Aslında giriş cümlesi için on, on beş sayfa kağıt israf ettim bi' türlü nasıl gireceğime karar veremedim. Selam, merhaba yazsam diğer cümleler durgun kalıyor... Sana bunu yazıp yazmamak arasında içimde savaşlar veriyorum ama yazacağım, cevapsız kalacağını bile bile... Bakarsan şöyle nasıl asalak olduğumu en iyi sen bilirsin hatta bir itirafta bulunsam beni dokuz köyünden de kovacağını güzelce söyledin :') N'apayım sana artık hiçbir yerden ulaşamıyorum, kaybettirmişsin sonunda izini. Bakma buralardayım ama burada olduğunu hissettiğimden. Hoş buna da inancım kalmıyor artık sadece iyi olduğunu bilsem birkaç gün kafamı yastığa güzelce koyup biraz da olsa huzur hissederdim de imkansız sanırım, değil mi? İnat mı dersin, hastalık mı dersin, alışkanlık mı dersin ne dersen de ben seni seviyorum! Hâlâ içimde sana karşı oluşan o sonsuz merak devam ediyor gün içerisinde neler yaptığını, birgün karşılaşırsak nasıl bakarsın acaba gözlerime diye düşünmeden edemiyorum. Sana kendimi hatırlatma çabası içine girmeye, cesaret etmeye çalışırken Cemal Süreya'nın sözü aklıma geliyor geri çekiliyorum "Öyle güzel unutmuşsun ki beni, hatırlatmaya kıyamıyorum! "