gidiyoruz, yan yana.Ama karışmadan birbirimize. "
Bu sayede giysimle ben gül gibi geçinip gidiyoruz. Benim alışkanlıklarıma uydu, beni hiçbir konuda rahatsız etmiyor, biçimsizliklerimi kavradı, bütün davranışlarımı hoş karşılıyor; sırtımda olduğunu ancak beni sıcak tutmasından anlıyorum. Eski giysiler eski dostlar gibidir.
Sayfa 440Kitabı okudu
"Zaman mı eskitiyor bizi Biz mi zamanı bilmeden siliyoruz Yaşamın yabancı sularında Sonunda kuşlar gibi uçup gidiyoruz."
Reklam
Yaşamak bir sanattır öyle ince eleyip sık durmalısın üzerinde, yaşamak Yaratan'ın sana lûtfettiği, bir imkanlar ve sınavlar zinciridir ve bu zincirin gayesi, onu yaşayanı yükseltmektir... Hani Aşık Veysel'ce dersek iki kapılı bir handa , yola düşmüş gidiyoruz, bu yola itina ile bakmak onu güzelleştirmek de elimizde, çirkin ayrık otları, taşlarla, aşılmaz engellerle doldurmak da elimizde. Evet bizim yaşantımız kim ne karışır böyle düşünmek çok kolaya kaçmak olur, çünkü bizzat sen yaparsın kendi yaşantını ve kendi yaptığını bizzat sen yaşarsın. Kur'an'da der ki: "Başınıza gelen her hangi bir müsibet, kendi ellerinizle işlediklerniz yüzündendir."
Düşünüyorum da, Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek. Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, Naif yönlerimizin keşfedilmesi, Cesaretsizliğimizin anlaşılması, Korkularımızın paylaşılması Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti. Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız Ve ne kadar güçlü korunuyoruz,
Yoldan geçenleri izlerken "Ne çok insan var" diye düşündüm. Hepimiz bir yerlere gidiyoruz, birileriyle konuşuyoruz, çalışıyoruz, dinleniyoruz. Ne kadar çoğuz. Hepimiz ne kadar çok kendimizi önemsiyoruz. Hayallerimiz var. Çok azımız uyguluyor hayallerini. Uğraşıyoruz yinede. Belli bir yaşa kadar, bişey olmaya çalışıyoruz. Olamayanlarımız çocuk yapıyor, kendi olamadıklarını, onlar olsun istiyor. Kafamızdaki olmak istediğimiz insan da farklı farklı. Genelde çok zengin olmak istiyoruz. Sıradan olmayı hazmedemiyor birçoğumuz. Özel olmalıyız, en azından bir kişi için. Kafasında olmak istediği kişiyi olamamış biri olarak, başka bir olamamış ile ilişkiye giriyoruz. İki sıradan insan, birbirinin ne kadar özel olduğunu hatırlatıp duruyor. Aralarında biri hatırlatmayınca ilişkiyi kesip, başka bir sıradana hatırlatması için arayışa giriyor. Uzun süre hatırlatanlar belli bir zaman sonra sıkılıp evleniyor,baktılar ki ikisi de birbirine bunu anlatmaktan sıkılmış, çocuk yapıp onu dünyanın en özeli kılıyorlar. Seçildiği için, annesinin babasının sıradanlığını aşmakla görevlendiriliyor. İstediği gibi biri olmak yerine, anne-babanın kafasında olmak istediği ama olamadığı insanı olmak zorunda. Hayır demesi neredeyse imkansız... Bu hayır diyemeyenler de büyüyüp çabalıyor, olmuyor, birini buluyor, sıkılıyor, çocuk yapıyor... Bu kısır döngü, böyle sürüp gidiyor, gittikçe artıyoruz.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Selçuklu dönemine gidiyoruz. Moğollar istilası altındaki Anadolu’daki taht ve güç kavgalarına tanık oluyoruz. Bir de arada bu hakim sınıflar arasındaki çatışmalarda “Bulunmuş Çocuklar”dan oluşan bir Türkmen oymağının suçlu olarak yargılanmasına… Aslında bu yargı (yargu) hakim sınıfların kendi aralarındaki çatışmalardan baka bir şey değildir. Ama oyunun oyuncuları eşitlik,kardeşlik, özgürlük ve neşe içinde yaşayan bu Türkmen kabilesinin çocuklarıdır. Özellikle tarih sevenler bu kitabı daha ilgi çekici bulacak. Kurgu ile gerçek adeta iç içe. Bir çok tarihi isme bu kitapta rastlıyoruz: Selçuklu Sultanı Rükneddin Dördüncü Kılıçarslan, dönemin “pervane” denen ünlü Muiniddin Süleyman, Tarihçi İbn-i Bibi, Mevlana ve daha niceleri… Türkiye’deki yargıda oynanan oyunların aslında hiç de yeni bir oyun olmadığını öğreniyoruz bu kitapta. Bence yalnızca romanı değil mutlaa yazılan senaryoda Ezop yani Ezel Akay tarafından görsel olarak aktarılmalı bize diye düşünüyorum…
Yargu
YarguHaldun Çubukçu · Doğan Kitap · 200749 okunma
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.