Gönderi

Hiçbir zaman sorarak üzmediğim, itirazla incitmediğim İbrahim’e, kırgın gözlerle baktım. İbrahim’in gözleri şefkat yüklü, hasret yüklü, sır yüklü, mana yüklüydü. Hepsini bir anda okuyup içime akıttım. Ruhun konuşmasından kelamın konuşmasına aktım. – İbrahim, dedim, – Bizleri kime emanet edip gidiyorsun? Telaşsızdı... Sakin, mütebessim gözlerimin içine baktı. Gözlerime değil, kalbime değdi bakışı. Kulağıma değil, yüreğime ulaştırdı cevabı: – Allah’a. Bir anlık paniğim gitti. Sordum: – Bu kimin isteği? Tevekkül kelam oldu, döküldü: – Rabbimin, dedi sevgiyle İbrahim. Sorulması gerekeni sormuştum. Şimdi tevhit denizine düşmek zamanıydı. Demek Rabbimin isteğiydi. Emin bir soluk, rahatlatan bir duruştu hissettiklerim. Demek O istemişti. Rahatlamıştım. İmanım sözcük olup süzüldü: – Öyle ise Rabbim bizi zayi etmez.
·
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.