Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

496 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Stefan Zweig, yazdığı novella eserleriyle ün kazanan 1881 yılında Moravya kökenli bir baba ve soyadı Brettauer olan Güney İtalya doğumlu fakat uluslararası kökeni olan entelektüel bir ailenin çocuğu olarak Avusturya Viyana doğumlu bir yazar. Bu kitabıyla tanışmam ise
Amin Maalouf
Amin Maalouf
'un bir röportajında (youtube.com/watch?v=_-MnzrF...) bu kitaptan hayatını değiştiren eser olarak bahsetmesidir. Gelelim kitapta anlatılanlara... Kitap aslında otobiyografik bir nitelik taşıyor. İki dünya savaşı görmüş, farklı ülkelerde bulunmuş ve birçok ünlü yazarla muhabbet kurmuş yazarımız başından geçenleri edebi kimliğinin de ortaya çıkardığı ustalıkla tecrübelerini de aktararak kitabına ince ince işlemiş. Hümanist, savaş karşıtı bir yapısı olan yazarın ilk önce çocukluk dönemini ve o yıllardaki Avusturya'nın genel yapı ve zihniyetini anlattığı görülüyor. Dünyaya bakışı iyimser olan bu ülkenin insanları
Auguste Comte
Auguste Comte
'un "Düzen ve ilerleme" mantığıyla dünyanın sürekli iyiye gittiğine dair bir inançlarının olduğu görülüyor. Tabii Birinci Dünya savaşı, ikinci dünya savaşı, Habsburg Hanedanının çöküşü, ekonomik krizler, günümüzde de devam eden; torpil, ırkçılık, göçmenlik vb. sorunlar Avusturya ve Dünya üzerindeki bu olumlu havayı tamamen süpürüp gidiyor. Paris, İngiltere, İsviçre, Rusya gibi birçok ülkeyi gezen yazar o ülkenin önemli isimleriyle görüşmelerini, o toplumların yapısı hakkındaki incelemelerini de aktarmayı ihmal etmiyor. İlk başlarda Yahudilerin zihniyetinden bahseden yazar daha sonra bütün Avrupa adına barışın sağlanması adına çabalayanları destekleyerek birçok dünya çapında isimden bahsediyor. Sanat alanında Avusturya'da Yahudilerin sayesinde bir ilerleme sağlandığını belirten yazar, ne kadar tarafsız kalmaya çalışsa da Modern Siyonist
Theodor Herzl
Theodor Herzl
'dan Dreyfus ve Redl olayları gibi olayların, Hitlerin zulmünün ve Yahudilerin o dönemde yaşandığı dışlanmanın sonucunda etkilenmiş gibi gözüküyor. İlk başlarda, Hugo von Hofmannsthal, Theodor Herzl gibi yazarlardan övgüyle bahsederken sonralarda ziyaret ettiği ülkelerde Rodin, William Blake, Merejkovskiy gibi sanatçılardan övgüyle bahsettiği görülüyor. En çok İsviçre'den övgüyle bahseden yazarın dönemin Sovyet Rusya'sı hakkındaki tespitlerde ilgi çekici gözüküyor. Hayatının son dönemlerine kadar en iyi dostları Verhaerenve Freud olurken, kendisinin de belirttiği üzere kitaplarında oluşturduğu tip ve karakterlerde Freud'un hastalık olarak belirttiği tipleri görebilmek mümkün. Örneğin,
Bir Çöküşün Öyküsü
Bir Çöküşün Öyküsü
kitabında narsist ve sadist bir entelektüel kadınının yaptıklarını,
Satranç
Satranç
kitabında hücreye kilitlenmiş "Satranç zehirlenmesi" yaşayan obsesif bir adamın hayatını,
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
, eserinde ise narsist bir adamın, sevgi açlığı yaşayan bağımlı bir kadınla olan ilişkisini görmekteyiz. Karakterlerin psikolojik yapısını çok iyi kurgulayan yazarın bu ilhamı Freud'la olan ilişkisinden geliştirmiş diyebiliriz. Bunun haricinde ne kadar büyük savaşlar görse de Stefan Zweig'ın Avrupa ülkelerindeki savaşların bitiği Avrupa Birliğinin sağlanacağına inanan bir yazar olduğunu söyleyebiliriz. Afrika, Orta Doğu ve Asya adına ise hiçbir şey söylememesi, eserinde Türklerden kurtulma duası edilen yerleri örnek vermesi vb. durumlar göz önüne alındığında diğer milletlerin çok umurunda olup olmadığını bilemeyeceğimizi söyleyebilirim. Stefan Zweig'ın hayatını, yaşadığı dönemdeki olayları, Hitler ve Mussolini ile yaşadıklarını, dönemin ünlü sanatçılarının düşünce yapılarını ve dönemin farklı ülkelerindeki yapı ve zihniyeti anlayabilmek için okunması gereken nadide bir eser.
Dünün Dünyası
Dünün DünyasıStefan Zweig · Can Yayınları · 20152,102 okunma
·
358 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.