Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Edmund Husserl

Edmund HusserlFenomenoloji Üzerine Beş Ders yazarı
Yazar
8.3/10
43 Kişi
318
Okunma
123
Beğeni
9,4bin
Görüntülenme

Hakkında

Edmund Gustav Albrecht Husserl (8 Nisan 1859 – 27 Nisan 1938), fenomenoloji okulunu kuran Yahudi kökenli Alman filozoftur. İlk çalışmalarında, mantıkta tarihselcilik ve psikolojizm hakkında yönelimsellik analizlerine dayanan eleştirel incelemelerde bulundu. Olgun dönem çalışmalarında ise, fenomenolojik indirgeme denilen sistematik bir temel bilim geliştirmeye teşebbüs etti. Transandantal bilincin, tüm olası bilginin sınırlarını belirlediğini savunan Husserl, fenomenolojiyi transandantal - idealist bir felsefe olarak yeniden tanımladı. Husserl düşüncesiyle 20. yüzyıl felsefesini derinden etkiledi ve günümüzde hâlen çağdaş felsefe ve ötesinde önemli bir figür olmaya devam ediyor. Karl Weierstrass ve Leo Königsberger'den matematik, Franz Brentano ve Carl Stumpf'tan felsefe dersleri aldı. 1887'den itibaren Privatdotzen olarak Halle'de, 1901'den itibaren öğretim üyesi olarak önce Göttingen'de sonra 1916'dan itibaren de Freiburg, 1928'deki emekliliğine kadar felsefe hocalığı yaptı. Berlin ve Viyana'da matematik, fizik, astronomi, felsefe eğitimi aldı. 1882'de Viyana Üniversitesi'nde matematik doktorası yaptı. Emekliliğinden sonra da üretkenliğini sürdürdü. 1933'te Yahudi bir aileye doğmuş biri olarak ırkçı yasalar dolayısıyla Freiburg Üniversitesi kütüphanesinden kovuldu, birkaç ay içerisinde de Alman Akademisi'nden ayrıldı. Bugün Çek Cumhuriyeti'nde Prostějov adıyla bilinen, o dönem Avusturya İmparatorluğu'na bağlı Moravya Markgraflık'ındaki Proßnitz şehrinde Husserl, 1859'da doğdu. Dört kardeşin ikincisi olarak Yahudi bir ailede doğdu. Babası bir şapkacıydı. Husserl'in çocukluğu seküler bir ilkokulda okuduğu Prostějov'da geçti. Sonra, Realgymnasium' da okumak için Viyana'ya, ardından Staatsgymnasium için Olomouc'a gitti. 1876'dan 1878'e kadar Leipzig Üniversitesi'nde matematik, fizik ve astronomi okudu. Orada, modern psikolojinin kurucularından olan Wilhel Wundt'un verdiği felsefe derslerinden ilham aldı. 1878'de Fredrick William Üniversitesi için Berlin'e taşındı (günümüzde Berlin Humbolt-Üniversitesi); burada Leopold Kronecker ve meşhur Karl Weiestrass altında matematik okumaya devam etti. O zamanlar Franz Brentano'nun eski bir felsefe öğrencisi olan, sonra da Çekoslavakya'nın ilk cumhurbaşkanı olacak Thomas Masaryk'i mentor olarak benimsedi. Buradayken, ayrıca, Friedrich Paulsen'in felsefe derslerine de katıldı. 1881'de, Weiestrass'ın eski bir öğrencisi olan Leo Köningsberger'in danışmanlığında matematik çalışmalarına devam etmek için Viyana Üniversitesi'ne geçti. 1883'te Viyana'da Beiträge zur Variationsrechnung (Değişim Kalkülüsüne Katkılar) isimli çalışmasıyla doktorasını aldı. Babası Adolf 1884'te vefat etmişti. Görünüşe bakılırsa Husserl, yirmili yaşlarında Yeni Ahit ile aşina olması sebebiyle 1886'da Lutheran Kilise'de vaftiz edilmek istemiştir. Herbert Spiegelberg şöyle yazar: "Zamanının akademik dünyasındakiler gibi kendi günlük hayatında doğrudan dini bir pratik hiç bulunmamış olsa da Husserl sahih tüm diğer tecrübeler gibi din fenomenine karşı da zihnini açık tutmuştur." Bazen Husserl kendisine ahlaki bir "yenileme"yi görev bilmiştir. Her ne kadar her şeyde radikal ve rasyonel bir otonomiyi azimle savunmuş olsa da Husserl "Tanrı'nın iradesi doğrultusunda yeni felsefe ve bilim biçimleri bulmak istidadı hatta ve hatta ve görev"inden bahsedebilmektedir. Matematik doktorasını müteakiben Husserl Karl Weiestrass'ın asistanı olarak çalışmak üzere Berlin'e geri döndü. Fakat Husserl felsefe ile uğraşmak arzusunu çoktan içinde duyuyordu. Profesör Weiestrass'ın feci derecede hastalanmasıyla Viyana'ya dönmek imkanını elde eden Husserl, orada dikkatini felsefe üzerinde yoğunlaştırdı. 1884'te Viyana Üniversitesi'nde Franz Brentano'nun felsefe ve felsefi psikoloji dersleri vesilesiyle Bernard Bolzano, Hermann Lotze, J. Stuart Mill ve David Hume'un metinleriyle tanıştı. Husserl hayatını felsefeye adama kararında Brentano'dan ciddi derecede etkilenmiştir, nitekim, mesela yönelimsellik kavramı bakımından, Brentano en tesirli figür olarak sıkça anılmıştır. İki yıl sonra, 1886'da, akademik tavsiye doğrultusunda Husserl, Brentano'nun eski öğrencisi olan Carl Stumpf'u takip ederek üniversite seviyesinde hocalık yapmak yetkisi için gereken habilitasyonu almak amacıyla Halle Üniversitesine gitti. 1887'de Stumpf'un danışmanlığında Über den Begriff der Zahl (Sayı Kavramı Üzerine) isimli tezini yazdı, nitekim bu metin Husserl'in ilk önemli çalışması olan Philosophie der Arithmetik'in (Aritmetik Felsefesi) temelini teşkil etmekteydi. 1887'de Husserl, Malvine Steinschneider ile 50 yılı aşacak bir evliliğe imza attı. 1892'de kızları Elizabeth, 93'te oğulları Gerhart ve 94'te de ikinci oğulları Wolfgang doğdu. Elizabeth 1922'de, Gerhart 1923'te evlendi; fakat Wolfgang 1. Dünya Savaşı'nda öldü. Gerhart karşılaştırmalı hukuk konusunda katkıları bulunan bir hukuk filozofu olmuş, Birleşik Devletler'de ve savaştan sonra da Avusturya'da hocalık yapmıştır. Husserl'de her zaman felsefeye yeni bir yön çizme eğilimi olduğu belirtilebilir, çünkü onun düşüncesine göre felsefe her tür sonradan inşa edilmiş kurgusal bağıntıdan ayrı olarak kendini özsel olarak temellendirmelidir. Husserl Hegelcilik'in etkisini yitirdiği ve Yeni-Kantçılık'ın akademilerde etkili bir güç haline geldiği bir dönemde felsefeye yeni bir yön verme çabasında oldu. Felsefe içerisinde tüm metafizik spekülasyonlardan ve bilimci önyargılardan sıyrılmayı arzu eden yepyeni bir başlangıç yapmaya ve bu hayli emek isteyen başlangıca uygun, pekin bir felsefe sistematiği oluşturmaya yöneldi ve fenomenoloji olarak bilinen felsefe hareketinin temellerini attı. Göttingen Üniversitesi'inde verdiği beş dersi Türkçeye çevrilmiştir. Bu metin "Mantık Araştırmaları" ile "İdeler" adlı eserleri arasındaki bir döneme aittir ve Husserl'in "transandantal" bir fenomenolojiye geçişini mümkün kılan anahtar kavram "indirgeme"nin(Reduktion) ilk belirdiği yazılardan biridir. Her ne kadar başka filozoflarda da fenomenolojik kavrayışa ortak bir takım felsefi kaygılar görmekteysek de, özgün ve özgürleştirici bir felsefi hareket olarak fenomenoloji ilk kez Husserl tarafından, felsefeyi pekin bir inceleme yöntemi olarak kurmak amacıyla kullanıldı. Husserl'ın fenomenolojisinde, çıkış noktası olarak hocası Franz Brentano'nun belirleyici bir rolü vardır. Husserl, kendi fenomenolojik yöntemini dayandırdığı "yönelimsellik" fikrini Brentano'dan alır ve onu geliştirmek suretiyle hocasında mevcut olmayan özgün bir yönelimsellik anlayışı sunar. Husserl'in amacı her şeyden önce, felsefeyi tabansız önyargılarından kurtarıp ayakları yere sağlam basan bir araştırma yapısına kavuşturmaktır. Bu yaklaşıma uygun olarak, kendisinden önce aynı fikre sahip olan düşünürler gibi, o da belirli bir özgül yöntemle felsefenin bağımsız bir varlık alanına sahip olduğu fikrinden hareket etti. Bu özgül varlık alanı elbette fenomenlerden oluşmaktaydı. Ki, bunlar bilinen anlamda "gerçek" nesnelerden oluşmamaktadır, yani sadece tikel deneyim ve ampirik duyu verisi ile bilinen şeyler değildir. Felsefenin görevi, fenomenler dünyasına girmek ve orada şeylerin özsel yapısını görüp anlamaktır. Fenomenolojik yöntem bu noktada devreye girer. Buna göre belirli bir varlık yorumu ışığında fiziki ve "gerçek" bir biçimde tek-yanlı kavranan nesne ve özne parantez içine alınır, yeni ve köklü bir öznellik alanına geri dönülür, onun bağlılaşığı olarak da yeni bir nesnel kutup keşfedilir. Bakış açısında gerçekleşen bu değişiklik fenomenoloji için şeylerin özüne erişim izni veren bir metodolojik başlangıç işlevi görür. Özetle, özgül bir felsefe disiplini olarak Fenomenoloji'nin kurucusu Husserl'dir. Heidegger, Merleau-Ponty ve Sartre gibi varoluşçu felsefecileri derinden etkilemiş olmanın yanı sıra, daha sonradan Foucault ve Jacques Derrida gibi yirminci yüzyılın ikinci yarısında etkilerini hissettiren felsefecilerin düşüncesinde de önemli bir rol oynayacaktır.
Tam adı:
Edmund Gustav Albrecht Husserl
Unvan:
Alman filozof.
Doğum:
Prostějov, Moravia Bölgesi, Avusturya İmparatorluğu, 8 Nisan 1859
Ölüm:
Freiburg, Nazi Almanyası, 27 Nisan 1938

Okurlar

123 okur beğendi.
318 okur okudu.
13 okur okuyor.
445 okur okuyacak.
11 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Reklam
“doğal tavır almanın genel savı”nın, dünyanın varlığının “ayraç içine alınması” yla, “bir yana bırakılması”yla, dünyanın varlığına ilişkin “yargı vermekten geri durma”yla {epokheyle) gerçekleşir. Bu “dünyaya ilişkin her türlü varlık inancının ayraç içine alınması", “her türlü varlık bildiren yargı vermekten geri durma”dır. Yaptığım “dünyanın varlığının yadsınması değildir, öyle olsaydı Sofist olurdum; onun varlığından kuşku da duymuyorum, öyle olsaydı Şüpheci olurdum; ama zamansal-uzamsal varolana ilişkin her türlü yargı verme yolunu kapatan fenomenolojik epokheyi gerçekleştiriyorum”
TÜM FİLOZFLAR VE ESERLERİ (KRONOLOJİK SIRALAMA)
taslak 008 Pre-Sokratik Döneme Ait Eserler 1-Thales (625-545 MÖ) 2- Anaksimandros ( 610-546 MÖ) 3-Anaksimenes
Fragmanlar
Fragmanlar
YUSUF ATILGAN OKUMA REHBERİ
Yusuf Atılgan okuma rehberi videosu: ytbe.one/N7qPdz3QdlE
Edmund Husserl
Edmund Husserl
'ın fenomenolojisi,
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
'nin bütün ahlaki değerleri reddedişi, Oedipus kompleksi,
Jacques Lacan
Jacques Lacan
'cı psikanaliz,
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
'e göre yabancılaşma,
Sigmund Freud
Sigmund Freud
'un nevrozları ve id-ego-süperego denklemi,
Soren Kierkegaard
Soren Kierkegaard
ve
Jean-Paul Sartre
Jean-Paul Sartre
'ın varoluşçuluğu,
Slavoj Zizek
Slavoj Zizek
'in
Reklam
Kültürün niyetliliği o kültür içinde yer alan her canlıyı biçimler
Edmund Husserl
Edmund Husserl

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
73 syf.
1/10 puan verdi
Descartes, Sokrates ve Kant üçgeninde kesin bir bilim olarak felsefeyi inceleyen Husserl düşüncesinin merkez noktalarından biri de budur. Husserl'e göre felsefenin kesin bir bilim olarak yeniden yaratımı ancak sistematik bir devamlılık arz edecek şekilde sürekli kılınmasıyla mümkün olacağını düşünür. Bu kitabında Husserl doğalcılık ve tarihselcilik noktasında oldukça net karşı çıkışlarıyla felsefeyi, naturalist yaklaşımdan ve tarihselci yaklaşımdan (hermeneutik yöntemi kullandığı için) kurtarmaya çalışmaktadır. Bunu da Descartes'ın görüşlerinden destek alarak yapmaktadır. Peki Descartes ne kadar haklıdır? İşte Husserl eleştirisi de buradan başlamaktadır. Bugün insanlığın düşüncesine bulaşan nihilizmin asıl sorumlusu olarak değerlendirmek gerek Descartes'ı. Onun, ratio üzerinden bulaştırdığı bir tür düşünsel hastalık olan ve insan evladının içinde kıvrandığı bu bilinçli bilinçsizliğin kökeni işte buradan gelmekteydi. Husserl, Descartes'ın meditasyonunda saf egonun cogito’ya dönmesiyle mutlak bir temel oluşturduğunu bunu da felsefede bir çığır açılımı olarak değerlendirmesi üzerinden yazmış olduğu bu kitabı aslında eksiğin eksiği olarak değerlendiriyorum. Kesin bilim olarak felsefe sözcüğünde bile bir başkalaşım mevcut. Bu düşünce yapısında ne felsefe tam olarak felsefe kimliğinde ne de bilim tam anlamıyla objektif ve deneysel bir kimlik içerisinde... Fikren karşı olduğum bir kitaptı. Dolayısıyla pek övemeyeceğim. Ancak Descartes eleştirilerini okuyarak, felsefe ve bilimi sistematize ederek kilisenin düşünsel tekeline sunan sistemi anlayıp da değerlendirmek önemli diye düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim.
Kesin Bilim Olarak Felsefe
Kesin Bilim Olarak FelsefeEdmund Husserl · Türkiye Felsefe Kurumu · 199992 okunma
192 syf.
·
Puan vermedi
Eser, Husserl'in Batı felsefesi ve bilimine gösterdiği alakayı ortaya koyan bir yönde ve insanın akli var oluşunun evveliyatının takibi niteliğinde. Husserl, akla dayanmış insann kültürel ve tarihsel gelişimi ve içine girdiği buhranların sebeplerini irdeliyor ve birçok kavramı da gözden geçiriyor. Levent Özşar'ın zorlamayan çevirisi ve her sayfada karşımıza çıkan dipnotlarla birlikte kitabı okumak ve idrak etmek gerçekten olabilecek en iyi düzeyde.
Bunalım
BunalımEdmund Husserl · Biblos · 201633 okunma
112 syf.
5/10 puan verdi
·
16 saatte okudu
Türkiye'de Felsefenin Gelişimi diye bir ders aldığımda Alman idealizminin, Fransız pozitivizmine göre neden daha fazla Osmanlı'da görülmediğinin açıklaması olarak Alman idealizminin zor ve karmaşık olması neden gösterilmişti. Bu karışık ve zorluk Alman fenomenologlar için de geçerli olsa gerek. Kendi terminolojileri, soyut kalan kurguları, yoğun ve az örnekli anlatıları eserleri ve sahiplerini etrafı çevrili bir adada mahsur bırakılmış hale getirebiliyor. Bütün bu eleştirilerin yanında belki de benim bilgim ve felsefe kültürüm Husserl'ı anlamaya yetmemiş olabilir. Fakat kıta Avrupa'sının dışına çıktığımızda, sözgelimi Amerikan pragmatizminin elle tutulur ve pratik kazanımlarını göz önüne alırsak; günümüz dünyasının felsefe açlığı sanırım Alman idealistler ve fenomenologlar tarafından zor doldurulacak gibi görünmektedir.
Fenomenoloji Üzerine Beş Ders
Fenomenoloji Üzerine Beş DersEdmund Husserl · Bilgesu Yayıncılık · 2010155 okunma