Gönderi

Âlimler ravilerin hâli, hadislerin illetleri ve dereceleri, hadis âliminden; hadisin nesih-mensuh, muhkem-mukayyet, âmm-has gibi yönlerle tahlili neticesinde çıkan hükümleri de fakihten alınır demişlerdir. Kim birincisini fakihten, ikincisini hadisçiden alırsa ayakları sağlam zemine basmaz demişlerdir. Şüphesiz ki âlimler doğru söylemişlerdir.
Sayfa 308 - Nuhbe YayınlarıKitabı okudu
·
200 görüntüleme
Elnur Allahverdiyev okurunun profil resmi
Çok yerinde bir tespit olmuş, ilaveten sunları söylemekte de fayda var. Her ilim ehlinden alınırsa ilim olur. Fıkıh fakihten, hadis muhaddisten, tefsir müfessirden, tasavvuf mutasavvuftan, akide usulid din imamlarından ve s. Zira ilim, her imamın öğrenmeyi arzu ettiği her ilmi iradesi altına ala bilmeyeceği büyüklük, genişlik ve ağırlıkta olup, Allah'tan bahşedilen bir rızık ve ihsandır. Nitekim İmam Ğazali "el-Mustasfa" ve İmam İbn Kudame el Hanbeli "Ravzatun Nazar" isimli eserinde bu konuyla ilgili olarak şöyle derler: "Bir ilim dalında zirveye ulaşmış nice alim, başka bir ilim dalında avvam konumundadır/sıradan biridir." Fakat ne yazık ki, sufilerden hadis alan insanları haklı olarak eleştiren, hatta bazan biraz daha ileriye giderek muhaddis sufilere hadiste gevşek diyen (İmam Suyuti rh'a söylendiği gibi) bir kesim aynı bataklığa kendisi de düşerek Akideyi bu işin ehli olan Usuli'd din ulemasından değil de ehli hadisten alıyor. Hatta biraz daha ireliye giderek usulid din imamlarına bidatçı sapık bile diyebiliyorlar. Bunların durumu sufilerin durumundan daha şerli ve daha çirkindir. Zira akidede bozukluk, fikıhta bozukluktan daha kötüdür. Bu sebeple fıkıhı konularda fakihlerin hükmüne giden biri, akidevi konularda ehlihadise gitmesi heva ve hevesine uymasının bariz bir nümunesidir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.