Ve kitap bitti,
İncelemeyi yazıp mı intihar etsem yoksa yazmadan mı bilemedim.
Eğer bu incelemeyi okuyorsanız ilk ihtimal kazanmış demektir!
"Ölümle biten bir intihar yok.
Asıl intihar
Gün gün yaşamakta." (s. 288)
Öyle bir eser ki sayfa sayfa ölüyorsunuz. Yalnız başınıza, sevgisiz, bıkıp usanmış... Ölümü anlatan şairler var edebiyatımızda;
Ahmet Haşim'i bunların başına getirebiliriz. Ama onlarda bile yine bir iyimserlik görünür. "Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." der mesela Cahit Sıtkı. Yetmiş yıl ömür biçer kendisine. Ama
Ahmet Erhan ölümle doğmuştur adeta:
"Bugün oturdum ölümü düşündüm
Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken." (s. 49)
Çağına, insanlara karamsar bir bakış açısıyla yaklaşır. "Beni kimseler sevmez." der bir şiirinde mesela.
Sahi, siz de sevilmemekten şikayetçi değil misiniz?
Kimi görsem yalnızlıktan, sevgisizlikten dem vuruyor. Hatta en çok beğendiğiniz dizeler yalnızlığın ve ölümün en derin olduğu dizeler. Bu nedenle okurken derinden yaralıyor. Yıpratıyor. Birçok kez eseri elinizden dahi bırakmak zorunda kalıyorsunuz. Bu nedenledir "Ruh sağlığı bozuk olanlar okumasın," deyişim.
"Şaire ölmek yaraşır, filiz sürerken şiirleri." Bu şairler duygusal olarak dünyaya öylesine farklı bakıyorlar ki... Hiç kolay olmasa gerek işleri.
Geçenlerde
Ali Lidar'ın bir söyleşi ve imza günü vardı. Arkalarda bekliyorum ama konuşmalara hakimim. Bir hanımefendi kendisine "İlk şiirleriniz çıktığında dostlarınızdan nasıl tepkiler aldınız," diye sordu. -Belki de buradadır kendisi- Şair hiç düşünmeden cevap verdi: "Dostum yok ki benim."
Yalnızlık, yorgunluk, çağdan usanmışlık böylesi dizelerin hamurunu yoğuruyor adeta.
"Kendi sularınca boğulan bir denizim ben
Kendi taşlarınca zaptedilen bir kale." (s. 69)
Bu kitabı aldığınızda dış dünyayı unutun. Evet, hacimli bir eser ama sayfaları nasıl çevirdiğinizin farkına dahi varmıyorsunuz. Kendi adıma ilk üç beş sayfadan sonrasını hatırlamıyorum. Çoğu kez etrafımdan "Biraz ara mı versen, sana iyi gelmedi," şeklinde uyarılar da aldım. Hatta hemen arkasından ikinci kitabı okumayı planlıyordum ama fark ettim ki zaten olumsuz olan iç dünyamı yerle bir etmiş. Kendi adıma, daha hazır hissettiğim bir zamana erteleyeceğim.
Hani hepimizin bildiği bir bardağın yarısı boş mu yoksa dolu mu muhabbeti vardır. Bu soru Ahmet Erhan'a sorulsa eminim tamamının boş olduğunu söylerdi. İyilikler de var dünyada kötülükler de ama o yalnızca bir tarafından bakmayı seçti:
"Cadılar bana bir parça ekmek verdi
Ormanda kaybolmayayım diye ardıma serptim
Hepsini de kötü kuşlar yedi.
Önümü ardımı bilmiyorum o günden beri." s. 399
Hadi canım!
Çok mu abartıyorum!
Acaba kitapta yer alan pozitif bakış açıları mı görmekte zorlandım!
Hepimiz öleceğiz bir gün değil mi? Peki hangimiz şimdiden tayin ettik öleceğimiz yeri:
"Mersin' de doğduğumu nasıl biliyorsam, adım gibi biliyorum Ankara'da öleceğimi." (s. 480) Oysa İstanbul'da ölür. Ya da belki de haklıdır, ruhu Ankara'da ölmüş, bedeninin gözlerini kapaması İstanbul'a kalmıştır.
Her gününü son günü gibi yaşamış ve bir gün haklı çıkmıştır.
Yara olarak düşündüğü ömrü nihayete ermiştir. "Ancak ölümle kapanacak bir yara hayatım."
Öyle veya böyle. Kendi adıma ölümü anlatan en iyi şair olduğunu düşünüyorum. Çok sevdiğim bir yazar (
Jean-Paul Sartre) "Cehennem başkalarıdır," der, bu dünyada kaldığı süre zarfında da kendini başkalarından uzak tutmuş, yalnızlığı tercih etmiştir. Bir şiirinde "Çünkü yalnızlık bile çoğulluk ister." (s. 540) der. Oysa o çoğulluktan dahi mahrum bırakmıştır kendini.
Sizi etki altına alacak demem boş bir lakırtı değil, öyle ki gece rüyamda bile bu kitabın etkisinden kurtulamadım. Ölmüşüm, hayat sürdüğüm yerlere benim kanımdan olan biri geliyor, bir sınıfa giriyor ve tahtaya adını yazıyor. Ben Ahmet, Mikail Hocanın torunuyum. Ve tebeşiri yere atıyor. Film gibiydi.
Beni takip eden okurlar bilirler, okuduğum kitapları ince eleyip sık dokuyan biriyim. Çok nadirdir bir kitaba 10 üzerinden 10 verişim. Ölüm takıntınız yoksa okumadan ölmeyin derim. Okuyan, "paylaşan" herkese minnettarlığımı sunuyorum. Kitapla kalın, esen kalın.
İlk kez bir kitabın yorumundan bu kadar etkilendim. İki kez okudum değerlendirmenizi. Alıp okuyacaklarim arasına da ekledim. Kaleminize yüreğinize sağlık 🙏🍀
En sevdiğim şiirlerinden birini paylaşmak isterim, nahif ve zarif bir o kadar da samimi kelimelerinize teşekkür etmek niyetiyle.
youtu.be/fLreOg_1B1k 🌿
Bir insan kitaplarda, ne getirmişse onu bulurdu öyle değil mi.
Hem ne diyordu
Edip Cansever: "Her şairin bir formasyonu, belli bir şiir anlayışı vardır. Kısa olsun, uzun olsun, bir şiire şiir değerini gözeterek bakarım. Kaldı ki benim yazdığım kısa şiirlerin sayısı da az değildir. Ama niye saklamalı, insan kendine yakın olanı görmek ister bir yerde. Onu daha bir sever."
Ondandır bunca etkilenişlerimiz, hislenişlerimiz, duygulanışlarımız, çıkamayışlarımız..
Kaleminize, yüreğinize sağlık hocam, keyifle okudum.
Daha da bu incelemenin üstüne
Ahmet Erhan ı
merak edip araştırmayan, okumayan, bu kitabı listelerine alıp başlamayan da ne bileyim... 😅
ölüm rengine bürünmüş
bir Ahmet Erhan portresi gibi
dolaştım kendi kıyılarımda
yalnızlığı çileden çıkaracak kadar yalnızdım
elimi düğmelediğim ayağımla
...
diye devam eden çok sevdiğim bir şiiri var. Yalnızlığı