Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

206 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kaos’tan edebiyat dikmek..
İddia odur ki, karakterimiz Braithwaite, Fransız yazar
Gustave Flaubert
Gustave Flaubert
’ın biyografisini yazmaya niyetli. Siz de aa, ben çok severim yazarların yaşantılarını kurgu içinde görmeyi deyip atlıyorsunuz bir kayığa. Ama doktora, sen kayık kullanmayı biliyor musun, kürekleri aldın mı, istediğimiz yerde kenara çekip inebiliyor muyuz demeyi unutuyorsunuz. Kayık akıntının ortasında bir oraya bir buraya yalpalayıp duruyor. Sonra anlıyorsunuz ki, bizim doktor, kendi yaşamıyla Flaubert’ın yaşamı, ölen eşiyle
Madame Bovary
Madame Bovary
arasında bir köprü kurma derdinde. Köprü bu, herkes yardım eder. Hem söz konusu Flaubert olunca, köprü de illa ki edebi bir köprü olsa gerektir. Hem bu köprü, ölmeden önce geçilmesi gereken 1001 köprüden biri olduğu için, kendinize Allahtan sabır, mevladan dayanma gücü dileyip başlarsınız kitabı okumaya. Okurken yazarın yakasından tutup “kardeş sen ne anlatıyorsun, Allah aşkına söyle” demek istediğiniz kitaplar oluyor mu? Artırıyorum. Bu kitap tam olarak hangi kategoriye giriyor acaba? diye sorup, cevabını asla bulamadığınız kitaplar? Biyografi ama değil. Deneme ama değil. Roman, ama sanki biraz da belgeselimsi..Bir bakıyorsunuz önünüzde bir kronoloji listesi uzanmış, bir bakıyorsunuz eleştirmenliğe soyunmuş, ondan vazgeçip edebi bir roman yazmak için kollarını sıvamış. Bir yöntem izliyor gibi yapıyor, sonra bakıyorsunuz ki caymış..Derdi edebiyat mı, sanat mı, kelimelere mi takık, kavramlarla ne diye oynayıp duruyor bu herif dedirtiyor. Koca bir karmaşa. Size yaklaşık 100 sayfa boyunca, kitaplardan, papağanlardan, Madam Bovary’den, Flaubert’ın dans etmeyi bilmediğinden, bilmem kimin mektubundan, bilmem kimin görüşlerinden..bahsedip, tüm bunlardan “bıkıp usanmış olmanızı istiyorum.” diyor. Ve evet, bıkıp usanmış oluyorsunuz. Sonra itiraf geliyor: “size şeyi... anlatabilmek için biraz kuvvet topluyorum. Neyi? Kimi? İçimde üç öykü çatışıyor. Biri Flaubert hakkında; biri Ellen hakkın­da, biri de kendim hakkında.” Hah, şimdi anlıyoruz ki bu karmaşa kurgunun bir parçası. Gönder gelsin Madam Bovary sana söylüyorum Ellen sen anlaları. Barnes, bu türü muğlak gizemli şeyi niye yazdı, niye böyle bir anlatımı tercih etti kendi bilir. İroniye bulanmış, metaforlara sarılmış, minnacık izlerin peşinde sayfalarca sürüklenmiş, dedikoduyla soslanmış, ama kesinlikle titizlikle yazılmış bir kitap bey bu. Her şeyin kafanızda yerli yerine oturması zaman alsa da, verdiği o kadar zahmeti ani kahkahalarla telafi edecek kadar da halden bilir. Bu nasıl kitap böyle, aşure tabağı gibi diyene saygılarımı sunarım. Tamam ben de aşure severim, ama içine ne koyulmuş, yöresi belli olsun diyorsanız, kaşığınızı arkaya saklayın, hiiiç bulaşmayın. Yapın bir sandviç yiyin. Ama yok, ben kaos severim, kargaşa severim, dağınıklığın ortasında bir şeyler bulup buluşturmayı, keşfetmeyi severim, Barnes severim, gönderin gelsin diyorsanız.. Şekeri tam kıvamında. Afiyet olsun. Dipnot: Bu bir tanışma kitabı asla, katiyen, zinhar değildir. Birbirinizi ezmeden
Bir Son Duygusu
Bir Son Duygusu
’na doğru ilerleyiniz..
Flaubert'in Papağanı
Flaubert'in PapağanıJulian Barnes · Ayrıntı Yayınları · 2000145 okunma
··
749 görüntüleme
Gönül. okurunun profil resmi
Bir Son Duygusu'nu okumaya niyetlendiğim şu günlerde bu incelemeyi görmem...😊 Hem tanışma tercihini doğruladım, hem kiminle tanışacağıma dair izlenim edindim. Daha ne olsun! . Okuduğun kitaplara sebat ederek yazdığın incelemeleri seviyorum🌼
Emel Keleş okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Gönül. Ben de sebat edip incelemelerimi okuyanları seviyorum 🥰❤️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.