Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

96 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
"Özgürlük istediğini yapmak değil, yaptığını istemektir."
O, her şeyden önce bir anlatıcı, denemeci, romancı, filozof ve eylemci olarak yalnızca Fransız aydınlarının temsilcisi olmakla kalmamış, özgün bir entelektüel tanımlamasının da temsilcisi olmuştur... Fransız yazar ve düşünür Jean-Paul Charles Aymard Sartre, 21 Haziran 1905 tarihinde Paris’te doğdu. Babasını küçük yaşta kaybedince annesinin ailesinin yanında büyüdü. Louis-le-Grand Lisesi’nden sonra eğitimine, Ecole Normale Supérieure’ de, İsviçre’deki Fribourg Üniversitesi ve Berlin’deki Fransız Enstitüsü’nde devam etti. Lise öğretmenliği yaptı. 1928 yılında Simone de Beauvoir’ la tanıştı. II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında 1939’da Fransız ordusunda meteorolog olarak görevlendirildi. Almanlar tarafından 1940 yılında yakalandı ve 9 ay hapis yattı. Direniş hareketine katıldı. Sinekler adlı ünlü oyunu bu koşullarda yazıldı ve sahnelendi. Aynı şekilde, Varlık ve Hiçlik adlı kendi felsefesini açıkladığı ünlü yapıtı da bu sırada yazıldı (1943). ●Jean-Paul Sartre, politik ve sanatçı tavrına zarar vereceğine inandığı için 1964 yılında kendisine verilen Nobel Edebiyat Ödülünü kabul etmemiştir. “Dine, geleneklere, soyut kavramlara ve antlaşmalara dayanan ahlakı kabul etmiyorum; insanın kutsal olarak seçtiği her kutsal, bana göre ahlakın temelidir.“ Sartre en güzel sözlerini ahlakî ve manevî alanda söylemiştir ki yukarıdaki pasaj bunun küçük bir örneğidir.... Peki “Nedir ahlaki değerler?” Eğer Tanrı’nın rızası ya da gazabı bizim ahlakımızı belirlemiyorsa, eğer mutlak hayra ve şerre inanmıyorsak ki ahlakımızı bu temele dayandırıyoruz aynı şekilde insani vicdanı temel alan ahlakı reddediyorsak, ahlakı başka hangi temeller üzerine bina edeceğiz? Sözü yine Sartre'ye verdiğimizde; “Ben yalnızca bir duyguya karşı saygı gösteririm. Bu duygu ile paralelliği olan “pratiği” insan vesilesiyle bu hedefe yönelik olarak kullanılan seçmeyi, ahlaki bir pratik olarak algılarım.” Yani demek istiyorki; İnsanlığın alınyazısını omuzlarında taşıyan, yaptığı her işin başkası için bir örnek olduğuna ve herkesin buna uyduğuna inanan kimse genel anlamda attığı her adımda bu işin en iyi olup olmadığı endişesini taşımalıdır... Neyse Sartre'nin ahlak anlayışı incelemenin konusu olmadığından burada kesiyorum :))) Leixtentialisme est un humaniste” (Varoluşçuluk Bir Hümanizmadır) adlı konuşmasından alınan aşağıdaki parçada Sartre, varoluşçuluğa yöneltilen başlıca eleştirileri yanıtlıyor ve kendi varoluşçuluğunun temel ilkelerini dile getiriyor. ● Varoluşçuluk İnsancılıktır İnsan kendisini ne yaparsa odur yalnızca. Varoluşçuluğun baş ilkesi budur. Bizi eleştirmek İçin kullanılan “öznelcilik” damgası da bu ilkeye göndermektedir. Ancak, biz bu ilkeyle, insanın bir taştan ya da bir masadan daha onurlu olduğunu dile getirmekten başka bir şey yapmıyoruz. Çünkü söylemek istediğimiz şey insanın ilkin varolduğu, yani her şeyden önce bir geleceğe doğru atılan ve bunun bilincinde olan bir varlık olduğudur. Gerçekten de, insan bir yosun, bir karnıbahar, ya da bir mantar değil, öznel bir yaşamı olan bir tasarıdır. "Basit bir formülle söylemek gerekirse, hayat bana (la force de choses’u,) nesnelerin gücünü öğretti. Bir bakıma, bizatihi Varlık ve Hiçlik koşulların gücünü keşfetmemin başlangıcı sayılabilir, zira istemediğim halde asker yapılmıştım. Böylece özgürlüğüm olmayan bir şeyle, beni dışarıdan yöneten bir şeyle yüz yüze gelmiştim. Sonra esir alındım, kaçıp kurtulmanın yollarını aradığım bir yazgıydı bu. Dolayısıyla başka şeylerin yanı sıra, insan gerçekliği dediğim şeyi öğrenmeye başladım: dünyada var olmak." Descartes da, “Dünyayı değil, kendini yen!” derken, gerçekte aynı şeyi dile getiriyordu hiç bir umuda dayanmadan davranmamız gerektiğini.... Sartre’a göre, insan bireyi, kendine yabancı bir gerçeklik içindedir... Varoluşçu filozofların tamamında olduğu gibi Sartreda, insana ait varoluşun özden önce geldiğini ve özün varoluş içinde belirlendiğini savunur.
Jean-Paul Sartre
Jean-Paul Sartre
,
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
’in,
Edmund Husserl
Edmund Husserl
’in,
Martin Heidegger
Martin Heidegger
’in ve ayrıca
Karl Marx
Karl Marx
’in etkisinde kalarak düşüncesini oluşturdu. İlk felsefe çalışmalarından başlayarak Husserl’in fenomenoloji yöntemini uyguladı. Varlığın ne olduğunu soruyordu Sartre; varlığın temel belirlemelerini, türlerini ayırt etmek ve açıklamak amacını güdüyordu, Daha önce verdiği edebiyat ürünlerinde, somut olarak dile getirdiği görüşlerini soyut planda ve sistemli bir biçimde 1943 yılında açıkladı. Sartre’ın varoluşçuluk diye bilinen felsefe akımının belli bir türünü ortaya koyduğu görülüyordu bu kitapta. Bu, tanrıtanımaz bir varoluşçuluktu. Tanrıtanımazlık, onu, çoğunlukla dinsel ve mistik bir yönelimde yer alan varoluşsal felsefe içinde özgün bir yere oturtuyordu... Marksizme olan ilişkisi ve ölçüsü açısından söz edersek. Yani başka bir deyişle, Sartre’ın felsefesi, Marksizme göre konumlanmıştır, belirlenmiştir; ancak onun aracılığı ile gerçek anlamı içinde kavranabilir ve değerlendirilebilir, denebilir. Başka bir deyişle, Sartre’den önceki Marksizmle, Sartre’dan sonraki Marksizm birbirinden hayli farklıdır. Düşünce ve eylem açısından böyle bir ilişki içinde yer almak, çağdaş düşünürlerin pek azma nasip olan bir durumdur. Sartre toplumcudur dolayısıyla bu onu aydın sınıfına sokar ve kendi sınıfı hakkındaki düşünceleri nettir.. Sartre, 1974 yılında gözlerini tümüyle kaybetmiş ve bundan dolayı da siyasal arenada bir süre durgunlaşmış ancak zaman zaman politik tavır sergilemekten geri durmamıştır. Batı’nın Doğu üzerindeki tahakkümüne karşı çıkmış ve insan hakları konusunda her zaman duyarlı olmuştur. Sartre’nin bu tutumu, Aydınların yeri ve rolü konusunda hem teorik hem de pratik bir örnektir. "
Aydınlar Üzerine
Aydınlar Üzerine
" yazısının bir kısmını aynen aktarıyorum... "Aydın yalnızdır; çünkü onu hiç kimse görevlendirmemiştir. Ve çelişkilerinden biri de budur başkaları özgürleşmedikçe kendiside özgürleşemeyecektir. Çünkü her insanın, sistemin kendisinden çalıp durduğu özel amaçlar vardır ve yabancılaşma, egemen sınıfa kadar yayıldığından bu sınıfın üyeleri bile, kendilerine ait olmayan insanlık dışı amaçlar için, yani temelinde kâr için çalışır. O halde aydın, kendi çelişkisini nesnel çelişkilerin tekil ifadesi gibi algılayarak, kendisi ve başkaları için bu çelişkilere karşı savaşan herkesin yanındadır. Bununla birlikte, aydının işini sadece beynine kazınan ideolojiyi: inceleyerek yaptığı düşünülemez. Aslında bu onun ideolojisidir, hem onun yaşam biçimi hem de burnunun üstüne yerleştirdiği ve arkasından dünyaya baktığı bir çift filtreli cam gibi gösterir kendini."
Simone de Beauvoir
Simone de Beauvoir
“Bütün yaşamı boyunca Sartre, hep kendini tartışma konusu yapmayı, kendisini yeniden gözden geçirmeyi sürdürdü.” diyerek başlıyor “
Veda Töreni
Veda Töreni
” adlı kitaba. Bu yapıt, Sartre’ın hakkında eleştiri yapamayacağı, fikir bildiremeyeceği tek çalışmasıydı Beauvair’ın. Ölümünden sonra yazılan bu kitap, son günlerini nasıl geçirdiğine dair Sartre’ın; kimine göre nesnel, kimine göre öznel değerlendirmeler içeriyor.... Keyifle okuyunuz.......!!!!
Sartre ile Sartre Hakkında
Sartre ile Sartre HakkındaJean-Paul Sartre · Metis Yayıncılık · 2016324 okunma
·
850 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Canaokumalar okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık. Hem çok kapsamlı ve bilgilendirici hem de okuması çok zevkli bi inceleme olmuş.
cemo okurunun profil resmi
Teşekkür ederim :) eksiği kusuru mutlaka vardır... elimiz vardığı dilimiz döndüğü kadar artık...uzun uzun alıntılarla sartre kendini anlatıyor zaten :))) yüreğinize sağlık iyi geceler dilerim
H. okurunun profil resmi
Sn.Oridinaryus incelemenize sağlık. 👏🏼👏🏼😊🤝🏾
cemo okurunun profil resmi
Estağfurullah... Çoğu zaten Sarte'nin kendi anlatımı ben sadece aktarmış oldum.... 😇
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.