Gönderi

168 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
En Yakın Arkadaşımla Nasıl Tanıştım? How I Met My Bestfriend? Legendary!
Dünya tarihindeki en önemli Rus yazarları arasında yer alan Tolstoy... Aristokrat bir ailenin ferdi olan yazar, aile konağında meydana geldi. Para durumları iyiydi, Dostoyevski gibi yokluktan gelmiş bir yazar değil kendisi; ancak aile durumları hiç de iç açıcı değil. 2 yaşında(1930) annesini, 9 yaşında(1937) babasını kaybediyor. Çok iç açıcı bir çocukluk değil; ancak ruh tahlillerini ve insan psikolojisini derinlemesine işleyebilen yazarların %99'unun hayatı travmalarla dolu, sevip üzülmüşler; kitapta bu durum şu alıntıyla desteklenmiş: "Ancak çok güçlü sevebilen insanlar, çok güçlü üzüntüler de yaşayabilir." geri kalan %1'lik kesim ise olağanüstü empati gücüne sahipler. Tolstoy'un birçok başarılı romanının kaynağı aslında bu nokta. Kendisi aile sevgisi görememiş ki, sevgi neredeyse aile oradadır diyemedi. Çok yoğun duygular altında kaldı; aileleri, hayatı, ölümü, ilişki mutluluğunu derinlemesine işledi(
Anna Karenina
Anna Karenina
,
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in Ölümü
,
İtiraflarım
İtiraflarım
,
Aşkın Yasası - Şiddetin Yasası
Aşkın Yasası - Şiddetin Yasası
). Tabi ülkemizde en ok okunan kitabı "İnsan Neyle Yaşar" oldu. Çünkü kısa ve harika reklamı yapılarak dağıtıldı, ama abartılacak bir öykü kitabı değil. Eh işte. Gelelim benim çocukluğuma... Bugün bu konuda konuşmak istedim, bir anda esti. Tolstoy'un çocukluğu anne babasını kaybettiği noktada çoktan bitmişti. Benimse çocukluğum sürekli kırılma noktalarından geçiyor. Bitiyor, yeniden örüyorum bir süre sonra tekrardan deliniyor; ama bir yolunu bulup yine çocuksulaşıyorum. Benim için altın oran çocuk kalbi ve çocuksu sevgidir, insan olmanın en kutsal boyutunu nasıl geçtiğini anlamadığımız çocukluğumuzda yaşıyoruz. Neyse, gelin bir kırılma noktamdan bahsedeyim size. Babam mühendis, annem hemşire. Yoğun bir iş tempoları varmış. Sağ olsunlar, 21 yaşına geldim ve ne istesek eksik etmediler. Sürekli çalışmak zorunda kaldılar. Küçüklüğümde bu durum biraz kötü yansımış; ikisi de bana bakmayı tam başaramamış. İlk çocuğum, annem şu anki yaşımdan küçük; babamsa 1 2 yaş büyük. Düşünüyorum... çocuk denilecek yaş gerçekten. 6 aylıkken anneannem "Ben bu toromanla biraz ilgileneyim" demiş ve allah razı olsun 8 yaşıma kadar baktı. Anneannem arkadaşım gibidir, annem gibidir; her şeyimdir. Hala sürekli evine giderim, haftada 2 gün çarşıya ineriz; Hatay usulü döner yeriz, anneannemin dili telaffuz etmese de İced Latte Machiato içeriz; misler gibi gezer sohbet ederiz. Düşüncelerimiz aşırı farklı olabilir, ancak birbirimize asla kızmayız; hep saygı duyarız ve bu durum bizi daha bağlar. Anneannemin bir diğer özelliğiyse asla insan gibi beslememesidir beni. 6 aylık bir çocuk... Teyzem hala anlatıyor, anneannen seni öyle bir beslerdi ki 6 aylık bir çocuk değil; 2 kişilik yetişkin insan grubunu doyuruyor sanardık. Düşünün: Zeytin, yumurta, reçel, bal, portakal, tavuk, ıspanak, domates ve maydanozun bir arada olduğu bir karışım... Bu şuan ki bir insana benzemeyen yemek miktarımın sebebi oldu tabi. 6 aylık geldiğimde alt katımda kiracı varmış, kiracının da benimle yaşıt çocuğu var. Beraber uyanır beraber uyurmuşuz. Aynı ekmeği ısırır, beraber doyarmışız. O yaşlardan itibaren Özgür ile kardeşliğimiz bu şekilde başladı. Mahallemiz çok sıkıntılıydı. Gece vakti silah sesi bile duyabiliyorduk, bu nedenle ne benim anneannem ne de Özgür'ün annesi dışarı çıkmamıza asla izin vermezdi; ancak ben 6 yaşındaydım artık ve çoktan Dalkurbağası olmuştum. Özgür işaret verir, balkondan çıkardım ve daldan dala atlayıp zıplayarak gelirdim yanına. Çamura batardık, başımıza bela alırdık, komşuları rahatsız ederdik ve sonunda büyük bir tatmin geldiğinde köşemize çekilirdik. Ben balkona tırmanırdım, o ise camdan girer ve barınak noktalarımızda olaylardan tamamen alakasız bir izlenim verecek şekilde uyurduk. Tabi ki de uslu çocuklardık. 1.sınıfa geçtik, beraber ilk harfleri öğrendik beraber yazmaya başladık. İkimizde de şive var az çok, dilimiz dönmüyor. "Gardaşımı ogula götürdüm." -Ula Hagan, kelimeyi gavur ettin kardaşım. Düzgün oku. -La it, daha dün beraber ogula başlamışız, sen kime ne öğretiyorsun? -Sana laf anlatılmaz namıssız. -Güreşek, kazananın dediği doğru olsun. -Ağzına ettum şimdi. Ah ulan küçüklük... Hatırlayınca bile mutlu oluyorum. Kavga da etsek canımızı acıtmazdık, ağız dalaşımız bitiyordu. Bu da bizi mutlu ediyordu. Zaten karaktersiz çelimsiz bir şey de değildi, ordan oraya zıplar beni yine yorardı. Ancak ona başkasının vurmasına dayanamazdım, okulda sataşan olurdu Özgür direkt yanıma gelirdi. Ben de vuranları bulurdum, sonra ben de dayak yerdim. Ne bekliyorsunuz, 1.sınıfız ikimiz de :D Sınıflar hızla ilerliyordu tabi. 5 ve 6.sınıfta ayrı kaldık. 7.sınıfta tekrar beraberdik. İlk karşılaştığımız günü hatırlıyorum. Derse girmemiştik, sonuna kadar hasret giderdik. -Bulabildin mi hayatının aşkını? -Hala ekmek arası domates salata yiyor musun? -Matematikle aran nasıl, 2 basamaklı sayıları kafandan çarpabiliyor musun? -Çok dayak yedin mi? -Annenler taşındı mı? -Hala eskisi kadar şerefsiz ve sevecen misin? ... ... Her şey güzeldi. 8.sınıfta neredeyse hiç haber alamadım. İkimizde lise sınavına hazırlanıyorduk, o zamanlar tabi ki çok önemli gibi gözüküyordu bize. Dershanede benim üst sınıfımdaydı. Yalaka, allah bilir o sınıfa nasıl yükseldi? Sorduğumda "Bizim sınıfta kaşar da eksik, gel istersen." dediydi, ağzı laf da yapıyor. 4 ay hiç görmedim. Sınav bitti, okulum açıklandı. Kendimce 1 2 kitap okuyorum, beğendiğim bir kitap vardı; okusun diye anneanneme de vermiştim; ancak şartım vardı: Asla zarar gelmesin o kitaba. 2 hafta sonra anneannem aradı. Ağlamaklıydı sesi. Sinirlendim tabi, kitabı çocuklar yırtmıştı. Yer cüceleri. -Anneanne tamam, gızmayacağım. Sağlık olsun, napak. Kitabı yırttılar demi? -Yok oğlum, öyle bir şey değil. -He, iyi o zaman. Noldu, rahat ol ya biraz (pişkin pişkin gülme). -Hakan, Özgür rahmetli oldu oğlum. Çabuk ol, cenazesine yetiş. Hayat durdu; ama çokta umrumda olmaması gerekiyordu değil mi? Sonuçta bu da içimi daraltan iğrenç kabuslardan biriydi. Belliydi. Başka türlü olamazdı. Olmaması gerekiyordu. Peki o zaman neden uyanmıyordum? Saat neden ilerliyordu? Bu ruh neden bana aitti? Bedenimi neden istediğim gibi kontrol edebiliyordum? Neden bir uyandıran yoktu? .............. .............. .............. Bıraktım düşünmeyi, soruların da cevapların da canı çıksın. Veysel Karani camisine gittim. Mahşer yeri gibiydi. Ailesi perişandı, ancak kız kardeşinin ellerini karnına dolayarak yaptığı feryatları unutamıyorum... "Abi nasıl beni bırakırsın... " "Sensiz ben naparım..." "Nolur gitme..." 7 yıl geçti, yazarken hala kalbim sıkışıyor. Bu gavur, bu namussuz beni 7 yıl önce böyle bıraktı... Çocukluğum bu noktada sonlanmıştı, kendimce sezon finali verdim. O yaşlarda her şeyin daha fragman olduğu gerçeğini kavrayamamıstım; şu an kavrayabiliyorum. Ancak yetişkin olmak, sorumluluk almak, olgun davranmak her zaman çok sıkıcı oldu benim için. İstesem de yapamıyorum. Mecburen geri dönüyorum. Size içimi açmak beni çok mutlu ediyor, hiçbirinizi diğer gün uyandığımda görmüyorum, yolda rastlamıyorum; yolda rastladıklarım, her gün gördüklerim beni çocuk, uslanmaz, mutlu ve sevecen görsün istiyorum. Bu nedenle içimi açmayı pek sevmem, ama şunu da söyleyeyim... Yazmak iyi geldi. Özgür çok kavga ettik, çok kez barıştık... ancak bu son yaptığın büyük ayıptı... Huzur içinde uyu şimdi...
Çocukluk
ÇocuklukLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20107,8bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
16,3bin görüntüleme
A y Ş ê okurunun profil resmi
Fazla söze gerek yok bu yazıda kendimden çok şey gördüm 🥺 hayat ince bir çizgi bir varsın bir yoksun...
Hakan okurunun profil resmi
Çok ince bir çizgi dediğiniz gibi ve hayat ince çizgide duranlara zordur. Ölen, yaşayanlara zor gelir. Hayatın çok yormaması dileğimle Ayşe hanım..)
1 sonraki yanıtı göster
Sultannn okurunun profil resmi
İncelemeni kaydetmişim ama okumak için her defasında ertelemişim. Ertelemiş olmam boşuna değilmiş. Şimdi diyorum ki, keşke yine erteleseydim. Ama artık çok geç. Ne yazacağımı ben de bilmiyorum. Saçmalamamak için de daha fazla uzatmak istemiyorum. Tek söyleyeceğim, yaşadığın acıyı bütün kalbimle hissediyorum.
Hakan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim hocam. Ben de bu vesileyle ne zaman incelemeye beğeni veya yorum gelse tekrardan okuyorum. Kendi yazdığım incelemem bana bile sert geliyor her seferinde. Teşekkür ederim tekrardan, var olun.
M. okurunun profil resmi
Yazıyı çok keyifle okudum ama hiç beklemediğim bir sondu.. Bir anda sarsılmış gibi hissettim... :( Allah rahmet eylesin..
Hakan okurunun profil resmi
Sağ olasın abim💚
Maria Puder okurunun profil resmi
Sonuna kadar okuyunca bir bıçak saplanıyor insanın karnına.. Böyle dostluklar da bitebiliyor işte. Bazen öyle bazen böyle. Değerini bilerek yaşamak lazım. Yeri cennet olsun Özgür'ün... 🌸
Hakan okurunun profil resmi
Teşekkürler...
Tamara okurunun profil resmi
Uçurtmanız tellere takılmış çocukluk bir yerde takılıp kaldımı çıkılmıyor. Şair der ya çocukluk gökyüzü gibidir hiç kaybolmaz. Kaybın için üzgünüm içten döktüğün bu duyguların duygulandırdı(( Tolstoy’a gelirsek son anda anarşist oluşu hayatında yaptığı hataları değiştirmiyor. Mülkiyet ve ün için eşini hakir görmesi kendinden aşağı gördüğü karısı’nın mektuplarını da okumak gerek.. inceleme dediğimiz bu tarz olmalı. Okuyucuya ne hissettirdiğidir kitabı anlatmayın onu okurum zaten:) manifesto niteliğindeki incelemeleri hiç okumam bir arkadaşın dediği gibi bilgi faşistliğinden başka bir şey değil:)) çok uzatım umarım ilerki incelemeleriniz hayatınızda sizi güldüren olaylardan olur :)))
Hakan okurunun profil resmi
Tesekkür ederim, güzel demişsiniz. Kitap sadece çocuklugunu aldıgı için devamıni yazmadım. Ömrünün son yılları zaten lahana turşuna dönüyor, kendisi de ne yasadigini bilmiyor :)
Şeyma okurunun profil resmi
Ah be Hakan Özgür' ün yaptığına mı kızayım sana mı üzüleyim bilemedim benim de kız kardeşim yok. Kuzenim dedi biz varız ben varım kız kardeşin olmam için bütün şartları yerine getiririm bu şekilde başladık oldu da elinden kara bir oğlanı tuttu getirdi evlenecem dedi tamam o zaman alışverişe gidelim dedim. Teyze de yaparım seni dedi. Yaptı da deli kız. Bir de ne yaptı biliyor musun o bebeği teyzeme bırakıp bir yere gidip hemen döneceğim dedi. Giderken de geri döner öper öper bebişi emaneti sana der. Sonra acı bir fren sesi, ambulans, cenaze arabası,mezarlık neyse ya bosverelim😔 yani kız kardeşim yok!
Hakan okurunun profil resmi
Ah ya... çok üzüldüm... allah yardımcın olsun, kalbimizde yaşıyor hepsi. Mekanı cennet olsun...
4 sonraki yanıtı göster
cathrinevuslat okurunun profil resmi
Okuyunca çok duygulandım...Mekanı cennet olsun...Güzel anılar da biriktirmişsiniz...Bu sizi teselli eder biraz...Arkadaşınızın vefat sebebi aklıma takıldı,?Hasta mıydı?
Hakan okurunun profil resmi
Amin, kan kanseriymiş.
emine okurunun profil resmi
Hakan seni gebertirim 🖤 Beni şuan bitirdin..Bakalım bizim çocuk neler döktürmüş yine diye okumaya başladım incelemeni, oğlum ve anneannesinin hikayesini okudum sanki gülüş cümbüş.. Ama şuan halimi görsen😔 Salya sümük ağlıyorum.. gerçekten ! Ufff çok canım sıkıldı bir de Yıldız Tilbe dinliyordum..hepten yıkım... Özgür çocuk mekanın cennet olsun..
Hakan okurunun profil resmi
Bir dahakine güldüreceğim söz :) amin.
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.