Yaklaşım yanlış bence. İlkel topluma bakıldığında anaerkil yönetim biçiminde kadının gücü ve iktidarı nettir. Bunun nedeni kabile veya toplulukların büyüme kaynağı kadındır. Doğurdukları çocuklar kadını kutsal bir varlığa dönüştürmüştür. Ne zaman sahiplenme , mülkiyet ve kaynaklara ulaşmak için insanoğlu arasında savaşlar başlamıştır erkek hegamonyasıda o zaman başlamıştır. Çünkü diğer kabilenin kadınınıda ele geçirmiş, üreten kadına bireysel olarak kas gücü ile sahip olmuştur. Kadın artık mensup olduğu toplumun değil, kendi sahiplendiği bir varlığa dönüşmüştür. Ve erkeğin kas kuvveti kadını metaya dönüştürmüş, öyleki ahırdaki inekten, attan daha az değere sahip olmuştur. Dinlerde kadını sahiplenmek anlamında üst seviyelere çıkarmış köleleştirmiş, günah keçisi yapmış, taşlamış, yakmış, cadı ilan etmiş. Erkekteki mülkiyet duygusu dinlerin temelini oluşturur. Ve bu mülkiyet en fazla kadında biçimlenir. Sahiplenilmeyen kadınlar lanetlenir. Bütün dinlerin kurucusu erkektir. Antik uygarlıklardan bu yana en büyük tanrılar erkektir. Kas gücü ve sahiplenme gücü erkektedir. O yüzden şu andaki bütün köklü dinlerin peygamberleride erkektir.Kadın peygamber vardır ama etkinliği yoktur ve kurabildiği bir dinde yoktur. Evrimdeki değişmez gerçek zayıflıklar yaşamak için başka yönlerini geliştirirler. O yüzden kadınlar zekalarını geliştirerek erkekleri farklı bir şekilde yönetmektedir. Erkek İstanbuldan Ankara ya en kısa yolla gitmeye çalışırken, kadın erkeği ilk önce İzmire götürür ondan sonra Ankaraya götürür. Bu kurguyu yapacak zeka kadında vardır. Bunu kabullenmek lazım. O yüzden teorinizin ayakları yere basmıyor.