İlaçlara güvenerek iyileşme savaşına girmek, beni kendimden iğrendiriyor. Bir yandan, yaşamak istemediğimi düşünürken, bir yandan da günde üç kere gargara yapışım,
aşağılık bir korkuyu belirtiyor. İlaçlarımı alıp banyoya kapanıyorum; bu iğrenç durumumu kimse görmesin diye kapıyı kilitliyorum. Doktorlarla alışverişi kestiğim için eczacıların tavsiyelerine uyuyorum. Onlar, insanın suratına kuşkuyla bakmıyorlar ve yakınmalarınızı sabırla dinliyorlar sonunda eli boş çıkmıyorsunuz eczaneden. Organlarımı sırayla tedaviye başlıyorum: önce burnuma damla, sonra boğaz için gargara ve pastil; belirli yerlerime yakılar koyuyorum. Sinirlerimi gevşetmek için de her gün değişen haplar
yutuyorum: bu konuda anlaşamıyor eczacılar. Çok farklı
tavsiyelerde bulunuyorlar. Bende de kabahat var: sıkıntılarım her gün değişiyor. Her gün yeni hastalıklar buluyorum kendimde. Bu işleri, yazdığım kadar eğlenceli yapmadığımı söyleyebilirim.