Gönderi

Sosyal bir teşkilatçı olarak bellum omnium contra omnes (tam bir karışıklık ve vuruşma) hali yaşayan bir ülkede o, bir hiç ile işe başlamış ve on sene içinde, Irak ve Filistin'in güney bölgeleri de dahil bütün Arap Yarımadası'nın ta­mamını kapsayan, mesahası üç milyon kilometrekareden fazla bir Devlet kurma sonucuna ulaşmıştı. Bu Devleti o, kendisinden sonra onbeş yıl gibi kısa bir müddet içinde Avrupa, Asya ve Afrika gibi üç kıt'aya olmak üzere aynı ülkeyi genişleten haleflerine emanet edip çekil­di. Bir Fatih sıfatıyla giriştiği savaşlarda, her iki taraftan da verilen kayıplar birkaç yüz kişiyi aşmaz; bununla beraber bütün bu meftuh topraklarda yaşayan insanlar tam bir itaat altına alınmışlardır. Ger­çekte o, bedenler üzerinde olmaktan çok, kalplere hükmediyordu. Kendi hayatında iken din tebliğinde elde ettiği başarı, Veda Haccı esnasında Arafat'ta 150.000 kişilik bir mü'min topluluğuna hitap edecek kadar büyük olmuştur ki bu tarihi olayın cereyan ettiği esnada, çok daha büyük sayıda Müslümanın o yıl Hacc'a iştirak edemeyip kendi bölge­lerinde kalmış olduklarını düşünebiliriz; zira bir Müslüman için her yıl Hacc'a gitmek mecburiyeti yoktur.
Sayfa 5
·1 alıntı·
210 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.