- "Sanatın bir de kaba faydacılar cephesinden görünüşü var... Bütün reformcuların ve "devrimi, devirmekten ibaret kalmış" devrimcilerin sanata karşı tutumlarında bir düşmanlık ve itimatsızlık sezilir...
Platon (Eflatun) bu davada biraz insaflıydı; o yalnız dilin aldatıcılığı üzerinde durmuş ve cumhuriyetinden yalnız şairleri kovmuştu!.. Bunun dışında güzeli her şeyin üstünde tutardı...
Jean-Jacques Rousseau'yu hatırlıyorum; o, sanatta, tabiatın insanlar tarafından bozuşunu görür... [...]
Şöyle deniyor: Fransız ihtilâli, aslında tek bir sanatkâr yetiştiremedi ama, Desmouilis gibi büyük bir gazeteci ortay çıkardı... Çağının tek şairi
Andre Chenier'i giyotine gönderdi... Tek büyük yazarı
François-René de Chateaubriand ise, kurtuluşu Londra'ya kaçmakta buldu; Hıristiyanlık ve eski düzenin meşruluğu davalarını orada yürüttü... Az zaman sonra, sosyalizmin öncülerinden
Simon de Saint Quentin'un peşinden gidenler, "sanatın sosyal bakımdan faydalı olan şeklini" istediler... "İlerleme için sanat" çağın tek düşüncesiydi...
Victor Hugo da yeter derecede inandırıcı olmamakla beraber, bu düşünceyi yeniden canlandırdı... Bu tutum, Rus nihilistleri tarafından da benimsenmiştir... Bunlardan bir olan Pisarev, estetik değerlerin programik değerler lehine biriktiğini söyler: "Bir Rus Raphael'i olacağıma, bir Rus ayakabı tamircisi olsam daha iyi!" der... Başka bir nihilist şair