Gönderi

Kuantum mekaniğinin belirlenemezciliğine inatla karşı çıkan Einstein, “Tanrı dünyayı yaratırken zar atmaz,” demişti. Bu sözüyle atomsal süreçlerde şansın belirleyici olamayacağını anlatmak istiyordu. Ancak, görünen o ki, her nasılsa Tanrı sadece atomik ölçekte zar atmakla kalmıyor, galaksiler, yıldızlar, gezegenler, yaşamın ve zekânın ortaya çıkışı söz konusu olduğunda da zar atıyor. Varoluşumuzu, doğru zamanda doğru yerde meydana gelen felaketlere borçlu olduğumuz kadar, başka çağlarda başka yerlerde meydana gelmemiş felaketlere de borçluyuz. Dünyaya gelişimiz, bir sürü iğnenin deliğinden geçerek gerçekleşmiştir: Yıldızımızın, gezegenin, yaşamın başlangıcının ve evrimin tarihinin içinden. İlk-güneşin gazları ile Homo Sapiens'in doğuşunu birbirinden ayıran 9 milyar yıllık süre, hiçbir etabın kaçırılmadığı muazzam bir slalom'a benzetilebilir. Biliyoruz ki, geçilmesi gereken çok etap vardı ve bu yarışta en ufak bir hata, insanın doğuşunu engelleyecekti. Bilemediğimiz şeyse, virajları ve giriş çıkışlarıyla bu yolun tamamının ne kadar “geniş” olduğu ya da bir başka deyişle, varış hedefi insanın doğuşu olan bu yarışta “kazanma” olasılığının ne olduğuydu.
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.