“Gök öyle yıldızlıydı, öyle aydınlıktı ki, ona bakınca insan ister istemez kendi kendine soruyordu: Böyle bir göğün altında huysuz ve çekilmez insanlar yaşıyor olabilir mi gerçekten?”
“...Haydi, başlayın, anlatın hikâyenizi.”
“Hikâyeyi!” diye bağırdım korkarak. “Hikâyeyi!” Ama size kim söyledi benim bir hikâyem olduğunu? Benim bir hikâyem yok...”
“Bir hikâyeniz yoksa, nasıl yaşıyorsunuz?
“Ah, bir bilseydiniz, bu şekilde kaç kez âşık olduğumu!..”
“Ama nasıl olur, peki kime?”
“Birine değil, bir ideale, hayal ettiğim kişiye. Hayallerde başlıbaşına romanlar yaratıyorum.”