Gönderi

O günlerden bu yana Avrupa tarihinin dramatik gelişimine barış yanlısı, uzlaştırıcı nitelikte bir insanlık politikası, yani “Erasmus Anlayışı” değil, fakatPrens'in öngördüğü her türlü fırsatı, ne pahasına olursa olsun değerlendiren bir iktidar politikası yön verdi. Diplomatlar , kuşaklar boyunca içinde insancıl duygulara yer olmayan sanatlarını, acımasız bir keskin görüşlülük sergileven bu Floransalının kitabından öğrendiler, uluslar arasındaki sınırlar hep kılıç ve kanla çizildi, defalarca değiştirilip yeniden saptandı. Avrupa uluslarının en tutkulu güçlerini harekete geçiren, birliktelik değil, ama hasımlık oldu. Buna karşılık Erasmus Anlayışı'nın tarihi biçimlediğine ve Avrupa'nın kaderinde gözle görülür, elle tutulur bir rol oynadığına hiç rastlanmadı: Karşıtlikların adalet düşüncesinin potasında bağdaştırılmasına, eritilmesine ilişkin yüce hümanizm düşü, ulusların ortak bir kültürün çatısı altında birleşmesi, gerçekleşmeyen ve içinde yaşadığımız gerçeklikte belki de hiçbir zaman gerçekleşemeyecek bir ütopya olarak kaldı.
Sayfa 203Kitabı okudu
·
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.