Seferberlik günü, Taht-ı Süleyman'ın örtüsünün saçak ucunda bir inci tanesiydim, zaman da bendim mekân da. Geçmişte değil şimdi artık tam içindeyim. Daha doğrusu "geçmiş değil, şimdi de değil" deyim. Ne yarın vardı, ne dün ne bugün. Mutlak bir anın içindeyim.
"Bugün de mülkün sahibi O'dur. Bugün de söz sahibi, yarın da söz sahibi O'dur. Bugün de yarın da mâlik O'dur. Ama imtihan gereği, dünyanın konumu gereği bugün kimseye dokunmuyor Allah. O'nu mülkün sahibi bilenlere de O'nu mülkün sahibi kabul etmeyerek kendilerini malik konumunda görenlere de dokunmuyor Allah. O'nu Rab bilenlere de O'ndan başka Rabler kabul edenlere de dokunmuyor. Namaz kılanlara da kılmayanlara da hayatını Rab Allah kaynaklı yaşayanlara da O'nu diskalifiye edip başka Rabler kaynaklı yaşayanlara da dokunmuyor."
Ali Küçük
"İstediğiniz kadar saraylar yaptırın,
istediğiniz kadar şaşalı camiiler yaptırın, insanı itip kaktığınızda bir anlam ifade etmeyecektir. Bu din, dünyaya ait topraklardan öte, gönüllerin fethedileceği bir dindir. Bu din, mabed ve tapınakların yükselmesi yerine, insanı yücelten bir dindir."
-Peri de kim?
-Benim annem. Çocuklarını çok seven, hiçbir zaman gözlerinin önünden ayırmayan; başlarına bir şey geldiği zaman, kaçamak yaptıkları, kötü yola girdikleri için uğradıkları felaketle baş başa bırakılmayı hak ettikleri zamanlar bile yardımlarına koşan, bütün o iyi annelere benzeyen annem.
"-Hiç olmazsa bu adanın adının ne olduğunu bilseydim! diye söyleniyordu. İyi insanların, çocukları ağaç dallarına aşmak gibi bir huyları olmayan insanların oturduğunu bilseydim hiç olmazsa bu adada; ama kime sorabilirim bunu? Kime? Ortada kimse yok ki!"