Kuşkusuz kendilerini bir şeye adamak, eğilim olarak adlandıracakları güçlü bir gereksinim, onları yükseltecek bir heves, tüm benliklerini dolduracak bir tutku duymak herkes gibi onların da hoşuna giderdi. Ne yazık ki tek bir hevesten, iyi yaşama isteğinden başkasını duymuyorlardı ve bu onları tüketiyordu.
Tipik ölçüde sadelikten , adeta netlikten yoksundular . Rahatlık eksikliği korkunçtu - ki kuşkusuz en kaygı verici olanı da buydu. Maddi ,somut bir rahatlık değil ,bir çeşit serbestlik, aldırmazlık. Sinirlenmeye,gergin, açgözlü olmaya - kıskanmaya da denebilir - yatkındılar .
Şaraplarını büyük bir ciddiyetle seçerler,pecetelerini açarlardı; işte o zaman ,baş başa, sıcacık,yeni yaktıkları ama az sonra mezeler gelince söndürecekleri sigaralarını içerlerken,yaşamları salt bu zamanların bitmez toplamı olacakmış gibi gelirdi onlara, çünkü mutlu olmayı hak ediyorlardı, çünkü mutluluğa hazır olmayı biliyorlardı,çünkü mutluluk içlerindeydi.