Kitaplara iyi bakın, onlar da size iyi bakacaklar!
“İnsan insanın kurdudur” (
Thomas Hobbes).
İnsanlık tarihinin sayfaları, insanın insana yaptığı akla hayale gelmedik kötülüklerin sebep olduğu çok büyük acı, ıstırap ve gözyaşlarıyla dolu. Çevirdiğiniz her bir sayfada öyle insan hikâyeleriyle karşılaşıyorsunuz ki “Bir insan bir insana bunu nasıl yapabilir?” demekten bir türlü kendinizi alamıyorsunuz. Okuduğunuz her bir hikâye sonrasında insan doğmanın kolay, insan olmanın, hele hele kalbi sevgiyle dolu merhamet ve vicdan sahibi bir insan olmanın, hiç de kolay olmadığını daha iyi anlıyorsunuz.
• • •
Buna İspanyol gazeteci ve yazar 
Antonio González Iturbe’nin, yaşanmış bir hikâyeden hareketle kaleme aldığı “
Auschwitz Kütüphanecisi” adlı kitabını okurken bir kez daha şahit olduğumu söylemeliyim. Aslında bu dönemin bütün hikâyesi Naziler’in 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesi ve II. Dünya Savaşı’yla birlikte Avusturya, Lüksemburg, Çekoslavakya, Polonya, Fransa, Belçika, Norveç, Danimarka, Sırbistan gibi Avrupa’daki birçok ülkeyi işgal etmesiyle başlıyor.
• • •
İşgal sonrası Naziler, bu ülkelerde yaşayan Yahudilerin kapılarını bir bir çalıyor ve bu insanları önce toplumlarından tecrit edilmiş gettolara yerleştiriyor. Ardından da sevdiklerinden ve ailelerinden koparılmış milyonlarca insanı çalıştırma bahanesiyle işgal ettiği ülkelerde kurduğu “toplama kampları”na trenlerle götürüyor. Ne oturacak, ne de ayakta duracak bir yerin olmadığı bir vagona seksene yakın insanı dolduruyor. Yalnızca taşıma esnasında yollarda açlıktan, susuzluktan ve havasızlıktan yüzlerce binlerce insan ölüyor.
• • •
O kamplardan biri de Polonya’da kurulan “Auschwitz-Birkenau” kampıdır. Bu kampa tüm Avrupa şehirlerinden 1,3 milyon insan yerleştiriliyor. Burada kimi aşırı çalıştırılmaktan, kimi açlıktan ve susuzluktan, kimi tifo ve kolera gibi bulaşıcı hastalıklardan, kimi de gaz odalarında 1,1 milyon insanın öldüğü ve öldürüldüğü tahmin ediliyor.¹ Nazilerin tüm bu insanlık dışı uygulamalarının yanında birçok insan da umudunu yitirdiği için bu kamplarda yaşama veda ediyor.
• • •
Nietzche, “Bir nedeni olan her nasıla katlanır” diyor. İşte tüm insani değerlerin ayaklar altına alındığı böylesi bir ortamda, 14 yaşında bir çocuk olan Dita Kraus, kampın 31. Bloku’nda gizlice kurulan bir okulun 8 kitaptan oluşan kütüphane sorumluluğunu üstleniyor ve bir insanın hangi koşulda olursa olsun nelere katlanabileceğini bizlere gösteriyor. O, yasakların ve acıların insanları topyekun kuşattığı bu yerde kitapları bir limana dönüştürerek kendini var ediyor ve 9 yaşında girdiği bu insanlık dışı ölüm kampından 15 yaşında çıkmayı başarıyor. Öyle ki o, her bir saniyesi ölüm kusan acımasız koşullara rağmen insanın bir “tutamak” bularak umudunu muhafaza edip, nasıl ayakta kalabileceği yönünde insanlığa büyük dersler veriyor.
• • •
Doğrusu kitabı başından itibaren büyük bir acı ve ıstırap içerisinde okuduğumu belirtmeliyim. Zira Dita’nın gözünden kitap başından itibaren öyle güzel kurgulanmış ki kamp ortamında yaşanan açlığı, susuzluğu, sefaleti, hastalığı, aşağılanmayı, çaresizliği, sahipsizliği, umutsuzluğu ve ölümü yüreğinizin tüm derinliklerinde hissediyorsunuz. Kötülerin hüküm sürdüğü bir dünyada insanlık âleminin bir parçası olmaktan utanıyorsunuz. Kitabı bitirdiğinizde ise bu acıları yaşayanların torunlarının aynı acıları başka insanlara yaşattığı aklınıza geliyor ve ıstırabınız bir kat daha artıyor. “Neden?” sorusu zihninizde günlerce dönüp duruyor.
• • •
Maalesef günümüzde dünyanın birçok bölgesinde insanlar, insanlara hâlâ büyük acılar yaşatmaya devam ediyor. Bu bize insanlığın geçmişte yaşananlardan yeterli dersi almadığını gösteriyor. O nedenle iyiliği anlamak için kötülüğü, inancı anlamak için inançsızlığı, umudu anlamak için umutsuzluğu, sevgiyi anlamak için nefreti, güveni anlamak için korkuyu, yaşamın değerini anlamak için ölümü anlatan bu tür kitapların zaman zaman okunmasında yarar var diye düşünüyorum. Bu itibarla, akıcı, can yakıcı ve bir o kadar da düşündürücü olan “Auschwitz Kütüphanecisi”ni tüm okurlara mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum. Tespit edebildiğim benzer kitapların listesini de ilgilenenler için aşağıya bırakıyorum.²
“Bir kitaba başlamak, seni seyahate götürecek bir trene binmek gibiydi” (s.107). “Kitaplara iyi bakın, onlar da size iyi bakacaklar” (s.347) sözlerini merak eden okurlara…
Keyifli okumalar dilerim!
…………………………………….
¹tr.m.wikipedia.org/wiki/Auschwitz-....
²Victor E. Frank, 
İnsanın Anlam Arayışı, Okuyan Us Yayınları. Anne Frank, 
Anne Frank'ın Hatıra Defteri, Epsilon Yayınları. Heather Morris, 
Auschwitz Dövmecisi, Pegasus Yayınları. Markus Zusak, 
Kitap Hırsızı, Martı Yayınları. John Boyne, 
Çizgili Pijamalı Çocuk, Tudem Yayınları. Thomas Keneally, 
Schindler'in Listesi, İnkılâp Kitabevi.
··
1 artı 1'leme
·4.199 görüntüleme
Emeğinize sağlık hocam. İncelemelerini takip ettiğim okurlardansınız. Kitap siparişi verilmiştir :) keyifli okumalar.
Çok teşekkür ederim.🙏
Şimdiden keyifli okumalar dilerim.📚🦋
1 sonraki yanıtı göster
Küçük kahramanımız Dita kampın içinde hayatı pahasına kitapları muhafaza ediyor. Geçmiş,şu an ve gelecek arasında kitaplardan bir köprü kuruyor. Kitaplar hem umut,hem direnç hem de bir tutunma aracı o umutsuzluk girdabında. Aynı zamanda kitaplar insanlığın ortak hafızası. İnsanın kötülüğünün sınırı,dibi olmadığını tarih maalesef tekrarlarla bize hatırlatıyor. Kitaba yönelik eleştiri noktam ise zaman zaman propagandaya kaçılması. Oysa acılar insanlığın ortak mirasıdır. İmceleme yine çok kapsamlı olmuş. Emeğinize sağlık.
Katkınız ve yorumunuz
için çok teşekkür ederim.🙏
Keyifli okumalar dilerim.📚🦋
Gerçekten kitabı okumaya teşvik edici incelemeleriniz var. Her incelemenizi dört gözle bekliyorum:) Emeğinize sağlık.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.