Gönderi

Nasihat toplumunda büyüdük. Sözlerin model olduğu lakin davranışların eksik kaldığı bir toplumda. Kitap okumayan öğretmenlerimizden aldık kitap okuma ödevlerini. Bıyıkları sigaradan sararmış babamız söyledi bize sigara içmeyin diye. Annemiz namaz kılmayı aşılamak yerine, sigortalı iş bulup dev- lete kapak atmanın önemini anlattı bize. Allah konusunda bize anlatılan tek şey, korkmaktı. Şunu yaparsan yakar, bunu yapar- san şuraya atar. Kimse de çıkıp demedi ki şunu yaparsan sever. Bunu yaparsan seni saklar, sakınır, korur. Herkes kork dedi de biri çıkıp da sev demedi. O en laymetli sözcük anlatılmadı bize. Herkes aklımıza seslendi. Yüreğimize ses eden olmadı. Yüreğin- le öğren, yüreğinle sev, yüreğinle gör demedi. Söz ehli değil, hal ehli olmak gerekti. Ah, bir kere biri de yürekten ses verip, her zaman diline değdirme kelimeleri, yüreğinle söyle deme- di... Oysa Rabbimizin tek istediği şey samimiyetti, içtenlikti. Korkan değil, seven insan samimi olabilirdi... Ne çok susturdular yüreğimizi, değil mi Fesleğenim? Dilimizle konuştukça kaybettik belki de... Söyle şimdi Fesleğenim... Sözcüklere gerek duymadan, Hal diliyle söyle, Çek sinene bir eyvallah... Farklı anlattılar bize. Öyle bir tezat içinde büyüdük ki; bize onu anlatanlar, O'nu bilmeyenler oldu hep. Komşu Ayşe teyze mü- hendis oğlunu anlattığı kadar Hallac-ı Mansur'un neden öldü- rüldüğünü anlattı mı bize? Cüneyd Bağdadi'yi bilen çocuğuna anlatan bir anne var mı? Hangimizin babası Yunus Emre'den menkıbe okuyor evde?
Sayfa 56 - O'nu SevmekKitabı okudu
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.