Gönderi

"Ey güzel Allah'ım! Gündüzün gürültüsü sönüyor, iç havluların sükûtu içinde, maşuka, aşıkın sinesi üzerinde yatıyor, tefekkürata dalıyor. Ben, gözlerimi sana çeviriyorum, dudaklarımı sana arz ediyorum. Ey benim yegane maşukum , ben seninle huzuryabım. Tulûlar senin ayaklarının önünde açan ve ölen kırmızı güllerdir. Şark senin şaşaanı terennüm eder. Güneş yükselir ve bir peygamber gibi senin celâli şanını tebliğ eder. Çölün sükûtu senin adınla doludur. Üzerimize bir korku gibi uzanırsın. Güneş çıkar; çöl yanar, çöl senin ateşinle yanarak ölür. Hayat dudaklarının nağmesidir. Sen zuhur edince, süvariler gibi binlerce zerin güneş seni teşyi eder. Sen yürüyünce çöl çiçekler açar, arz laleden kaliçelerini yayar. Sen oturunca , yedi kat gök dervişler gibi önünde rükû eder; kaffe-i mahlûkatın önünde resmi geçit yapar; denizler, bulutlar, seller... "
Sayfa 278Kitabı okudu
··
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.