Gönderi

Kolları sıvadım, tarçınlı, vanilyalı, cevizli keki çırptım, peynir ve dereotuyla yoğurduğum kurabiyelere şekil verdim, fırını ayarladım. Antidepresanımı içtim. Tüllerin ardından, dar balkonun parmaklıklarının arasından yoldan geçen mahallemizin ağır ablalarından birini ve yanında kendileri için cennetin bir taş atımı mesafede olduğu garantisini almışların güveni içinde yürüyen sarraf Mervan Bey'in kızlarını gördüm. Abla bakmadı ama Kübra ve Büşra kaçamak bakışlar yolladılar pencereme, balkonuma. Az sonra pazardaki tezgâhında kocası Rasim'in ne idüğü belirsiz mandıralardan topladığı peynirleri satan Durdu Hanım da yanında Şahende ile geçince bunların yine vakıfta toplantısı var diye düşündüm soğanları doğrarken. Döküm tencerede yağı kızdırıp soğanları çevirdim bir-iki, kuşbaşı koyun etini ekledim, suyunu çekmeye yakın bir küçük kutu doğranmış domatesi boca edip biraz daha karıştırdım ve akşamdan haşlayıp hazırladığım kuru fasulyeleri ilave ettim, yarım bardak sıcak suyla tuzunu, biberini katıp tencerenin kapağını kapadım, ateşi kıstım. Yarım saat sonra akşam yemeği hazır olacak, akşama doğru, komşu gittikten sonra pilav da yaparsam, turşuyla birlikte O'nun hoşlanacağı bir sofra kuracağım. Perdeler sımsıkı kapalı duracak. Bir yerlerden peyda olan soğuk bir sessizliği televizyonun dijital görüntüleri ve gürültüsü bastıramayacak. Kelamın sıcaklığı olmayınca yoksul ve yetim ben, üşüyeceğim belli etmeden.
Sayfa 23 - KomşuKitabı okudu
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.