Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

256 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Frankenstein 200 Yaşında!
Bilimkurgu-Çizgiroman ve Manga Etkinliği kapsamında yapacağım ilk incelemem olacak. Bilimkurgu’nun ilk örneklerinden olan Mary Shelley‘nin Frankenstein’ı ile inceleme yolculuğumuza başlıyoruz. #28996895 Bu kitabı okumadan önce, Netflix üzerinden yayınlanan The Frankenstein Chronicles dizisini izlemenizi tavsiye ediyorum. Dizide Londra’nın o dönemine dönecek, yer altına inecek ve Mary Shelley‘nin kitabı yazdıktan sonra, nelerle karşılaştığına biraz da olsa şahit olacaksınız. Kitap o dönem de sükse yaratmış ve bir kadın yazar olan Mary Shelley’nin kitabı nasıl yazdığı hep tartışılmıştı. Dizi de Canavarımıza tanıklık etmiyoruz, o dönemde yapılan deney ve havayı kokluyor ve izlerken işlenen cinayetlere kitabın ön ayak olup olmadığına tanıklık ediyoruz. İnsanların kitabı okurken ki hayretli bakış ve merakları kesinlikle ilgi çekici. Diziyi mutlaka izleyin, kitabı okumak için merakınız daha da artacaktır. Ön Bilgi: Kitabın ismi, yılların dizi ve filmleri, Frankenstein’ı bize direkt olarak canavar olarak tanıtmıştır. İlk önce bu algıyı ortadan kaldırmak lazım. Bu kitap bilimkurgu’nun ötesinde, tam bir edebiyat sunmaktadır. İthaki detaylı bir önsöz, ve sonsöz ile bizlere zevkli bir ekstra kazandırmış. Yazarın kronolojik geçmişi de bulunmakta. İthaki’nin Bilimkurgu klasikleri, kitap üzerinde ülkemizde yapılan en iyi işlerden bir tanesi diyebilirim. Hazırsanız, incelememize başlayalım… Çok büyük beklenti ile başladım, hızlıca konuya girmesini bekledim, hatta ve hatta bir ara boğuldum. Şimdi bu cümleyi okuduğunuzda nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. Evet kesinlikle bunu yaşadım. Şaşkındım, kitap bir türlü içine almadı beni, her sayfa da bir şeyler bekliyorum ama olmuyor, bekle, bekle, bekle hiçbir şey olmuyor. Kitap ilerlemiyor sanki. Alt tarafı 256 sayfa diyorsunuz ama gitmiyor. O kadar çok tasvir ve çeşitlendirmeli anlatım var ki nerede bu canavar demeye başlıyorsunuz. Bu durum sadece bana olmuşta olabilir. Büyük beklenti ile başlamam normalde kitaplara ama bu sefer çıtayı baya yukarıda tuttum sanırım. Neyse ki tam bu durumu konuşurken 118. Sayfaya geldim ve kitap yağ gibi akmaya başladı. Neredeyse kitabın yarısı hiçbir şey yokmuş gibi gelmişti bana. Şunu unutmamak lazım, kitap 1818 yılında yayımlandı. O dönemin edebiyata bakış açısına çok hakim değilseniz, bu uzun tasvirleri anlamlandırmak biraz zor olacaktır. 2018’den değil de, tam da o dönemden kitaba bakmak ve başarısını anlamak lazım. Kitap akmaya başladı dedim. Evet öyle bir akmaya başladı ki bu sefer, her sayfayı soluksuz okumaya başladım. Öyle hızlı okuyordum ki, bir ara birkaç kupa kahvem boşa gitti buz gibi oldu. Şimdi kitabı bir kenara bırakıyorum ve neler yaşadık, neler hissettik, neler oldu ve olmadı, ne dersler aldık, ne fikirler edindik bunlara bir bakalım. Öncelikle her şeyin ötesinde Frankenstein bir canavar değil. Victor Frankenstein’ın yaratmış olduğu bir canlı. Bu canlı ile yaratıcısı arasında yaşananların akabinde gelişen olayların anlatıldığı bir öykü ile karşı karşıyayız. Burada tabi ki Tanrı’ya çok sağlam bir atıf var. Madem yarattın, neden bizi bıraktın ya da beni bıraktın? Neden bana sahip çıkmadın, kollamadın, doğru yolu göstermedin, neden içimi sevgi ile doldurmadın haykırışları var. Şimdi kendi dünyamıza dönelim ve insanların yüzyıllardır haykırışlarına kulak verelim. Tanrı’m – Allah’ım; Neden böyle , neden şöyle, neden ben zengin değilim, neden ben daha rahat bir hayat sürmüyorum, neden o araba benim değil, neden şu ev benim değil, neden benim kız arkadaşım o değil, neden ben bir rock star ya da popstar değilim, neden sesim kötü, neden burnum uzun, neden bacağım kısa, neden ben siyah tenliyim, neden o renkli gözlü, neden daha çok param yok, neden şu üniversiteye gitmiyorum, neden dualarıma karşılık vermiyorsun, neden beni cennete direkt almıyorsun, neden benim ailem böyle, neden daha iyi bir işe sahip değilim…! Tanrım neden bana sırtını döndün ve cevap vermiyorsun?!... Bir insan bu haykırışları yapabiliyor da, neden insanın başka başka uzuvlardan yaratmış olduğu bir canlı bu soruları sormasın, haykırışta bulunmasın? O da bunu yaratıcısına soruyor. Yaratıcısı ona sırtını dönüyor. Sırtını döndüğünde, yarattığı canlı, kendi içinde intikam yeminleri ediyor. Şimdi tekrar bizlere, yani insanlara dönelim. İnançlı olalım ya da olmayalım her zaman yaratıcıdan bir şeyler bekleriz. Kendi kendimize bir ışık, bir işaret, ufakta olsa bir kıvılcım göremediğimizde içten içe sorgularız. (Dini başka türlü yaşayan veya her türlü Tanrı’ya, Allah’a iman edenleri ayrı tutalım.) Bu sorgulama sonucunda kopmalar yaşarız, kopmaların sonucunda başka şeylere çok rahat meyilli oluruz. Bu Tanrı’yı adalet sistemi, Devlet, Para vsvsvsvs çoğaltabiliriz. Bunu demem de ki amaç, herkesin Tanrısı başkadır. Herkes Tanrı’yı göklerde aramıyor. Zaten insanların yarattığı tanrıların sayısı da bilinmiyor. Bu çeşitlilik esasına göre değerlendirelim. İnandığınız Tanrınıza artık inancınız kalmadı, her şey yalan geliyor, kendinizi aldatılmış, terk edilmiş, yalnız bırakılmış hissetmez misiniz? Büyük bir çoğunluk bu soruya evet yanıtı verecektir. İnsanların büyük bir bölümü inandığı Tanrı’ya sığınır ve onunla yaşama tutunur. Bu tutunma ortadan kalktığında ise tam bir kopuş, inançsızlık, intikam ortaya çıkar. Günümüzde bunların birçok örneği var. Dün, bugün ve yarın da olmaya devam edecektir. Kitabın bence ana konusu şu “İnsan ne dilediğine ve ne yarattığına (icat ettiğine) dikkat etmeli.” Eylemlerimizin sonucun da ortaya çıkan gerçeği kabul edemeyeceksek, asla o olaya el sürmemeli ve dokunmamalıyız. Eğer yaptığımız bir şey birini canının yanmasına ve hayatına mal olacaksa bundan uzak durmalıyız. Atom bombasını ele alalım. Ortada tamamen bilimsel bir keşif amacı güdülürken, birden Almanlardan daha büyük bir silaha sahip olma fikri ve koşuşturmacası hatta zorlaması ortaya çıktı. İş o kadar zorlandı ki, üretilen gücün farkında bile olunamadı. Atom bombası bulundu bulunmasına ama sonucunda ne oldu? Bir bakalım ne olmuş: Atılan bomba 600 metre yukarıda patlamış, ilk atıldığında 70 bin kişi hayatını kaybetmişti. Devamında ki iki ay boyunca, yağan asitler 70 ile 80 bin kişi, takip eden beş yıl boyunca da 60 ile 70 bin arasında kişiyi öldürmüştü. Ayrıntılarında ise bilinen ya da bilinmeyen bir çok olay meydana gelmiştir. Ülkeye, Dünyaya ve İnsanlığa verdiği zarar ise devasa boyutlardaydı. Bir atom bombası sadece kayıtlara göre en az 250 bin kişinin ölümüne neden olmuştu. Peki Atom bombasının mucidi bunun olacağını biliyor muydu? Bu sonuçtan nasıl bir mutluluk duyardı? Bu sonuçtan mutluluk duyan tek taraf, güç gösterisi yapan Amerikan Siyasetçileri idi. Yıllar, yıllar sonra ilk defa bir Amerikan başkanı, Barack Obama Hiroşima’ya gitmişti ama bir kez aforoz edilmişlerdi. Hiçbir anlamı yoktu. Paragrafın başlangıcına geri dönelim ve şunu tekrar edelim: “İnsan ne dilediğine ve ne yarattığına (icat ettiğine) dikkat etmeli.” Tekrar kitabımıza dönecek olursak, sayfa 118’den itibaren çok güzel bir yazım dili ile karşılaştım. Öncesi de güzeldi elbet ama benim merakım o kısımlarda değildi. Bir canavarın, hayatı öğrenme ve anlama biçimini okudum. Bir bebeğin büyüdüğü gibi, adım adım bilgi büyümesi yaşamasını okudum. Bunların akabinde, öğrenen, uygulayan ama görünüşü yüzünden toplumdan dışlanan, buna rağmen tekrar deneyen ve yılmayan bir yaratık ile karşı karşıya kaldım. Mary Shelley ilk etapta çok dolandırsa da sonradan yağ gibi akan bir roman yazmış. Yazdığı bu kitap, 200 yıl sonra bile hala okunuyor ise, sadece insanların abartması ile değil, kendi değeri bunu hak ettiği içindir. İlk önce kitaba biraz zaman tanırsanız, hayal ettiğinizden daha da başka bir eserle karşılaşacaksınız. İncelememin sonuna gelirken, İthaki Yayınevi’ne tekrardan teşekkür ediyorum. Hem Bilimkurgu Klasikleri dizisini vazgeçmeden devam ettirdikleri, hem çok başarılı çeviriler ile bize sundukları, hem de kitaplar hakkın da çok güzel ön ve sonsözler hazırladıkları için. Editör ekibine de ayrıca teşekkür ediyorum. Belki bir tane olduysa oldu, onun dışında hiç harf veya yazım hatasına rastlamadım. Genel olarak İthaki’de bu durumla karşılaşmıyorum zaten. Diyeceğim o ki, ne dilediğimize dikkat edelim. İnsanlar yüzyıllardır ne dilediklerine pek dikkat etmediler. Onun sonucu Tanrı rolüne büründüler. Kainatın yaratanı inanışlara göre değişse de, inancı her türlü kendi isteğine göre kullanan ve değiştiren, güncelleyen(!) insan, bu dünya da kendisine her gün farklı bir Tanrı rolü biçmekle meşgul. Sadece insan olabildiğimiz ve birbirimizi anladığımız ve çizgimizi aşmadığımız günlere diyorum. Bir canavar yaratmaya da ihtiyacımız yok, milyarlarca iki ayaklı canavar var zaten. Kitabı herkese öneriyor, bilimkurgu etkinliğimize kesinlikle uğramanızı bekliyoruz. #28996895
Frankenstein
FrankensteinMary Shelley · İthaki Yayınları · 202113,8bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
9,8bin görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Osman Bülent Saydam okurunun profil resmi
Arkadaşlar, size bir tesbitimi -aslında zaman zaman dile getirdiğiniz ama benim geç keşfettiğim bir tesbitimi- paylaşmak istiyorum. Üç gün önce İthaki Yayınları Bilimkurgu Klasiklerinden 'Frankenstein' romanını okumaya şevkle başladım, fakat çeviride, ön sözlerden tutun da romanda daha ilk cümlelerde bir gariplik hissettim, her cümle başını unutturacak kadar uzun, bağlamından kopuk, sürekli durup tekrar tekrar okutturacak ve cümleyi yeni baştan kafanızda kurmaya neden olacak kadar uğraştırıcıydı. Tek bir dipnotu bile bulunmayan kitabın 65.sayfasina geldiğimde artık başka bir yayınevinden devam etmem gerektiğine karar verdim. Çünkü bu böyle devam edemezdi. Arkadaşlar bu sabah İşKültür Hasan Âli Yücel serisinden yayınlanan karton kapaklı 'Frankenstein' romanını aldım. İnanın roman su gibi akıyor, cümleler açık, duru ve anlaşılır. Dizgi harika ve sayfalarda dipnotlar var. Teşekkürler kitabın çevirmeni YİĞİT YAVUZ, bu bile saygının ve özenin göstergesi benim için. İthaki yayınevinin ORHAN YILMAZ adlı bu çevirmeninden uzak durun, adamın ne yazara ne biz okurlara saygısı var. Gerçekten biz okuyucular bunu hak etmiyoruz...
Murat Ç okurunun profil resmi
Yiğit Yavuz'a sevgiler, saygılar. :) İki çeviri de bende mevcut, Yiğit Yavuz'un çevirisi daha iyi elbette. Bilgilendirme için teşekkürler, okuyanlar için faydalı olacaktır.
arifsahin okurunun profil resmi
Frankenstein ve Dorian Gray için ''Penny Dreadful''u da öneririm
Murat Ç okurunun profil resmi
İzlemez olur muyuz. Çoktan sömürdük gitti :)) Teşekkürler paylaşım için. İzlemeyenler kesinlikle bu tavsiyeye kulak versin.
4 sonraki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Frankenstein benim için hep bir sinema figürüydü... Belki içinde olduğum kuşakla alakalı bir durumdur. Defalarca filmini seyrettik 90’lı yıllarda... Bu zamansız karakterin ortaya çıktığı asıl yer edebiyat ve şimdi bu detaylı inceleme ile bir edebi karakter olan Frankestein’i okumak çok keyifliydi... Eline sağlık, incelemen su gibi akıyor. Diziyi de not ettim bir tarafa:)
Murat Ç okurunun profil resmi
Benim için de öyleydi aslında. Hatta olayı geniş tutalım Necip Hocam, bir çok kişi için hala da öyle bence :) Kitabı okurken şunu dedim, ben hayatımda böyle edebiyat yapan uzuvlardan yaratılmış canavar görmedim :) Sayın Shelley çok güzel işlemiş ve bizlere sunmuş. O zamanlar da yaşasak okuyunca şok geçirirdik bence. Düşüncesi bile sıkıntı. Cadı diyip yakılmamış, hayret :) Teşekkür ederim okuduğunuz ve yorumladığınız için. Diziyi kesinlikle izleyin. :)
Bu yorum görüntülenemiyor
ibiaryu okurunun profil resmi
Uuu baby baby dizi mi dedi biri :P
Murat Ç okurunun profil resmi
Hemen başla...Seversin sen. :)))
Semih Doğan okurunun profil resmi
Bu kitaplara “klasik eser” olarak bakmak gerekiyor ve 2018 şartlarında değerlendirmemek gerekiyor. Etkisi, ele aldığı konu ve verdiği mesajları ön planda tutmak gerekiyor... İlk 118 sayfa konuya hazırlayış bölümüymüş demek ki. Direnme kararı vermekte haklıymışız :) Eline sağlık, faydalı ve yoğun bir inceleme olmuş.
Murat Ç okurunun profil resmi
Kesinlikle öyle bakmak lazım yoksa sıkıntı bir durum oluşturuyor. :) Öyle bir hazırladı ki artık sana yansıttım. Neyse ki sonrası iyi oldu. :) Teşekkür ederim yorumun için.
Esra Karacaoğlu okurunun profil resmi
Vavvvvv bende incelemeyi soluksuz okudum.
Ayşe okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık Murat bey güzel bir yazı olmuş. Alıntılar yeterince ilgi çekmişti zaten kitabıda yakın zamanda edinip bilimkurguya başlangıç yapacağım :)) tabi önce diziye bakayım.
Murat Ç okurunun profil resmi
Okuduğunuz ve yorumladığınız için ben teşekkür ederim :)) Daha çok alıntı olurdu ama yoğun bir dönemim de okudum, anca o kadar çıktı. İlklerden başlamak iyidir. Merakı artırıyor :) Diziye kesinlikle bakın. Kasvetli Londra havası, çamurlu yollar, at arabaları, deneyler ve teknoloji yok gibi. Ve Yazarımız ekrana çıkıyor :)
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.