Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

323 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Dostoyevski: Hayatı , eserlerine dahil:
"Dostoyevski'nin okurla olan ilişkisi ne dostane ne de huzurludur, bilakis, tehlikeli, zalim, şehvetli içgüdülerle dolu bir uyumsuzluktur." diyordu,
Üç Büyük Usta
Üç Büyük Usta
'da Zweig. Benim de Dostoyevski ile olan ilişkim pek huzurlu olmadığından Suç ve Ceza'yı yeniden okuduğum şu günlerde yazarın derli toplu bir biyografisini de okudum. İki eseri aynı anda okuduğum bu deneyimden oldukça memnun kaldım. Şüphesiz her yazarın eseri kendi yaşantısından izler taşır. Yaratma evrenlerini yaşantılarından ayıramayız çünkü. Yine de bazı yazarlar "hikaye toplayıcısı"dır. Başka insanları yazmayı daha çok severler. Ama bazı sanatçılar vardır ki -onlar kendilerini yazarlar- hayatlarını bilmeden eserlerinden tam doyum almak zordur. Bu sanatçıların önde gelenlerinden olan Dostoyevski'nin o çalkantılı hayatını, edebiyatçıları şöyle koyun psikologların, felsefecilerin, tarihçilerin bile hala tartıştıkları eserlerini birkaç kitapla ne anlamak mümkün ne de anlatmak. Ben burada,
Edward Hallett Carr
Edward Hallett Carr
'ın kitabından yola çıkarak daha önceki bilgilerimi, on altı senelik Dostoyevski okurluğumdan geriye kalanları, şuan okumakta olduğum Suç ve Ceza'nın sımsıcak etkilerini toparlayıp üç beş kelam etmek istiyorum. Konunun sınırsız genişliğini daraltmak ve aynı anda birçok şey söyleyen iç sesimi derleyip toparlamak için kendimce birkaç "odak noktası" belirledim. Öncelikle kitabın genel havasına ve yazarın tutumuna değinmek isterim: Kendisi bir tarihçi ve Rusya tarihi uzmanı olan
Edward Hallett Carr
Edward Hallett Carr
'ın bu kitabı, okuruna klasik bir biyografinin verebileceğinden daha çoğunu vadediyor. Bu kitap, benim gözümde hem bir biyografi, hem bir eleştiri hem de bir edebiyat incelemesidir. Yazarın çocukluğundan başlayarak ailesinin, arkadaşlarının, genel yaşantısının eserlerine etkisi, hayatına giren çıkan insanların eserlerinde hangi kişiler olarak karşılık bulduğu, çağın genel olayları ve edebiyat ortamları titizlikle incelenmiş. Çözümlemelerde Dostoyevski'nin kendi mektupları ve günlükleri, küçük kardeşi Andrey'in, ikinci eşi Anna'nın, bir dönem sevgilisi olan Polina Suslava'nın günlükleri özellikle ele alınırken yazarla daha az ilgili olan diğer kişilerin günlükleri ve mektuplarından da faydalanılmış. Bu ikincil bilgiler körü körüne kabul edilmeyip gerçeğe uygunluğu tartışılmış. Bu noktada yazarın oldukça şüpheli yaklaştığını belirtmeliyim özellikle eşinin ve kızının günlüklerine (Bunun nedeni de pek belirtilmiyor malesef) Dostoyevski'nin dönemindeki diğer edebiyatçılarla olan ilişkisine değinilmiş. Özellikle https://1000kitap.com/yazar/ivan-sergeyevic-turgenyev ve
Aleksandr Herzen
Aleksandr Herzen
ile ilgili ilginç anektodlar mevcut. Yazar eleştirmeci bir tutumla kendinden önceki çalışmalardan, özellikle psikanalistlerin yorumlarından da bahsetmiş. Fakat bu yorumları oldukça küçümsüyor ve gerçekten uzak görüyordu. Bu nokta, beni hemen o anda, pskianalistlere kulak vermeye itti ve
Psikanaliz Açısından Edebiyat
Psikanaliz Açısından Edebiyat
kitabından Freud 'un ve Adler'in düşüncelerini okudum. (Kitabımızın basım yılı 1931 ve o yıllarda günümüze göre psikoloji bilimi daha az kabul görüyordu. Yazarın fazla önem vermeyişi, belki bundandır. ) Freud'un ve Adlerin daha çok olumsuz olan yorumları ilgimi çekti. Sanki bu yorumlar, kitabımızın yazarını rahatsız etmişti. Bu kısımda, kitabın bence en kusurlu yönünü belirtmek istiyorum: Dostoyevski'nin kötü özelliklerine karşı korumacı bir tutum. Bir başka vurgulanması gereken nokta şu ki siz de Dostoyevski ile ilgili bu kitabı veya başka bir biyografiyi okumayı diliyorsanız bazı önemli eserlerinden sonra bu dileği gerçekleştirseniz daha iyi olur. Zira ben bu kitapta, özellikle önemi belirtilen Ölüler Evinden Anıları ve Delikanlı'yı okumadığım, Karamazov Kardeşleri de pek hatırlamadığım için bazı yorumlar bende tam karşılığını bulamadı. Şimdi yukarıda bahsettiğim bazı odak noktalarına değineceğim. ●Dostoyevski'nin babası: Son derece katı hatta despot bir baba. Disiplin hastası, cimri bir doktor. Çocuklarının başka çocuklarla oynamasına izin vermiyor, evin içinde çıtlarını çıkaramıyorlar. Eşine karşı da oldukça katı ve kıskanç. Annenin pek bir etkisi yok. Zaten otuz yedi yaşında ölüyor (Romanlarındaki duygulu ama etkisiz anneler...) Olumlu görünen tek yanı, çocuklarına kitap okuma alışkanlığı kazandırması ve Latince öğretmesi. Kendi serflerine de çok kötü davrandığı için muhtemelen onlar tarafından korkunç bir şekilde öldürülüyor. Psikanalistler, Dostoyevski'de Oidipus komleksi olduğunu, bilinçaltında babasını öldürme isteğiyle ve o öldükten sonra da bu suçluluk duygusuyla yaşadığına inanıyorlar. Kişiliğinin anahtarı burada. Onlara göre ilk sara krizi babanın ölümünden sonra gelmiş. Ama yazar babasının etkisini bu kadar önemsemiyor. ●Dostoyevski'nin eserlerindeki kapalı mekanlar ve hapislik duygusu: Fyodor, on yaşına kadar beş kardeşiyle hastane bitişiğindeki üç odalı basık bir evde büyümüş. Aynı alanda hem günlük işlerini görüyorlar hem de uyuyorlarmış. Babası dışarıda oynamalarına bile izin vermiyormuş. Daha sonra yatılı okula kaydolmuş. Beş kardeşinin içinde nasıl yalnızsa orada da kendi yaşıtı birçok çocuğun içinde yalnızmış, kimseyle arkadaş olmaz, bir köşede tek başına vakit geçirirmiş. Daha sonra yaklaşık beş senelik hapis yaşamı ve yazarın "karanlıktan loşluğa" yorumunu yaptığı Sibirya'daki askerlik yaşamı bu konuda çok etkili. ●Dostoyevski'nin eserlerinde doğa ve toplum hayatı neden yok? Fyodor, Moskova'da doğuyor ve çocukluğunda birkaç manastır gezisi hariç şehrin dışına hiç çıkmıyor. On yaşından sonra babası bir çiftlik satın alıyor. Bir yazı burada geçiriyor. Eserlerinde kırsal hayat izleri çok az gözleniyorsa sebebini buna bağlıyor yazar. Yani o, şehrin romancısıdır. Turgenyev'de, Tolstoy'da, Gorki'de rastladığımız güzelim doğa ve mekan betimlemeleri ve bunların insanın duygu durumuna etkileri yoktur. (Ben diğer Rus romancılarının bu yönünü çok severim) Çocukluğunda, evlerine misafir bile gelmezmiş. Toplumsal hayatı kavrayamamış erken yaşlarda. "Eğer bir toplumsal olay veriliyorsa bu bile insanın iç dünyasını daha iyi yansıtmak içindir" yorumunu yapıyordu yazar. Buradan hemen "insanı anlatışı"na yönelelim: ●Dostoyevski'de insanın iç dünyası: Yukarıdaki sebeplerden bütün ilişkilerini "aile duyarlılığı" içinde yaşamıştır. Sosyal ilişkileri ve özel ilişkileri sorunludur. "Hep çok verir ve çok almak ister." Romanlarında uçlarda çizdiği insanlar gibi kendisi de uçlarda yaşamıştır. Mektuplarından bazı örneklerinde görülüyor da bütün üzüntülerini ve sevinçlerini doruklarda yaşıyor Dostoyevski. Burada kadın-erkek bir sürü sorunlu karakteri gözünüzde canlanmıştır. Bir yığın bağımlı, uyumsuz, zayıf karakterli, gülünç insan... O, tam bir karakter yaratma ustasıdır zaten. Bütün karakterlerini çok iyi işler ve ruh durumlarını okura geçirir. İkincil , üçüncül karakter demez hepsine ayrı özenir. Çok farklı insan tipleri kalır aklınızda geriye. Şu an Suç ve Ceza'yı okuduğum için bir örnek vereyim: Burada ikincil bir konumda olan Lizaveta karakterini öyle bir anlatışı var ki iliklerime kadar hissettim. Bence Lizaveta bile tek başına bir roman... ●Dostoyevski'nin aciz insanları: Fyodor, çocukken hastanedeki insanlar dikkatini çok çekermiş. Onlarla arkadaşlık kurmak istermiş ama bu babası tarafından yasaklanmış. Daha sonra çiftlikteki köylüler ilgisini çekiyor. Ve tabi en önemlisi hapishanedeki suçlulular. Yazara göre onun hayatının en önemli dönüm noktası hapishane ve sürgün yıllarıdır. Sibirya'da dört yıl boyunca bir tek an bile yalnız kalmadan her türlü suçtan mahkum insan ile yaşamıştır. Bu insanları ve onların kişiliklerini incelemiştir. ●Dosyevski'nin ahlaki-tezli romanları: Yazara göre klasik dönem Rus romanlarının hemen hepsi tezli romandır ve ahlak sorununu işler. Dostoyevski de öyledir, (belki biraz daha fazla. ) Başka karakterlerde başka sorunları irdeleyerek hatta bazılarının ağzından kendi konuşarak okurun kafasında tartışmalar açar. Yazara göre hapishane yıllarında Dostoyevski'de şu düşünce belirir: "Kötülükle erdem bir arada bulunabilir mi, mutlak bir iyi mümkün mü?" Buradan hemen başka bir noktaya (belki de en dikkat çekeni) gelmek istiyorum: ●Dostoyevski'nin "acı çekme" takıntısı: Dostoyevski mutluluğa acı çekme yoluyla ulaşılabileceğine inanıyordu.Ona göre manevi kuvvete giden yol, fiziksel acıdan geçiyordu. İyi insanın olmazsa olmazı kefaret ödemekti. Her eserinde neredeyse acı çekerek temiz kalan ya da günahlarının kefaretini acıyla ödeyen bir kahraman vardır. İlk aklıma gelen Sonya. Suç ve Ceza'nın temiz fahişesi... O da tıpkı Budala'nın Nastasya Filippova'sı gibi kötülüğün içinde iyi kalmıştır. Dostoyevski, kendi ilişkilerinde de böyleymiş. Aşağılanmaktan, ezilmekten kaçınmıyormuş. Yazar ve diğer araştırmacılar bu durumu Dostoyevski'nin din algısıyla açıklıyor. Bunlar dışında değinilecek o kadar şey var ki sığdırmak mümkün değil. Mesela Dostoyevski'nin müthiş savurganlığı, yokluk çekmese neredeyse büyük eserlerini yazamayacağı, kumar tutkusu ve bunun kökenleri, hapishane seneleri, İnsancıklar'la adı anılacak etkisiz bir yazar olabilecekken on yıl sonra edebiyata dönüşü... Hangi roman karakterinin gerçekte kim olduğu, ya da hangisinin Dostoyevski'nin hangi tarafı olduğu... Farkında olarak ve olmayarak psikoloji alanındaki buluşları, rüyalara önem verişi, bilinçaltını keşfi... Dostoyevski , herhelde en çok, insanı, insana bütün derinlikleriyle anlattığı için; bunu ilk kez ve en güzel yapan yazar olduğu için önemli ve evrensel bir yazar... Onu zaaflarıyla, kötü ve iyi yönleriyle tanımaya çalışmak bir okur olarak doyurucu bir tecrübeydi. Sonuçta insan, hangi zihnin böyle aşılması zor metinleri ürettiğini merak ediyor. "Her yerde ve her şeyde" demiş kendisi "ben en uca kadar gittim ve bütün çizgiyi aştım." İşte biz de bu çizgi dışının peşindeyiz.
Dostoyevski
DostoyevskiEdward Hallett Carr · İletişim Yayınları · 2018300 okunma
··1 alıntı·
15,1bin görüntüleme
Gönül. okurunun profil resmi
İncelemede bahsedemediğim onlarca konudan biri: Budala'yı birkaç ay önce ikinci kez okumuştum ve ilkine göre daha az sevmiş ve sıkılmıştım. Bu kitaptaki incelemelerden sonra biraz haksızlık yaptığımı ve tam idrak edemediğimi anladım. Budala konusunda benim gibi düşünenlere ayrıca tavsiye ederim bu eseri.
Gönül. okurunun profil resmi
"İçkin kişilik sendromu" oldukça yavan bir terimdi ve bir süre sonra "Waxman-Geschwind sendomu" ya da daha ba­sit olarak "Dostoyevski sendromu" adıyla anılmaya başlan­dı. Franco'nun 1965'teki hastalığına eşlik eden halisünas­yon nöbetlerinin, mistik hayallerin ve krizlerin Dostoyevski sendromuyla ilişkili olabileceğini düşünmeye başladım. (
Mars'ta Bir Antropolog
Mars'ta Bir Antropolog
) "Dostoyevski Sendromu: Yazma isteği, sanata düşkünlük, dini algılamada değişiklik, ahlak ve yargı anlayışındaki üstünlük, yaşamı farklı imgeleme ve betimleme gücü gibi belirtileri olan bu sendromu keşfeden alman nörolog Geschwind, bu özelliklerin Dostoyevski’de de olduğunu farkettikten sonra bu sendroma Dostoyevski Sendromu adını vermiştir."
Gönül. okurunun profil resmi
Dostoyevski'ye bir de roman karakteri olarak bakmak isterseniz
Baden-Baden'de Yaz
Baden-Baden'de Yaz
'ı okumanızı öneririm. Dostoyevski ve eşi Anna Grigoriyevna'nın başkarakterler olarak karşımıza çıktığı bir roman bu. Birisi Dostoyevskilerin diğeri yazarın kendi seyahati olmak üzere iki seyahat üzerinden kurgulanmış. Yazarın Avrupa senelerine , özellikle kumar tutkusuna odaklanıyor. Yer yer gerçek belgeler kullanılmış. Susan Sontag'ın ön sözü ve eserin sonundaki fotoğraflar da ayrı bir değer katmış.
Bertha Mason okurunun profil resmi
Dostoyevski’yi tanımak isteyenler bu incelemeyi okusun! Bu kadar kapsamlı ve uzun bir yazı olmasına rağmen asla sıkıcı değil.Nasıl bir anlatış, takdir edilesi! Emeğine sağlık.🌺
Gönül. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 🌻sıkmadığıma nasıl sevindim:)) Konu Dostoyevski , bu kadar kısaltabildim:))
AkilliBidik okurunun profil resmi
Dostoyevski benim en çok sevdiğim birkaç yazardan biri. Üstelik çok seviyorum, ama sevmemin nedenini içten içe ben de tam anlayamıyorum. Bir yandan eserlerini okurken içim sıkılıyor, karakter bolluğundan kafam karışıyor, daha iyi anlayayım diye dönem tarihi okumaktan helak oluyorum; öte yandan büyüleyici buluyor ve elimden bırakamıyorum. Nihayetinde yaklaşık 5 yıl önce tüm Dostoyevski külliyatını, ama bu sefer yazım sırasına göre okumaya ve böylece ustayı biraz daha iyi anlayamaya çalışmaya karar verdim. Beni de bu yönde tetikleyen Zweig'ın sözleri olmuştur. 1.5 yılda bitirdim hepsini, ama sanırım en doğru şeyi yaptım. Zira Dostoyevski gibi hayatındaki çalkantıları ve deneyimlerini eserlerinde profesyonelce kullanabilen bir yazarın adım adım nasıl geliştiğini gözlemek mükemmel bir duygu. Dostoyevski okumak isteyenlere tavsiye ederim. Edward Hallett Carr'ın gözünden Dostoyevski'yi okumadım, ama bu mükemmel incelemeyle okumuş gibi hissediyorum; kaleminize sağlık. Yazarı okurken anlamlandıramadığım bir çok noktaya parmak basmış, ki benim gibi Dostoyevski'yi bir nevi takıntı haline getirenler için önemli, değerli bir kaynak olmalı.
Gönül. okurunun profil resmi
E.H.Carr'ın kitabından hareketle benim kişisel duygularımla ortaya çıktı bu inceleme. Siz bütün eserlerini okumuşsunuz. Bu yüzden daha çok nokta aydınlanacaktır. Fikirlerinize katılıyorum: Dostoyevski, bir bütün olarak ele alınmalı. Ben de Dostoyevski okurken sizinle benzer izlenimlere kapılıyorum. Belki de bunun nedeni Zweig'in parmak bastığı gibi huzursuzluk ve karamsarlık hissidir. Dostoyevski okurluğu bitmez hiç:)) Onunla ilgili daha nice kitaplarda görüşmek üzere🌼
Gönül. okurunun profil resmi
"Dostoyevski’nin nöbetleri çocukken başlamış, ancak kırklı yaşla­rında, Sibirya’daki sürgünden dönüşünün ardından sıklaşmıştı.Ara sıra başından geçen büyük nöbetlerde (karısının yazdığı üze­ re) “korku dolu, insanlıkla alakası olamayacak bir çığlık” atar ve bayılarak yere düşerdi. Çoğu ataktan önce gözünün önünde kayda değer bir mistik ya da esrik aura belirirdi, fakat konvülsiyona ya da bilinç kaybına yol açmadan sadece auranın geldiği de oluyordu."
Halüsinasyonlar
Halüsinasyonlar
L Büşra A. okurunun profil resmi
Dostoyevski'yi okumak ve başka yazarlardan ayrıca okumak onu anlamayı ve pekiştirmeyi sağlıyor benim açımdan öyle olmuştu. Kitabı okuduktan sonra anladım ki derinlere gittikçe daha anlamlı oluyor yazarlar. İnceleme yazmamıştım,nasıl yazılır öğrenmiş oldum. Güzel inceleme okudum, emeğinize sağlık. Hem tekrar hatırlamış oldum. Kronolojik okumaya devam iki kitap kaldı başarmak için. 😊
Gönül. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Kitabı okumuş bir okur olarak beğenmenize ayrıca sevindim:)) Dostoyevski hakkında farklı görüşleri okumak bana da oldukça zevk veriyor. Benim de birkaç kitabım kaldı, ardınızdan geliyorum:) Sonra başka biyografiler ve eleştiriler de okuyabiliriz.
1 sonraki yanıtı göster
Rîndkeş okurunun profil resmi
Harika bir inceleme olmuş, elinize sağlık 🌼
Gönül. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim:)
Neşe okurunun profil resmi
Ruslar her milletten pek çok özelliği barındıran bir halk. Dostoyevski gibi bir yazarın oradan çıkmış olması gayet olağan. Bir de ben severek okuyabilsem.😄 İncelemen üzerine ne desem ayıp kaçacak. Öyle kapsamlı, öyle doyurucu olmuş ki. Zaten ihtiyaç duyacağımız her bilgiyi kullanmış, sentezlemiş ve edebiyat bilginin verimiyle sunmuşsun Gönül’cüm. Aklına, güzel yüreğine sağlık. 👏👏😍
Gönül. okurunun profil resmi
Yazar kitapta sürekli Dostoyevski özelinden Rus insanını açıklamaya çalışıyordu. Çünkü İngiliz mantığının onları tam anlayamayacağı düşüncesinde:)) Ben fazla yadırgamıyorum, ne de olsa biz de Doğu'luyuz.:)) Yazarı sevmediğin halde:)) bu uzuuun incelemeye vakit ayırdığın ben de teşekkür ederim🌻
Gönül. okurunun profil resmi
"Dostoyevki'de nefret o kadar yoğundur ki sonunda "patlar", böylece çifte doğasını ya da daha doğrusu dolayımlıcının çifte rolünü, örnek ve engel rollerini ortaya çıkarır. Çılgınca seven bu nefret, nes­nesini çamura, hatta kana bulayan bu hayranlık içsel dolayımın do­ğurduğu çatışmanın uç noktasıdır. Dostoyevski'nin kahramanı her an, hareketleriyle ve sözleriyle, bundan önceki romancıların bilinçlerin­de gizli kalan bir gerçekliği ortaya çıkartır. "Çelişkili" duygular öyle şiddetlidir ki kahraman artık onlara hakim olamaz."
Romantik Yalan ve Romansal Hakikat
Romantik Yalan ve Romansal Hakikat
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.