Gönderi

bir de sufi terminolojisindeki tevhid ki, bu da yaşayıp görrneğe dayalı bir tevhiddir. Birinci tevhid, -nakli bir delile dayandığı takdirde- ilim ve tasdik (doğrulanması gereken bir ilim) olup, halk tabakasının tevhidi bu şekildedir. Akli bir delile dayandığı takdirde ise, ilim ve tahkik (kesin bir bilgi) ifade eder. Gözlemci filozof ve kelamcıların tevhid anlayışı da budur. el-Arusi'nin, el-Ensari'nin er-Risaletü'l-Kuşeyriyye üzerine yapmış olduğu şerhe yazdığı haşiyede aşağıdaki sözleri ile belirttiği hususlar da buna yakındır: "Bazıları tevhidin, Allah'ı, hem gaye kabul edilip hem de kulluk edilmeğe layık yegane varlık olarak görmek olduğunu söylerler. Onlara göre, bu anlayış, birinde itikadi olarak bulunursa o kişiye "tevhide inanan" denir; birtakım delillere dayalı bir bilgi olarak bulunursa, "tevhidi bilen" denir; Hakk'ın, kalbine galebe etmesi tarzında bulunduğu takdirde ise "Rabbini tanıyan (arif)" denir."
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.