Gönderi

İnsanoğlu, daima, varlığını saran bir bulut içinde dolaşır. Bu bulu tun içinden çıkmak herkesin kârı değildir. Hem bunu pek az insan ister. Zira bu bulut çok cazip ve güzeldir. O rahat bir yatak gibi bizi üstünde dinlendirir. Hayallerinin büyüsüne, tasavvurlarının parlaklığına, düşüncelerinin derinliğine kapılmayan kim? Pek az insan Napolyon gibi “bu fikir çok hoşuma gidiyor, şu hâlde yanlıştır" diyebilir. Şehir ve köy, rüya ve hülyalarının doğruluğunu ispata çabalayanlarla dolu. Kendisini tenkit etmeyen adam, başkalarınınkine nasıl katlanır? Ama Sokrat, yolda rastladığı kunduracıya "gel beni onar" diye rica ediyordu. Böyle düşün mese, alelâde insanlarla saatlerce konuşur muydu? Descartes, hakikati bulmak için kâinattan ve kendinden şüphe etti. "Hakikati keşfettim" diyen adama inanmamak için yüz sebep vardır. Bunlardan birincisi, böyle bir sözü söylemeye cüret etmesidir. İnsanlığa bazı hakikatleri ifşa etmiş olanları şüphe içinde kıvranır görürken, “hakikat bende” diyen adama nasıl inanırız?
Sayfa 37 - enfes
·
214 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.