Gönderi

"Sonunda kendimi açık kapının önünde buldum ve biri arkadan beni kuvvetle itti, odaya daldım istemeden, Mustafa İnan tam karşımda oturuyordu, gülerek bana bakıyordu. Beyaz dişlerini göstererek gülümsüyordu. Allah Allah dedim, kendi kendime: bir hoca bir rektör de güler mi? Yarı-tanrılar genellikle asık suratlı olurdu; hele o tanrılar mekanik, matematik gibi çok zor şeyleri de bilirlerse, 'Rektör güler mi, diye düşünüyordum. Dekan bile gülmezdi. Değil kürsü başkanları, doçentler bile gülmezdi.' Eren Omay haklıydı; belki asistanlar, ilk acemilik yıllarında biraz gülümserlerdi. Gülmek, doktorayı verdikten sonra unutulan bir eylemdi. Belki eylemsiz doçentler, kadro buluncaya kadar biraz dişlerini gösteriyorlardı (gülümsemek için). Canım, belki de herkesin dişleri Mustafa İnan'ın ki kadar güzel değildi."
Sayfa 171 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.