Edmund Husserl fenomenolojisini pozitivizmin revaçta olduğu, felsefenin de bu yönde yapılmasının daha doğru olacağının savunulduğu ve yavaş yavaş bilimsel çalışmalardan bağımsız salt düşünme uğraşının rafa kaldırıldığı bir dönemde ortaya koymuştur.
Felsefenin bir bilim olmadığını, bu yüzden tesirini yitireceğini savunanlara karşın Husserl felsefeyi bilincin bilimi olarak yeniden kurmaya ve bu düşünme uğraşına yeni bir yöntem kazandırmaya çalışır.
Husserl dünyanın ve onu oluşturan şeylerin özünün, fenomenolojik indirgeme yöntemi ile apaçık kavranabileceğini düşünmektedir. Bir nesnenin bilgisi ancak bilincin içinde anlamlı hale gelebilir. Bu nedenle şeylerin bilgisi bilince içkindir.
Özce fenomenoloji bugün Husserl'in istediği anlamda bilincin saf bilgiye ulaşması için kullanılmasa da Heidegger, Sartre, Scheler gibi filozofları epeyce etkilemiş, psikolojide bilhassa da varoluşsal yaklaşımlarda kendine yer edinmiş ve hala kullanılmakta olan önemli bir yöntemdir.