Gönderi

Henüz bulûğ çağına en aşağı 6 yıl uzağım... Halamın oğlu, benden 9 ay büyük Tarık, akranı kızların gözünü benden fazla çekiyor. Zariftir, asil tavırlıdır ve nereden, nasıl enselediğini bilmediğim kızlarla gezip tozmaktadır. Onları takip ediyor ve kendimi belli etmeden fırının önüne bırakılan iki sepetli ekmek küfesinin kenar yerine saklanıp yalıya doğru yol alışlarını kolluyorum. Vay: Kızlardan biri, kolunu Tarık'ın omuzuna atıp ensesinden dolaştırmıyor mu?... Çıldıracak gibi oluyorum. Hemen kese bir yoldan, yalının bahçe yolundan geçerek deniz tarafındaki sokak kapısına koşuyorum ve kapıyı çalmalarını bekliyorum. Geliyorlar... Kapıyı açıyorum... Önde Tarık, arkasında çocukla genç arası 3 fıkırdak kız... Tam zamanı... Sağ ayağımı kaldırıp Tarık'ın göğsüne bir tekme yapıştırıyorum. • Tarık'ın beyaz elbisesi üstünde minicik iskarpinimi, şu ânda gözle görür, elle tutar gibiyim. • Halîm ve selîm, nazik ve zarif Tarık, ağlaya ağlaya içeriye dalıyor, kıskanç ve öfkeli, sert ve kaba Necib'i annesine şikâyete koşuyor. Kızlar yüzüme bile bakmadan çekip gidiyorlar. Hayret ve nefretleri yüzlerinden belli... Ah şu (Odora di femina)!.. Henüz olgunlaşmamış olanlardan bile tütmekte...
Sayfa 106 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / SEFERBERLİĞE DOĞRUKitabı okudu
·
107 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.