Gönderi

Bir Tartışma Vesilesiyle
Dilimizde ifadesi bulunmayan mefhumlardan biri de: obskürantizm (bilmesinlercilik). Tarihin bütün cinayetlerini yüklenebilecek kadar habis (kötü) ve lânetli bir kelime. Sokrat'ı zehirleyenler, Aristo'yu ülke dışına kovanlar, Galile'yi mahkûm edenler bu illete yakalanmışlardı. Obskürantizm nura düşmanlıktır. Hakikatin her tecellisini yadırgamak, her inancı susturmak ayrıca vasıflarıdır bu habasetin (kötülüğün, alçaklığın). İslâm'ın tanımadığı bir illet diye seviniyordum. Ama kuşkulandım birdenbire. Hallac'ı taşlayan, İhvan-ı Safa Risalelerini toplatan, İmam-ı Âzam'ı zindana atan kafayla, bir engizitör keşişinin kafası birbirinden çok mu farklıydı? Demek ki obskürantizm denilen belâ ne bir kavmin inhisarındaydı (tekelindeydi), ne bir çağın. Binbir biçime sürüklenen bu hastalık daha çok ayak takımından kimseler arasında yayılıyordu. Her ülkede başka bir adı, başka bir gerekçesi vardı. İslâmiyette tek kelimeyle karşılanabilirdi: Taassup (bağnazlık).
Sayfa 263 - İletişim Yayınları, 3. BaskıKitabı okudu
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.