Gönderi

Kısırdöngü asla yok olmaz. Sadece genişler, sonra da kendini unutturur. Niye? Çünkü döngü dediğin, bildiğin daire. Üstünde tam tur atmak o kadar uzun sürer ki, aynı noktadan ikinci kez geçtiğini anlayamazsın bile. Hatta bazen kısırdöngü öyle bir genişler ki başladığın yere dönmeye ömrün bile yetmez. İnsan da kör bir at gibi koşturur durur üstünde. Düz gittiğini zanneder. İlerlediğini. Hatta ilerlerken öldüğünü düşünüp son nefesini bile huzurla verir! Ama kör olmak şart, tabii! Yoksa anlarsın aynı yerde dönüp dolaştığını. Onun için yaşlıların gözleri bozulur, anlıyor musun? Aynı yerden tekrar geçtiklerini anlamasınlar diye. Kısırdöngüye karşı doğal bir savunmadır aslında, körleşme. Mekanik bir tepkidir yani! Hayatın kendisi gibi… Hatta bu yüzden hayat da bu kadar sıkıcı! Çünkü hayat da sadece bir tepki. Şimdi bak şu çevrene! Her şey hayatın düşmanı! Yediğin, içtiğin, ne bileyim aldığın her nefes, her şey! Hayat da işte, buna karşı bir tepkiden ibaret! Tabi en başta ölüme karşı! Okulda öğretmişlerdir. Nedir bilimin temeli? Etki ve tepki değil mi? Ne demek biliyor musun? Doğadaki inatlaşma demek! Her şey bir inat meselesi. Özellikle de yaşamak. İşte bu yüzden de hayat, maçın kendisine şeref golü sayan, inatçı bir asalaklar takımını izlemek kadar sıkıcı. Dolayısıyla bir umut ya da bir amaca gerek yok, hayatta kalmak için. Öleceğini bilmek yeter. Hayattasın çünkü tehlikedesin. Hayattasın çünkü her saniye ölüyorsun. O kadar. Hayatının anlamı işte bu: Ölüm korkusu!
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.