Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

368 syf.
·
Puan vermedi
“Her nefis ölümü tadacaktır”
Herşey bir temenniyle başlar; Uzun ömürlü olsun, mutlu sabahlar, iyi günler. Ve bir temenniyle de sonlanır. ''Mekanı cennet olsun, başımız sağolsun'' Bir nefes alayım. Alayım ama gerçekten, şöyle uzun upuzun bir nefes. Sadece alınınca geri verilebilen , aldığımı değil yaşadığımı hissettiren cinsten bir nefes ve öyle başlayayım anlatacaklarıma. Babamın, koskocaman yıkılmaz dediğim adamın dinmeyen gözyaşları, çocukluğunu gördüğüm, elimden hiç bir şey gelmeyen anlardan anladığım kadarıyla ölümün izahına. Liseyi bitirdiğim yıl dedem yaşlılığa bağlı hastalıklarla boğuşuyordu. Eeee dayanmıyor vücut, çocuk yaşlarında Balkan savaşları, savaşa gidip dönemeyen bir babanın evladı olarak annenin kardeşlerinin sorumluluğu, evlilik çoluk çocuk derken Türkiye’ye göç. Yarım yamalak bir türkçe, sağdan soldan verilen adresler, tanıdık arama, ‘’ gavur bunlar gavur, türkçe bile bilmiyorlar ‘’ dedikodularına kendini ispatlama telaşı taş olsa dayanamaz. Kasım ayının soğuk bir sabahı ninemin Probudi se, probudi se, dedi nije dobro, , ne može da hoda. (Uyan uyan deden iyi değil, yürüyemiyor) sesiyle fırladım yataktan. Dedem abdest almaya banyoya gitmiş banyo çıkışı koridorda adım atacak hali kalmayınca yere çökmüş duruyordu. Koluna girdim, yatağına uzanmasına yardım ettim, uzandı, ( daj mi kap vode) bir damla su ver dedi verdim içti ve gözlerini yumdu. Bu kadarlık bir ölüm tanıklığı, ya da ölüm ile ilk yakın tanışmam rahmetli dedemin vefatında olmuştu. Aynen babamın da babam evet ama o da bir çocuk neticede, onun da babası var, annesi var, acısı varlığına şahit oluşum gibi. Sonrası hepinizin bildiği dini vecibeler ve geleneksel uygulamalar. Selanın verilişi , cenazenin hazırlanışı, yakınlarına haber verilişi (senelerce birkere arayıp hatır sormayan yakınlara neden haber verilir halen anlamış değilim) Rahmetli dedemin cenazesi de il ve yurt dışında yaşayan akrabalarımızın cenazede bulunmak istemeleri üzerine bir gece evde bekletilip ertesi gün defnedilmişti. Dedem vefat etmeden seneler önce kendisinin ve ninemin mezarını satın almıştı. Eski topraklar öyledir, ev satın almadan once kimseye yük olmamak için satın alınan mezarları olurdu. Hatta dedem ile birlikte gidip sağını solunu temizlediğimiz , diğer mezarlara dua ettiğimiz çok zamanlar oldu. Mezar taşlarını okuma derdi rahmetli dedem, ‘’okursan o gün herşeyi unutursun, geçici bir unutkanlık başlar çocuksun niye bugün unutkanlık var bende diye korkarsın okuma’’ derdi. Ne kadarı hurafe ne kadarı doğru idi dediklerinin bilmiyorum ama dinlerdim onu ve okumazdım. Halen mezarlıklara gittiğim zaman mezar taşlarına baktığımda rahmetli dedemin söylediği gelir kendi kendime gülümser ve ruhuna bir fatiha okurum. Ölüm demişken hakikatten nedir ölüm? Vefatın ardından hemen sonra isimlerin unutuluşu, Ayşe, Fatma, Ahmet, Mehmet değil de artık cenaze olarak anılışı, Artık, doktor,mühendis,avukat, yazar, öğretmen değil de sadece mevta oluşu, Kalanlara bırakılan dulluğun ,yetimliğin, öksüzlüğün , ünvanı , Kazanın kurbanı, cinayetin maktülü, intiharın müntehiri, adli tıbbın cesedi, Rahmetlisi, merhumu, Vatan sağolsun feryadının şehidi, Boynun kopsun herif genelevde kalp krizi geçirip öldüğünü elaleleme nasıl anlatacağının utancı, Dualarla , mekanı cennet olsuna uğurlanışı, alkışlarla nurlar içinde yatsına yollanışı Kadavra olsun bedeni tıbba hizmet etsin vasiyetinin eleştirisi, Kocaman puntolarla gazetelere verilen ilanlar ardından yakalarda takılı birer fotoğraf , çelenkler, simsiyah giyimli bürokratlar, iş adamları ile boğaza nazır , ya da kimsesizliğin tanıklığına şahit olacak belediye görevlilerince yapılan kimsesizler mezarlığına defin, Fakirse reddi miras yapılan, zenginse eş,dost akraba gözetmeksizin birbilerine kin besleyişi, Nuri Bilge Ceylan’ın ‘’ Biri ölür üzülmezsiniz, sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsünüz, o hırkanın duruşu kalbinize oturur.’’ Hüznü Hoca Ahmet Yesevi’nin ‘’Efendimiz bu dünyayı 63 yıl gördü ‘’diyerek ömrünün kalanını yer altındaki hücresinde geçirmiş olmanın teslimiyeti Sanki sıralamasını belirleyen bizmişcesine; Beklenileni, talep edileni, ohh haketti denileni, çok gençti elemi, sebeplerini ecelden kabulde zorlanarak, kazadan,hastalıktan, cinayetten olduğuna inanılışın yanılgısı. Torpilin geçmediği, malına mülküne, ünvanına, nereli olduğuna, cinsiyetine , inanmışsın, inanmamışsın gözetmeksizin herkesin muhakkak bir yerlerde okuduğu duyduğu Âl-i İmrân Suresi - 185 . ‘’Herkes ölümü tadacaktır’’ gerçeği ölüm. Ölüm neydi ki az çok bilsem de ölümün beni en meraklandıran kısmı öldükten sonra kimlerle beraber olacağım kısmıydı. Sevdiklerim bile birlikte olma isteği mi yoksa katlanamadığım insanlara tahammülsüz oluşumdan kaynaklı mı nedendir bilmem ama uzun yıllar merak ettim bunu. Taa ki Peygamber efendimiz (sas)’in bir hadis-i şerifi vardır. (El mer’u mea men ehab be) “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Bu hadisi iyice anlayana kavrayana hatta yüreğime yerleştirene kadar. Demek ki, dünyada kalbime iyi gelen, kalbine iyi geldiğim kim varsa birlikte olacağız. Ne büyük huzur bir düşünsenize, işte ölümün benim için asıl izahatı bu hadiste gizli. Ölüm, ahiret, cennet, cehennem hakkında çok fazla islami bilgiler verebilecek düzeyde değilim. Eksik hissediyor muyum kendimi? Hiç eksik olduğumu düşünmedim. Zaman zaman tasavvuf kitaplarını okumayı seviyorum. Hani şu yanacaksın, zinhar kafirsin, şunu yapma bunu yapma diyenleri değil de güzel ahlakı, güzel insanı, iyiliği , şerri, ruhun şifasını verebilen kitapları. Tercihlerine güvenerek yolladığı kitapları nedir kim yazmıştır diye sormadan okuduğum bir sahaf arkadaşım sayesinde tanıştım Mehmet Ali Bulut ile. İlk yolladığı Elfabe ‘yı görünce ilk itirazımı ben ne yapayım astroloji, fallar bilmem neler diye kitabı açıp bakma gereği duymadan yaptığım için sonradan çok da utanmıştım. Ardından Ruhun Deşifresi, Ahkamsız Hükümler'i okudum ve şimdi de Ahirette 45 Gün. Yukarıda anladığım , algıladığım kadarıyla ölümü anlatmaya çalıştım. Tekrar okuduğumda benim fark ettiğimi siz de fark edeceksiniz ki ölümü anlatırken ölüm hakkında bildiklerim sadece ölenden ziyade kalanlar, bıraktıkları o kadar. Ölen ne oluyor? Nereye gidiyor? Araf ne? Sorgu ne? Cennet cehennem ne ki? Bunlar kimimizin yüzleşmekten kaçındığı, kiminin inanmadığı, kiminin tefeci niyetine yaptığı ibadetin karşılığı olduğuna bağlılığı. Mehmet Ali Bulut, babası İsmail Bulut'un jandarma karakolundan askerlik arkadaşı Halil Akbaş’ın her akşam namazından sonra geçirdiği baygınlıkları sırasında yaşadıklarını anlatıyor kitabında. Halil’in , kimi zaman arafta verdiği soruların cevaplarını, kimi zaman cehennem azaplarını, kimi zaman da cennet huzurunu tam 45 gün boyunca süren tüm yolculuğuna koğuştaki diğer jandarmalar da tanıklık ediyor. Neden baygınlıklar hep akşam ezanından sonra oluyor? Kıyametin akşam vaktinde kopacağı da Peygamber Efendimizin (asm) ifadelerinde geçmektedir: “Güneş batınca, akşam vakti kıyamet kopacaktır.” Halil’in akşam ezanından sonra baygınlıkları yaşıyor olması bu sebeptendir diye düşünüyorum. Araf nedir , arafta kimler olacaktır denilirse? Nette çoğu açıklamada; dağ ve tepenin yüksek kısımları anlamına gelen araf, Cennet’le Cehennem arasında bulunan sûrun ve yüksek kısmın adıdır. Araflıklar iyi ve kötü amelleri eşit olan mü’minlerdir. Bunlar Cennet’e girmeden önce bu yerde bir süre bekletilirler ve Cenâb-ı Hakk’ın lütfuyle Cennet’e girerler. Izahını okuyabilirsiniz.Ya da buna benzer bir çok tanımı. Halil gibi, arafta olmayı sorgulanmayı , cenneti, cehennemi önceden 45 gün de olsa yaşamayı ister miydiniz bilmiyorum. Halil’i okudukça aslında 45 gün boyunca baygınlıklar geçirmeye, sorgulanmaya ya da ödüllendirilerek cenneti görmeye çok da hevesli olmadığı farkettim. Niye mi? Dünyada iken arafta olduğumu yaşatan o kadar çok gel gitlerim oldu ki. Tanıdığım tanımadığım kimseler hakkında sesimden öfkeyi , lügatımdan da; üzmek , üzülmek , incitmek , incinmek , kırmak , kırılmak , küsmek , haset, trip , sitem kelimelerini silerek kalbimi sunamadığımda, gerçekte neler yaşadığını bilmeden yaptığım tüm zanlar, verdiğim peşin hükümler, at gözlüğü takılı bakışlarım, sonradan duyduğum utançların hepsi arafta olduğumun en güzel ispatları. Bazı günlerin hayat telaşesi ve koşuşturmasının gerçekten çok kıymetsiz olduğunu anlamadığım dünya kimseye kalmazken , sıkışıp kaldığım bu dünya bana niye dar geldi hissine esir oluşum, . Dışarıdan nasıl göründüğümü çok çok umursayıp ama, içeride işlerin nasıl gittiğini önemsemediğim , bir çift güzel söz, bir tutam tebessüm yerine , öfkelerime, isyanlarıma sığındığım , Allah ‘ım neden yaşıyorum ki sorusuna cevap aramak zorunda kaldığım tüm zamanlar, kişilere aylar boyunca darılıp , kırılmak hatta haberleri bile yokken, kendi kendime. Her gün kırılır mı insan? Üşenmeden sabah akşam zihninden başa sarıp her defasında daha fazla kırılmak demeyin lütfen . Sonunda da kendine, nasılsa halen kendimi "hiç" gören iyi insanlar yaşıyor çevremde diyemediğim her an, açın aç olduğunu görmeyip bir lokma ekmek veremediğim, paylaşamadığım sakladığım, kıskandığım, esirgediğim tüm dönemlerim CEHENNEM… Eninde sonunda toprak olacak şeylerin peşinden koşmadığım, dünyada emanetçi olduğumu unutmadığım, güneş doğmayı unutacak da sanki hiç sabah olmayacak gibi sandığım bir gece sonrası anlayabiliyorsam ki; kaybettiğimde üzüldüklerimden ibaretim. Adım ve sıfatım hiç önemli değil, bir çift güzel söz, bir tutam tebessüm, ile “iyi insan” olarak , hiç bir gönle yük olmadığım her yeni günün sabahında nedir ki hayat sorusunun cevabının halen bir kaç cümleden ibaret değil midir haber bültenlerinde ? Değer mi umutsuzluğa kötülüğe dediğim, merhametimi, vicdanımı , samimiyetimi kaybetmediğim , etnik kimlikler ve dini inançlar üzerinden siyasetin yapılmadığı, ezenler, ezilenler , sömürenler ve sömürülenlerin olmadığı, emekçiler ve asalaklar diye ayrılmadan, hangi dinsel inançtan ve etnik kökenden olursa olsun, bizi bir araya toplayan tek nedenin, iyi insan olduğundan vazgeçmediğim tüm güzel anların tamamı CENNET.. Benim için ölümse ; Nasılsa yok olacak bir gün varlığım , sonrasında ise hiç hatırlanmayacak adım. Biliyorum ki ; dualardır işte sadece ardımdan gelecek olan. Kitabı okuduğunuzda , cennet, cehennem nedir ki benim için der misiniz? ? Ya da okur musunuz bilemem ama bir kaç cümle ile bitirmek istiyorum. Sanki bakiymişiz gibi kök salma uğraşından vazgeçip iç sesimize kulak vererek dinleyin; Dünya nimetleri insanoğlunun yüreğini ele geçirip , gözünü boyayıp , kulağına fısıldıyor, her şey rant. Ölümse nefesimiz kadar yakın, aynen sonlanan her gün gibi. Hayata anlam katmak için elimizden geleni yaptığımız ama dünyayı çok ciddiye almadığımız , azıcık aşım, ağrısız başım tamahkarlığına ulaştığımız günlerimiz olsun. Hayata, pamuk iplikleriyle bağlı olan varlığımızın , İplerini zamana teslim etmediğimiz, güzellikleri , iyilikleri ve sevgileri ertelemediğimiz bir ömür olsun. Keyifli okumalar diliyorum.
Ahirette 45 Gün
Ahirette 45 GünMehmet Ali Bulut · Hayat Yayınları · 2020447 okunma
··
1.175 görüntüleme
Eylül Türk okurunun profil resmi
Ölümü, üzerine düşünülesi çok farklı yönleriyle değerlendirmişsin ablacım, adeta ete kemiğe bürünmüş. Irvin Yalom dün gece facebook'dan bir ileti paylaştı ve bir yılı aşkın bir süredir kaybettiği eşinin acısını, yazarak hafifletmeye çalıştığından söz etti. Psikiyatri Profesörü ve psikoterapinin dünyaca bilinen isimlerinden biri de olsan, acının yürekte açtığı yaranın tarifi yok... Rabbim cümle ehli kubura rahmet eylesin.
Ferah okurunun profil resmi
Ölümü öldürme imkanımız olmadığı sürece unutulmaması gereken bir gerçek. Önemli olan bence herkes için farklı olarak değerlendirilebilir, yaşadığım zamanlardaki olabildiğim diriliğim, gözümün gönlümün duyarlılığı uzatabildiğim bir el. Sonrası yaşadığımın kefareti diye düşünüyorum. 🍀🍀
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Süha Murat Kahraman okurunun profil resmi
Ahirete iman ediyoruz. Cennete,cehenneme,arafa inanıyoruz ama tahayyülümüz ne kadar zayıf.Ölüm aslında hayatımızın sonsuz karşılığını düşünebilmek için var değil mi? Kırdığımız kalpler,girdiğimiz haklar,yaptığımız zulümler (kendimize yaptıklarımız da dahil), O'nun gördüğünü, işittiğini unutacak derecede dünyaya kapılışımız CEHENNEM'i; içe,öze,kendimize dönüş sürecinde yaşadığımız gel-gitler, kendimizle yüzleşme çabalarımız ARAF'I; sükunu,huzuru,dinginliği, afiyeti, birliği,beraberliği yaşadığımız zamanların da bu acize CENNET'i anımsattığını düşünüyorum.(Düşünüyormuşum.:)Tefekküre vesile olan incelemeniz için çok teşekkürler Ferah Hanım,Eyvallah...
Ferah okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum sağolun Murat bey, yorumunuz bir inceleme boyutunda. Huzurla sağlıcakla..
Semih Doğan okurunun profil resmi
Okurken yer yer ruhumu darladı yazdıkların Ferah abla. Senin yazdıklarında da yüreğe dokunan bir yan var her zaman. Hüzün dolu her yazdığın; ama aslında hayat dolu da bir insansın. Eline sağlık. Kaybettiğin kişiler için çok üzgünüm. Geç olsa da, başınız sağ olsun...
Ferah okurunun profil resmi
Hüzün, hayat dolu olmayı başarabilmenin basamağı be Semih. Artık çok takmadığım bu da geçer yahu diyebildiğim. Çok teşekkür ediyorum içten yorumun için. Seviliyorsun kocaman kocaman 🙂🍀
Nur-AL okurunun profil resmi
"Demek ki, dünyada kalbime iyi gelen, kalbine iyi geldiğim kim varsa birlikte olacağız. Ne büyük huzur bir düşünsenize, işte ölümün benim için asıl izahatı bu hadiste gizli." Ne güzel olurdu öyle olsa idi.... Ve kalbine iyi gelen dostlardan biri olduğuma göre ben de yanında olurdum diye düşünüyorum, en azından sen Nurunun kalbine iyi geliyorsun 😇 Doğum kadar hayatın bir gerçeğidir ölüm de. Ölüm hep negatif olarak algılanır, iyi yanından bakılmaz nedense. Halbuki ölüm yeni bir başlangıç değil midir bir bakıma... Yaşadığımız bu yalan dünyaya gözlerimizi kapayıp gerçeklere gözümüzü açmayacak mıyız ölümle beraber. Ölüm her nedense bir çok insanı korkutuyor...belkide ölümle beraber her bireyin kendi kıyameti koptuğu içindir. Korkmayın, sizi sizden daha çok seven bir Yaradanınız var! Allah bütün geçmişlerimize Rahmetiyle ve Merhametiyle muamele etsin ❤️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.