Gönderi

Dursun belki yüz yaşında vardı. Yürüyemiyordu bile. Kaşları gözlerinin üstüne düşmüştü. Boynu kırış kırıştı. Buğday kılçığı, saman parçaları olurdu her zaman boynunun kırışıklarında. Çakır gözlerini, iki eliyle kaşlarını kaldırıp açar, uzun uzun uzaklara bakardı. Hasanı belki de tanımazdı. Hiç konuşmamışlardı. Yanından dalgın geçerken Hasan: "Dur Hasan dur," dedi incecik kalmış bir vızıltı gibi sesiyle. "Dur Hasan dur da Dursun sana bir iki kelam eylesin..." Bastonunu bacağına takıp Hasanı yanına çekip oturttu. Üstüne eğildi, uzun uzun yüzüne baktı, şaşkınlıkla, bir çocuk yalınlığıyla: "Sen büyümüş, kocaman babayiğit olmuşsun bre Hasan... Ohhoooo, bu köylü de seni kandırmaya çalışıyor. Senin anan çok güzel yavru. Onun güzelliği üstüne güzellik, ben bunca yaşa geldim, insan soyunda bir güzellik daha görmedim. İnsan, bunca güzel olunca, melek soylu, melek yüzlü, melek huylu olunca insanlar onu iflah etmezler Hasaaaaan, edemezler. Ananı öldürecekler Hasan, yazık. Ben genç olsaydım, elim ayağım tutsaydı, ne yapardım Hasan biliyor musun, ne yapardım?" Kaşlarını kaldırdı, gücü yetmedi, elleriyle kaldırdı bu sefer de kaşlarını, duru mavi gözlerini, çok mavi, lekesiz, derin, tatlı, Hasana dikti, baktı baktı, sonra kaşlarını bıraktı, başını eğdi, bir süre düşündü, gene kaşlarını tutup kaldırdı, gözlerini Hasana dikti, sonra gene bıraktı, başını eğdi, sonra birden başını kaldırdı, elini uzatıp hızla onu omuzundan tuttu: "Ananı öldürme," dedi. "Beni dinle olur mu? Ananı öldürme Hasan. Anan gibi dünya güzeli öldürülmez zaten. Anan değil, yedi kat yabancı olsa böyle bir güzele insan kıyamaz. Allahın özenip bezenip bin yılda yaptığıdır anan gibisiler, onlar Allahın yeryüzündeki sevgilileridir, hortlak babana, kel Kerime uyup da öldürme ananı. Anana söyle bu delirmiş köylülere uyup da o da kendini öldürmesin Hasanım. Anan Allahın sevgilisidir. Allahın sevgilisini öldürürseniz Allah hepinizi süründürür, başınıza taş yağdırır, hastalıklardan kırılırsınız." Gene durdu, gülümsedi, elleriyle kaşlarını kaldırıp Hasana baktı... Durmadan dişsiz ağzıyla çocuk yalınlığında, düzlüğünde, candan yürekten gülümsüyordu. "Şimdi genç olsam, şimdi şimdi, şimdi ne yapardım biliyor musun Hasan?" Hasan karşılık vermiyordu. Hasan karşılık vermedikçe o boyuna soruyordu. Sonunda Hasan da gülümsedi: "Ne yapardın Dursun Emmi?" "Sen konuşur muymuşsun Hasan?" diye şaşırdı, sevindi, dişsiz ağzı gerildi, çocukladı. "Konuşurum," dedi Hasan dik. "Adamımı bulursam." "Ne yapardım biliyor musun? Varırdım sizin eve. Mitili barhanayı sererdim sizin eve. Beni koyarlarsa yanaşma dururdum sizin eve. Beni kovarlarsa hasta olurdum sizin evde, beni kovarlarsa bir yolunu bulur kalırdım sizin evde, sabahtan akşamlara dek ananı seyreylerdim Hasan. Ananı, Esmeyi seyreyleyip doğru cennete giderdim Hasan. Ananı canı yürekten, onun güzelliğini doya doya seyretmiş bir kişi cehenneme gidemez. Sıtkile candan anana bakmış bir kişi bu dünyada da cennettedir, öteki dünyada da... Allah bile anana hayran bakıyordur şimdi. Onun için senin ananı öldüren iflah olmaz. Şimdi bile Hasanım, beni evine götür de ananı göreyim, şimdi bile bu yarım gözle, böyle yaşlı, yarım gözle anana bakmak günahtır ama, sıtkile candan bakınca, ne gücün kalmışsa, onu gözlerine toplayıp Esmeye bakınca insan doğruuu cennete gider, sen beni al şimdi evine götür." Sustu, gözlerini gözlerine dikti baktı, sonra da kaşlarını indirdi sustu.
Sayfa 55 - YAPI KREDİ YAYINLARIKitabı okudu
100 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.