"Ne kadar ilerlediğimi mi soruyorsun?" demiş. Kendime dost olmaya başladım.
Değerli bir ilerleme. O halde hiçbir zaman yalnız kalmayacak. Bil ki, böyle bir artık herkese dost olmuş demektir.
Tutkuların sona ermesi, korku için bile bir deva sağlarmış: "Bir şey ummaz olursan, korkmaz da olursun."
...
Umudu korku izler. Bu iki duygunun birbirini izlemesine şaşma. İkisinin ruhu da kararsızdır, ikisi de geleceğin bekleyişi içinde endişelidir. İkisinin de en büyük nedeni, bugüne uymamamızdan, düşüncelerimizi hep ileriye atmamızdan ileri gelir. Bu yüzden insan türünün en büyük nimeti olan ileriyi görme niteliği, bir kötülüğe dönüşmüştür. Vahşi hayvanlar gördükleri tehlikelerden kaçarlar. Kaçıp kurtuldukları zaman da güven duygusu içindedirler artık. Oysa bize hem gelecek hem de geçmiş işkence eder. Elimizin altındaki birçok nimet zarar verir bize: Bellek, korkunun işkencesini geri getirir, öngörme onun önüne geçer. Hiç kimse sadece o günün sorunları yüzünden mutsuz değildir ki!
Benim adıma fedakarlık yapılmasından bıktım usandım, daha önce İsa yapmıştı bunu. Bizim günahlarımızı üstlenmek için. İsa'dan hiçbir şey istememiştik ki biz. Günahlarımızı üstlenmek istediyse, bu onun bileceği iş.
"Babam sert, annem endişeliydi,
Kız kardeşim mağrur ve sessiz,
Ev insanlardan uzakta yaşardı
Çetin savaşlarla dolu."
"Babamın çalışma odasında bağırdığını duyardım,
Ve annemin ağladığını,
Nefret içimde kabarırken."
-Pierre Jean Jouve