Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
FENOMENOLOJİ ÜZERİNE BEŞ DERS - EDMUND HUSSERL -1907
Fenomenoloji terimini en çok Hegel, metafizik açımlamalarında hatta "Tinin Fenomenolojisi" gibi kitap başlıklarında kullansa da Husserl nedense yeni bir bilimin ilanı olarak yayınladığı; Göttingen Üniversitesindeki derslerinden derlenen bu sansasyonel kitapçığında Hegel'den hiç ama hiç bahsetmez. Çünkü Fenomenolojiyi metafizik gibi deneyüstü ya da deney dışı bir yöntem olarak ele almaz hatta Kant'ın metafiziği dışlamasını daha ileri götürüp, metafiziği sonlandırarak Felsefeye, tamamen somut şeyler üzerine düşüncede, hatta tüm doğal bilimler, etik ve psikolojiye rehberlik etmede yeni bir başlangıç verme amacı güder. Ama materyalizmin de idealizmle olan sınırlarındaki çalışmalardan bahsetmektedir. Hatta bir idealist filozof olan Descartes'in büyük "cogito ergo sum" (düşünüyorum öyleyse varım) ispatından yola çıkarak sırf o deyişteki "cogito" ile ve tamamen "cogitationes" yani düşünceler içerisindeki imgelerin üzerine bir takım işlemlerden sürekli söz eder, durur. İdealizm sınırına bulanıklaşıncaya dek iyice yaklaşmış olduğu için de Kantçılar tarafından Fenomenolojiye, "utangaç metafizik" diye isim takılmasına mani olunamamıştır. Çünkü Kant, nesnelerin bir dış duyumu olan "fenomen"lerin asla nesnelerin özünün tam bilgisini yani "numen" 'ini veremeyeceğini kendi felsefi sisteminde tanım olarak oturtmuştur. Fenomenoloji sansasyonel bir şekilde Kantçı "numen" ve "fenomen" tanımlarını birbiriyle yer değiştirmiş ve sırf sınırlı insan duyumuyla tanrısal bir ex-nihilo yaratımın (yoktan var etme) özünün bilinebileceğini iddia etmektedir. Kant'ın kavramlarında yer değiştirme belki vardır ama öyle bir tanrısallığa ulaşılmasındaki iddia, Fenomenolojinin mutlaklık değil de yönelimsellik içermesi yüzünden pek de geçerli değildir. Husserl, Descartes'in "cogito ergo sum" ile ulaştığı noktadan sonra geri adım atarak ruh-beden düalistliği şeklindeki Kartezyen görüş olarak felsefede yanlış yöne saptığı, bunun Kant tarafından sadece durdurulduğu, Hegel tarafından bu düalizmin diyalektik ile iyileştirilmeye çalışıldığını söyler. Kendisi ise Fenomenoloji sayesinde "cogito ergo sum" ile ulaşılan noktayı daha da ileriye götürmenin yolunu göstermiştir. Sırf Fenomenoloji üzerine yazdığı 40 cilt, 45 bin sayfa olan "Husserliana" külliyatı (kitaplardan biri bildiğimiz noktalı virgül sembolünün onlarca sayfalık fenomenolojisini içerir) ; 20. yüzyılın başında sönme noktasına gelmiş Felsefeyi canlandırmış canlandırmasına ama birer Fenomenolog olarak kendilerini adlandıran takipçileri, bu yeni bilimi olduğu gibi değil de daha çok kendi düşüncelerine göre yorumlamışlar. En kötüsü de Musevi olduğu için; Nazi dönemine denk gelen son yıllarında çeşitli itibar suikastlarına, ayrıyeten eski öğrencisi büyük filozof Heidegger tarafından öğretisinin revizyona uğramasına tanık olur ve 1938'de vefat eder.. Neyse ki Heidegger daha sonraları; kendi felsefesinin bir revizyondan çok, Husserl'in çalışmaları ve öğretisi sayesinde geliştirdiği ayrı bir sistem olduğunu şükran duygularıyla belirtip hak ve itibarını Husserl'e geri verir. Haksız yere saklı kalan Fenomenoloji tekrar Felsefenin gündemine girmiş ve bu yeni bilim fikri; metoduyla da içeriğiyle de Felsefeye ilgiyi arttırmaya başlamıştır. Sartre, Merleau Ponty, Foucault gibi büyük filozofları Fenomenolog yapan Fenomenoloji öğretisi Felsefeyi henüz tam kesinlikte bir bilim oldurmasa da "metabasis"'i engelletmiş yani antropoloji, psikoloji ve nöroloji gibi insan düşüncesiyle ilgili daha modern disiplinlerden kadim Felsefe disiplinini ayırtmış ve bunlarla beraber diğer tüm disiplinlere de öncelletmiştir. Bu somut bilimlerdeki tümsel öncelletme nasıl olmaktadır? İster deney ya da tecrübeye birebir şahit olan çıplak duyularla, ister teleskop, radar vs gibi teknolojik araçlarla verilmiş olsun; ister matematik, geometri gibi soyutlamalardan ister çeşitli psikolojik verilerden, hatta rüyalardan ya da anılardan verilmiş olsun; Fenomen bilgi nesnesinden bilince ulaşan en son öğe olarak ele alınmaktadır da ondan. Fakat bu kadar bilgi içerisinde berraklık, karmaşıklık ve vurgu olarak fenomenlerin bir hiyerarşisi de olacaktır. Görülen kırmızı renk ile anımsananın arasındaki gibi ama fenomen bilincimizde her türlü verilmiş olarak yer almaktadır. Fakat bu yer alma boş bir kutudaki çeşitli eşyalar gibi değildir, yaşantılardaki öğeler gibidir. Kutu ya da torbada değil; Fenomen bilince verilirken o yaşantıda anında ya da anımsanırken daha sonra yapılan refleksiyonda yer almaktadır. Örnek olarak; kırmızı fenomeni, kırmızıyı görmeği görmekte yer almaktadır. Ama her bilgi kırmızı gibi basit bir şey değildir ve Fenomenoloji karşılaştırır, ayrım yapar, bağlar, ilişkiye sokar, parçalara böler, öğelerine ayırır. Ama her şeyi saf görme, kendi kendini düşünen düşünce yani refleksiyonla yapar o refleksiyonda saklar. Fenomenoloji nesneleştirici bilimin başladığı yerde ise biter çünkü matematikleştirme ya da kuramsallaştırma gibi işler başka disiplinlere aittir. Kitapçıkta özellikle vurgulanmasa da Fenomenoloji 3 ana metoda dayanmaktadır ve bu metotlarla epistemolojisini ön kabullerle bir çerçeve içine alıp metafiziğe sapmaya karşı sınırlandırmaktadır: 1)Epokhe-Askıya Alma (Aşkın yani zihnin dışındaki, dış dünya ile ilgili her türlü bilimsel ya da inançsal yargıların paranteze alınması, fenomenolojik indirgeme ) 2)Yönelimsellik (Bilinç bir şeyin bilincidir. Bilginin kaynaklarının niyetler olarak kategorize edilmeleri. Yani bilincin hangi niyetleri sonucu bu bilgilerin açığa çıktığının araştırılması.) 3)Konstitüsyon-Kurmak (Bilgi nesnesinin 1 ve 2 numaralar gözetiminde elde edilen bilgilerle bilinçte bir fenomen olarak tekrar kurulması) Sonuçta sırf arzu, kaçınma, sevgi, nefret, özlem, merak gibi yönelimlerin anlık yaşantılarla olan bileşikleri yüzünden bile bilgi nesnesinden alınacak fenomen miktarı sayısızdır. Teoride, bir bilgi nesnesinden içerdiği atom sayısınca hatta daha fazla fenomen elde edilebilir. Her bir perspektif bize farklı bir fenomen verebilir ki bu da atomsal boyutta sayısızdır. Fakat Husserl'e göre asıl amaç fenomenlerin ötesindeki idelerdir. Sonsuzluk içerisinden kesin ve değişmez bağlantılara, bazı kabullere, idealleştirmelere belki de matematikteki gibi asimptotik benzeri işlemlerle ulaşmak olmalı. Eski bir matematikçi olan Husserl'in, Felsefenin de matematiksel bir kesin bilim olmasının Fenomenoloji ile önünü açmaya çalıştığı söylenmektedir. Fenomenoloji ile fenomenler arasındaki bağlantılar çalışılıp aynen sayılar gibi kesin idelerin Felsefede de oluşturulması Husserl tarafından amaçlanmaktadır. Fakat takipçilerinden hemen hemen hiçbiri böyle bir sürece kalkışmamıştır. Hala daha onun yayınlarının sansasyonel heyecanının verdiği ilhamı ve motivasyonu yeterli bulmakta başka başka yollarda felsefi arayışlarını sürdürmektedirler.
Edmund Husserl
Edmund Husserl
Fenomenoloji Üzerine Beş Ders
Fenomenoloji Üzerine Beş Ders
Jean-Paul Sartre
Jean-Paul Sartre
Martin Heidegger
Martin Heidegger
Michel Foucault
Michel Foucault
Maurice Merleau-Ponty
Maurice Merleau-Ponty
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Immanuel Kant
Immanuel Kant
René Descartes
René Descartes
Fenomenoloji Üzerine Beş Ders
Fenomenoloji Üzerine Beş DersEdmund Husserl · Bilgesu Yayıncılık · 2010156 okunma
·
87 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.