Tanınmış, medyatik biri yazsa idi defalarca basılırdı.
Bir kitabı okurken bu kadar ağladığımı hatırlamıyorum. Darbelerin ne kadar acı verici olaylar yarattığını anlatan Kemal Yılmaz , yine akıcı ve yalın anlatımı ile bir dönemi ustalıkla resmetmiş. 12 Eylül 1980 darbesinin yaşattığı kaos ve yanında dönemin sosyal yaşantısı. Banker skandallarından, halkı uyutan basın ve gazetelere kadar ne var ne yok yazmış. Halkın darbecileri nasıl desteklediğinden tutun, şakşakçı sanatçılara, bugün 12 Eylül'ü eleştiren omurgasız yalaka gazetecilere kadar dokunmuş. (%92 ile kabul edilen bir anayasa ortada dururken herkesin aslında ben 12 Eylül'e karşıydım demesi ne kadar komik).
Romanda yer alan Tırnovalı ailesinin çektiği dram aslında tüm Türkiye'nin bir simgesi. Acaba kaç on binlerce aile o acılar ile baş başa bırakıldı bilemeyiz.
Romanın bir başka yanı da yapılan işkenceleri detaylı bir şekilde anlatması. Hem işkenceci gözünden bakılmış hem de işkence yapılan. Beni en çok etkileyen bölüm ise işkence yapılan elleri ve gözleri bağlı gencin sadece koklayarak bulunduğu ortamı tarif edebilmesi ve kadınlara yapılan iğrençlikler oldu ve oğlunu bekleyen annenin acılarını iliklerime kadar hissettim. Fidanların Büyütülmediği Mevsim 'in bugünlere nasıl gelindiğine de vurgu yapan bir roman olarak farklı bir yerde konumlandırılması gerekmekte.