Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

576 syf.
7/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Son saniyede yetiştiğim Bulgakov etkinliği sayesinde hem Bulgakov'la hem de onun bu başyapıtıyla planladığımdan daha erken buluşma, tanışma fırsatı yakalamış oldum. Bu vesileyle etkinliğe katkısı olan herkese bir kez daha teşekkür ederim. Eserle ilgili sitede çok nitelikli incelemeler yer aldığı için tekrara düşmekten özenle kaçınmaya çalışacağım... Eğer bu kitabın havuzuna bir kova su da ben taşıyabilirsem ne mutlu bana... 573 sayfalık oldukça hacimli bu eser, Bulgakov'un yazmak için 12 yılını, benimse okumak için bir haftamı aldı. Kitabı Can Yayınları'ndan okuyanlar, kapağı açar açmaz 43 sayfalık 'önsöz' mahiyetinde yazılmış bir sunumla karşılaşıyor. Bu sunumda yazarın yakın dostu Sergey Yermolinski'nin kaleminden yazarın hayat hikayesine şöyle bir girip çıkıyoruz. Özellikle benim gibi yeni tanışacaklar için yazara ve kitaba hazırlık noktasında çok başarılı buldum bu eklemeyi. Ben kitaba başlamadan önce okudum ama kitabı bitirdikten sonra bir kez daha okunabilir bu metin... Kitaba dair ufak tefek detaylar yer alsa da 'spoiler' adını verdiğimiz türden bir durum söz konusu değil. Bazen elime öyle kitaplar alıyorum ki, ön söz diye yazılan metinler kitabı kitaptan daha çok anlatıyor. Yahu madem bu kadar deşmek istiyorsun kitabı, bari girişe değil de kitabın sonuna koy da biz de faydalanalım! Neyse işte, incelemenin girişinde kitabın girişinden bahis açmış olduk:) Şimdi yavaş yavaş detaylara geçelim... 'Kitaptan çok etkilendin mi' diye sorarsanız, açıkçası hayatımın kitabı olmadığını bir çırpıda söyleyebilirim. Boyumdan büyük bir laf edeceğim ama, bana göre bir Rus klasiği değil... Sadece, Rus bir yazar tarafından kaleme alınmış, çeşitli toplumsal konuları hicivle yermiş, fantastik öğelerin ön planda olduğu akıcı, kolay okunan bir roman olarak özetleyebilirim kitabı. Anlatım kolaylığı açısından kitabı iki ana bölüme ayırmak mümkün. İlk bölümde karakterleri tanıyor, olayların akışını takip ediyor, hikayeye gayet ölçülü bir şekilde ilave edilen tarih ve doğa üstü öğelerin de katkısıyla merak uyandıran bir okuma süreci içerisine giriyorsunuz. İkinci bölümde ise, ilk bölümdeki karakterler ve olaylar biraz geri plana geçerek yerlerini yeni karaktere ve yeni olaylara bırakıyor. Tabii ki bunların hepsi olay örgüsü içerisinde birbiriyle bağlantılı. Ancak kişisel fikrim, ilk bölümün ayağının yere daha sağlam bastığı, ikinci bölümde ise kitabın ayağının biraz yerden kesildiği, dengesini kaybettiği yönünde... Hani dedik ya Bulgakov kitabı 12 senede yazmış diye... Sanki bunun 10 yılını ilk bölüm için, 2 yılını da kitabın ikinci bölümü için harcamış gibi geldi bana:) Benim doğa üstü öğelerin kullanımına olan bakış açım, böyle bir sonuca varmamda etkili olmuş olabilir. Kitaplarda fantastik öğelerin kullanımına karşı değilim tabii ki. Ancak bunu kullanan yazarların bu öğeleri kurguya nasıl işlediği çok önemli. Kitabın ilk bölümünde hikayenin doğa üstü tarafı beni asla rahatsız etmedi. Hatta uzun zamandır böyle bir anlatımla karşılaşmadığım için büyük bir keyif aldım okurken. Ancak kitabın ilk bölümünde bir kar yağışı gibi tatlı tatlı serpiştiren bu fantastik öğeler, ikinci bölüme geçer geçmez bir anda bir çığ haline bürünüp üzerime gelmeye başladı. İşte bu safhadan itibaren yazarın iki bölüm arasındaki bağlantı noktalarını kurmakta ya zorlandığı ya da acele ettiği ve neredeyse her sayfada 'DOĞA ÜSTÜ BUTONU'nu kullandığı izlenimine kapıldım. İşte bu fantastik öğeler, bu şekilde lavabo açacağı gibi kullanılmaya başlandığında, ben de başlarda aldığım o keyfi sonlara doğru alamadım maalesef... O gizemli karakterler bir anda karikatürize oldu gözümde (Örneğin Kara Kedi Behennot'un, Kötü Kedi Şerafettin'den bir farkı kalmadı)... Kitabın ana konusuna 'ikinci bir roman gibi' paralel devam eden Pontius Pilatus bölümleri de, yine kitabın sonlarına doğru ana konunun cıvıması nedeniyle o başlardaki ağırlığını tamamen kaybedip sıradanlaştı... Ancak tüm bunlara rağmen kitap genel olarak temposunu hep belli bir seviyede tutmayı başarıyor. Böylece sonuna kadar siz de kitabın içinde kalmayı başarabiliyorsunuz. -------------------------------------- Bunun yanında kitapta çok ciddi toplumsal eleştiriler de yer almakta. Özellikle günümüzde de çok sık şikayet ettiğimiz konulardan biri olan devlet görevinde 'liyakat' konusu, Bulgakov'un kitapta üzerinde en çok durduğu, tüm okları çevirdiği konuların başında geliyor. Çünkü Bulgakov'un kendisi de, özel hayatında bu konuyla bağlantılı olarak çeşitli sıkıntılar yaşamış. Yazdığı kitapları veya oyunları beğenmeyen, öyle ya da böyle yayımlanmasına engel olan insanlardan çok çekmiş ve kitabında en çok bu insanlarla hesaplaşmak istemiş. Öyle ya, bizim hayatımız da ister özel, isterse devlet kurumu olsun bu insanlardan geçilmiyor adeta... 'Yahu kim bu adamları buralara getirdi, ne iş yapar bu insanlar?' diye sormaktan kendimizi alamadığımız o kadar çok olay yaşıyor, o kadar çok insanla karşılaşıyoruz ki... Hemen ilk aklıma geleni paylaşayım... Vakti zamanında ülkemizde yaşanan bir Soma faciası vardı. Bu faciadan zihinlerimizde kalıcı izler bırakan, Soma deyince aklımızda beliriveren ilk olay; devletin bilmem ne kurumunda bilmem ne müdürlüğü yapan bir adamın (ismi lazım değil), bulunduğu makamın ona vermiş olduğu yetkiye dayanarak bir maden işçisini herkesin gözü önünde tekmelemesi olmuştur... Bu belki uç bir örnektir ama bir yerden 'yetki' alan insanların, yeri geldiğinde bu yetkiyi nasıl kullandıklarına dair çarpıcı bir örnektir aynı zamanda... İşte Bulgakov da kitabında bu türden insanlara karşı bir mesaj iletmek istemiş. Yani demiş ki, 'Kardeşim böyle adamların olduğu bir dünyada şeytana ne hacet!! Bu insanlar yüzünden dünyada şeytana yapacak iş kalmadı. Böyle bir ortama şeytan neden gelsin? Gelse bile, ortalığı karıştırmak için değil de ancak insafa gelip sorun çözmek için gelir bu saatten sonra...' Zaten kitaptaki şeytan karakteri (Prof. Woland) ve yancılarına kanımızın bu denli kaynamasının arkasında yatan neden de onların bir anti-kahraman edasıyla bir anda şehre karışması, şehirde kaldıkları süre boyunca doğa üstü güçlerini kullanarak yaptıkları müdahaleler ve onlar şehirden ayrıldıktan sonra her şeyin sanki eskisine nazaran biraz daha iyi hale gelmiş olması değil mi? ----------------------------------- Kitaptan öne çıkarabileceğimiz bir başka eleştiri de 'toplumsal dizayn' olarak özetleyebileceğimiz, 'eğer devlet isterse herkes her şeyi unutabilir' eleştirisidir... Çünkü bu konu da günümüzde yine topluma en çok dokunan konular içerisinde yer almaktadır... Bazen öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki, kıyamet kopmuş gibi toplumun neredeyse tamamı, yani hepimiz aynı anda ayağa kalkıyor, isyan ediyor, hesap soruyor, sözümona sürecin takipçisi oluyoruz. Öyle bir an geliyor ki, işte bu isyan, bu hesap sorma, bu takipçilik bir anda sihirli bir değnek değmiş gibi ortadan kayboluyor. Sanki o olaylar hiç yaşanmamış gibi, sanki hiçbirimiz bundan etkilenmemişiz gibi oluyor... İşte bu noktada her devlet mekanizmasının kendine has kavramları birer birer devreye giriyor. Nedir bu kavramlar derseniz; hasıraltı etme, medyayı susturma, gündem değiştirme, farklı konularda duyguları harekete geçirme, 'olay adalete intikal etti' deyip konuşma yasağı getirme, biraz daha günümüze getirirsek twitter, youtube gibi SM kanalları erişime kapatmaya kadar giden bir süreçtir bu... Eskinin deyimiyle, 'ne şiş yansın ne kebap:)' İşte bu bir çeşit DİZAYN ETME durumudur. İşin sonunda topluma bir ayna tuttuğunuzda, toplumun öfkesinin de, sevgisinin de, isyanının da, takipçiliğinin de ne kadar genel geçer, saman alevi gibi olduğunu görürsünüz. Bu da başka bir isyan konusudur ya neyse... :) Tabii Bulgakov bu durumu, yukarıda da değindiğimiz gibi fantastik öğeler ışığında yansıttığı için, hikayede yaşananlar yine uç bir örnek gibi görünür gözünüze... Oysa ki, oradaki geçiş sürecini alıp 'yaşanmış gerçek hikayeler' süzgecinden geçirip günümüze uyarladığınızda, neticenin çok da farklı olmadığı ortaya çıkar. ------------------------------------- Hülâsa, ilk Bulgakov deneyimini aşağı yukarı bu izlenimleri edinerek tamamlamış bulunmaktayım... Günümüz dünyası ile karşılaştırmalı bir okuma yaptığımda her zamanki gibi isimlerin, şehirlerin, mekanların, binaların değiştiğini ama genel olarak manzaranın çok da değişmediğini maalesef rahatlıkla ifade etmek mümkün... O halde, günümüz insanları için söyleyeceğim tek bir söz, tek bir temenni kalıyor; 'Şeytanınız bol olsun arkadaşlar' Herkese keyifli okumalar dilerim...
Usta ve Margarita
Usta ve MargaritaMihail Bulgakov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20207,1bin okunma
··1 alıntı·
14,4bin görüntüleme
Icetree okurunun profil resmi
Bu kitabın bir incelemesinde şöyle ifade edilmişti: "Hiçbir şey bilmeden okuduğunuzda keyif alırsınız, bir şeyler bilerek okuduğunuzda şaşırırsınız. Gerçekten usta işi…"diye. Moskova tarihi  hakkında  bilgim olmasa da bu kitabı biraz da olsa anlayabilmeme vesile olan tek şey ülkemizde de benzer şeylerin olduğu gerçeği. İncelemenize bir bonus bilgi bırakayım:) "Bugün, Moskova’da, romanın açılış sahnesinin geçtiği parkta, bir trafik işaretinde bu üçlü (Şeytan Woland ve ekibi) resmediliyor. Trafik işaretindeki uyarı, “Tanımadığınız kişilerle katiyen konuşmayınız!” Herşey o parkta o konuşmayla başlamıştı:) hizliresim.com/QVLL6Z Ülkemizde de heryere bu trafik levhasından gerek:) Kaleminize sağlık hocam.
Necip G. okurunun profil resmi
Yağmur çok teşekkürler bu güzel katkı için. Şimdiki aklım olsa kitabı seninle beraber okurdum:)) Gerçekten çok yönlü araştırıp okumuşsun. Dizi bilgisini de senden almıştım:) Pek çok kitap için tabii ki fazla bilgi göz çıkarmaz. Aynı şey bu kitap için de geçerli. O yüzden, incelemede yazdığım gibi girişteki sunum da önemliydi. Ancak kitapların yazıldığı dönem bilgisi kadar, bugüne neler taşıdığı da önemli ki, ben genelde işin bu tarafıyla daha çok ilgilenen bir okurum... Evrensel eserlerden evrensel sonuçlar çıkarabiliriz diye düşünüyorum. Tekrar teşekkür ederim değerli yorumun için. Sevgilerimle...
7 sonraki yanıtı göster
Semih Doğan okurunun profil resmi
İşte kitap okuyan ve okuduğu kitaptan "kıssadan hisse" çıkarmayı çok iyi bilen bir okur incelemesi. Bayılıyorum böyle incelemelere. Necip abi, kendini o kadar kabullendirdin ve o kadar dikkatle okutuyorsun ki, halimi görsen şaşırırsın :) Ellerine sağlık. Not: Sadık Hidayet etkinliğinde yapacağın incelemeleri heyecanla bekliyorum :)
Necip G. okurunun profil resmi
Semih çok teşekkür ederim bu güzel sözler için... Daha önce de yazmıştım, ben kitapları genelde bu şekilde, yani fayda odaklı okuduğum için ne okursam okuyayım bir şekilde kendimi kıyas yaparken buluyorum. Okuduklarımı yazıya geçirirken de bu durum aynen yansıyor. Herkesin bir tarzı, bir alışkanlığı var ve günün sonunda herkes bu fikir havuzundan kendince faydalanıyor. Müthiş bir zenginlik:)) Bu ay etkinlik ayı ve sırayla gidiyoruz:) Tolstoy’un ardından Sadık Hidayet var. Sonra da İstanbul için Yeraltından Notlar:)) SH’nin Kör Baykuş’u önceden okumuştum ama etkinlik için tekrar okuyacağım. Zaten tekrar tekrar okunabilecek nitelikte bir kitap... Zaman kalırsa yanına bir kitabını daha eklemeyi istiyorum. Sonra da üzerine yazar/konuşuruz bol bol... Sana özel not: 11Martı unutma, unutturma! :))) Sevgiler...
5 sonraki yanıtı göster
Erhan okurunun profil resmi
Teşekkürler uzun ve güzel incelemeniz için Necip Hocam. Kitaptaki bazı şeyleri anlayabimek içiin o dönemin Rusya'sında yaşamak gerektiğini düşünmüştüm okurken ben de (Çizgi roman halini okumuştum tembellikten, o bile doluydu bayağı). Ama nedense ülkemizde karşılaştırmamıştım o zaman, henüz bugünkü kadar fantastik değildi galiba Türkiye. Belki ayrıntılı bir analizi okunduktan sonra daha iyi içine girilebililir kitabın, ama ne olursa olsun zekice yazılmış zevkli bir kitaptı diye hatırlıyorum. Tıpkı sizin incelemeniz gibi. Elinize sağlık.
Necip G. okurunun profil resmi
Erhan hocam çok teşekkür ederim. Çizgi romanı yanlış hatırlamıyorsam ilk sizden öğrenmiştim, başka bir iletide. Eğer bir şekilde edinebilirsem okumayı isterim onu da... Dediğiniz gibi, zekice kaleme alınmış, üzerine bir ömür harcanmış bir eser... Günlük hayatımda ‘şeytan’ın kendisi olmasa da, onun kitapta yaptıklarına benzer işler yapabilecek birilerinin ihtiyacını ben de çok hissediyorum:)) Biri gelse de şu ortalığı bi temizlese demişliğim vardır pek çok kez...:) Belki de bu hissiyat, kitapta bol bol kendimden ve içinde yaşadığım toplumdan sahneler canlandırdı gözümde... Bu pek çok kitapta başıma gelen bir durum:)) Sevgiler Erhan Hocam... Sağlıcakla kalın...
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
NigRa okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık hocam çok güzel güncel örnekler vermişsiniz.
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Kevser Hocam, sizin vesilenizle listede dev puntolarla yer alan Bulgakov maddesinin yanına da bir tik atmış olduk:) Genel olarak çok keyifli bir okumaydı... Yeni etkinliklerde, yeni kitaplarda görüşmek üzere:)
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Burak okurunun profil resmi
İncelemeleriniz gerçekten çok kaliteli Necip hocam, emeğinize sağlık. Okuma listenizde var mı bilmiyorum ama Oblomov kitabı için de bir inceleme yapma fırsatınız olur umarım. :)
Necip G. okurunun profil resmi
Burak hocam çok teşekkür ederim, çok naziksiniz... Oblomov, benim de sitede karşıma çıktıkça gaza gelip, okumak istediğim bir kitap:) Ancak o tarz kitapları iş yoğunluğu içine sıkıştırmak da istemiyorum. O yüzden bir süre erteledim. Zaman olarak biraz rahata çıktığımda hemen alıp okuyacağım. Sonra da üzerine konuşuruz zaten... Selam ve sevgilerimle...
1 sonraki yanıtı göster
Saint Simon okurunun profil resmi
Güzel bir inceleme olmuş. İnce ve su götürmez gerçeklerden oluşan tespitlerin sadece incelemeyle kalmamış toplumsal mesaj da vermiş. Maalesef liyakati yerine adamciligin olduğu bir ulkedeyiz. Ben buna sistematik yozlaşma diyorum. Zurna kimdeyse havayı o çalıyor. Bu kitap ilgimi çekiyordu zaten. İncelemenle de daha bir merakım arttı doğrusu. Kalemine sağlık.
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Ümit Hocam... Sistematik yozlaşma çok doğru bir tespit. Yozlaşmayı tek bir yerde aramamak lazım. Domino effecet dediğimiz bir gerçek var. Yozlaşma bir yerde başladığında her kurum, her sektör, her insan bundan etkilenir... Size de şimdiden keyifli okumalar dilerim... Sağlıcakla kalın...
Paradise Lost okurunun profil resmi
Bir arkadasimdan " tirt bir kitap hicbirsey anlamadım" yorumu aldıktan sonra kütüphanemde bulunmasına rağmen elimin gitmediği bir kitapti. O kadar hoş bir inceleme ki bana o kitabı okutacaksiniz.. o kadar söylüyorum!!
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkürler güzel yorumunuz için. Kitap hakkında bitirdikten sonra sizde nasıl bir iz bırakır bilemem ama şunu baştan söyleyebilirim ki kesinlikle keyifli vakit geçireceksiniz. İyi okumalar dilerim...
Beste Topuk okurunun profil resmi
Bu ay içinde okuyacağım eserlerden bir tanesi. Kitabın kalınlığı gözümü o kadar korkuttu ki elim bir türlü gidemedi. İncelemeniz hem bu kitabı okuyun hem de okumayın der gibi. Okuyun kısmını baz alacağım ama korkmuyor da değilim..
Necip G. okurunun profil resmi
Beste hanım, aslında Bulgakov'un çok eğlenceli bir dünyası var. İçine girmek, o farklı dünyanın havasını solumak her okura iyi gelir diye düşünüyorum. Kitabı okuduğumda bana da iyi gelmişti:) Eleştirdiğim taraf, özellikle kitabın 2. bölümünde fantastik öğelerin bana göre dozunun biraz ölçüsüz artmasıydı. Ancak bu tabii ki çok kişisel bir eleştiri. Siz bu kısımdan çok daha farklı bir tat alabilirsiniz belki de... Bence de şans verip bunu kendiniz deneyimlemelisiniz... Şimdiden keyifli okumalar dilerim...
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.