Anadolu’da sentez yok, bağdaşma var. Batılılar bu “sentez” sözünü çok sevdiler, bize de kabul ettirdiler. Sentez faşisttir. Bir üst aşamaya geçen, kendinden öncekileri dönüştürmeye hak kazandığını iddia eder. Bağdaşma öyle değil. Bağdaşma “aşure” ile sembolize edilmiştir. Her katılan, o aşure kazanının içinde lezzetle –sohbetle yani– birbirlerine kavuşan insanlar, her biri kendi farklılığını korumakta, başkasının, diğerinin de farklılığını desteklemekte heyecanlıdır, aynîleştirmeye gitmez. Bu bakımdan, Anadolu kazanında barış vardır. Müthiş bir anlayıştır. Bugün, Batılı araştırmacılardan, özellikle başta Irene Melikoff olmak üzere, Annemarie Schimmel gibi, Henry Corbin gibi, Evelyn Underhill gibi önemli isimler bunların farkına varmıştır. Ama biz daha farkına varamadık. Biz hâlâ kendimizi görmüyoruz. Bizim derdimiz başka. Kıblemiz değişti. Ama irfan geleneğinin bir kor ateş olarak bu küllenmiş Anadolu toprağının altında durduğunu sezebilirsiniz. Anadolu’ya açılın, kâfi. Orada, o dirilik hâlâ duruyor.
Metin Bobaroğlu