Gönderi

Erkeğin kadına duyduğu meyil, bütünün parçasına meylidir. Bu tıpkı menzillerin, kendileri ile hayat bulduğu sakinlerine olan yabancılığı gibidir. Kendisinden kadının çıkarılıp yaratıldığı erkekteki mekânı Allah, kadına meyil ile mâmur etmiştir; dolayısıyla erkeğin kadına meyli, büyüğün küçüğe şefkatle meyledişi gibidir. Yine insan nasıl ki oluşun, yaratılışın mahalli ise ve suret itibariyle faal ise onun faaliyetini icra edeceği bir mahalle ihtiyacı vardır. Kemalinin de ancak kemal hâsıl etmesini ister. İnsanın varlığından daha kâmil varlık da yoktur. Dolayısıyla bu da ancak Allah'ın kendilerini mahal kıldığı kadınlarda olur. Kadın erkeğin bir parçası olup ondan infial ile yaratılmıştır. Bu yüzden kâmil insana kadınlar sevdirilmiştir. Kadın erkeğin kaburga kemiği olduğu için, ondan (kadından) yaratılan şeyin yaratılış mekânı da yine o (erkek) olmuş olmaktadır. Dolayısıyla ondan ancak kendisi ve nefsinde bir misli zuhur eder.
Sayfa 352Kitabı okudu
··
185 görüntüleme
Kerim Birkan Demirel okurunun profil resmi
Evet, insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcut bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar. Evet, bir işte mütehayyir kalan veya birşeye dalarak tefekkür eden adam, velev zihnen olsun, ister ki, birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın. Kalblerin en lâtifi, en şefiki, "kısm-ı sâni" ile tâbir edilen kadın kalbidir. Fakat kadın ile ruhî imtizacı (geçimi) ikmal eden, kalbî ünsiyet ve ülfeti itmam eden, sûrî ve zahiri olan arkadaşlığı samimileştiren, kadının iffetiyle, ahlâk-ı seyyieden temiz ve pâk bulunması ve çirkin ârızalardan hâli olmasıdır.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.