Gönderi

nefistoo
Balzac zamanında artık Cervantes ya da Diderot’nun o tatlı avareliğinden eser kalmamıştır. Artık zaman, tarih denen trene binmiştir. Binilmesi kolay, inilmesi zor bir trendir bu. (…) Çok daha sonraları, Emma Bovary için ufuk o kadar daralır ki, bir bahçeyi çevreleyen bir çite benzer. Maceralar çitin öte yanındadır ve özlem dayanılmazdır. Günlük hayatın sıkıcılığı içinde hayaller ve düşler önem kazanır. Dış dünyanın kaybedilen sonsuzluğunun yerini ruhun sonsuzluğu alır. (…) Ama tarih ya da tarihten arta kalan şey, sınırsız bir güce sahip bir toplumun insanüstü gücü, insanı ele geçirdiği an, ruhun sonsuzluğuna dair hayaller sihrini kaybeder. Bu güç artık insana ikbal değil, topu topu bir kadastro memurluğu vaat etmektedir. K. mahkemeye karşı, K. şatoya karşı ne yapabilir? Fazla bir şey değil. Hiç değilse bir zamanlar Emma Bovary’nin yaptığı gibi hayal kurabilir mi? Hayır, kuramaz, içine düştüğü tuzak fazlasıyla korkunçtur ve bütün düşünce ve duygularını bir aspiratör gibi emer: K. davasından, işi olan kadastro memurluğundan başka bir şey düşünemez.
Cervantes’in Hor Görülen MirasıKitabı okudu
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.