Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şirine
Esinlenilen şarkı: Ludovico Einaudi - Primavera youtube.com/watch?v=qYEooPe... Dükkanın kapısı açıldı. Ağabeyim, yengem ve benim 4 yaşındaki şirin mi şirin yeğenim Sedef içeri girdi. "Amcaa" diye bağırarak koştu bana doğru. Önce sıkıca yeğenime sarıldım. "Nasılsın bal kız?" dedim. Hafifçe dudağını bükerek "İyiyim amca," dedi "sen nasılsın?" "Ben de iyiyim şirine. Bak bu güzelmiş, sana bundan sonra şirine diyeyim ben, olur mu?" O yeşil gözlerini şaşkınca açarak "Oluur," dedi. Güldüm, Sedef'i kucağımdan yere indirip, ağabeyim ve yengemle selamlaştım. Bir saat önce ağabeyim arayıp, yengemi hastaneye muayene için götürmesi gerektiğini, Sedef'in de ben amcama gideceğim diye tutturduğunu söyledi. İki saat senle kalsa olur mu diye de sordu. Olmaz mı? Tabii olurdu. Yeğenimle öyle güzel, öyle eğlenceli vakit geçiriyorduk ki, hem Sedef mutlu oluyor, enerjisini atıyordu hem de ben dükkanın monotonluğundan kurtulup, sinirimi, stresimi atıyordum. Sedef doğduktan sonra anlamıştım: Bir çocukla vakit geçirmek, onun mutluluğunu görmek dünyanın en güzel şeylerinden biriydi. Kırtasiye dükkanım olduğu için bazen oyuncaklardan birini seçer beraber oynardık, bazen bilgisayarın başına geçer çizgi film izlerdik, bazen de müşterileri beraber karşılar, o patron olur ben çalışan, satış yapardık. Yorulur, acıkır, yemek yer; tekrar aynı şeyleri yapardık. Bu süreçte çocuk bakımı ile ilgili az da olsa tecrübem olmuştu. Artık diğer çocuklarla da daha iyi anlaşıyordum. Ağabeyim ve yengem, Sedef'e "Amcanı yorma, tamam mı?" deyip hastaneye doğru yol aldılar. Bilgisayar koltuğuna Sedef'i oturtup "Yeğenim, ben iki dakika şu hesaplarımı bitireyim, hemen senle ilgileneceğim." dedim. Hesaplarımı yaptım, kağıtları çekmeceye koydum, aynı zamanda dükkana da çeki düzen verdim. Sedef'e dönüp sordum:"Bugün ne yapalım şirine? "Amca kedileri konuşturalım mı?" dedi. Küçük iki peluş kediyi aldık; önce tanıştırdık, sonra tezgahın üstünde yemek yedirdik, yine tezgahın üstünde gezintiye çıkardık. Arada yaptığım esprilere Sedef çok gülüyordu. Bir çocuğun gülüşü, küçük bir kırtasiye dükkanını bile aydınlatacak güçteydi. Sonra müşteri geldi, pilot kalem sattık Sedef'le. Yarım saat böylece geçmişti. Sedef'e, bilgisayardan çizgi film açtım, o sırada depo olarak kullandığım yerin yanındaki tuvalete iki dakikalığına gittim. Tuvaletten çıktım, geri geldim. Bilgisayar koltuğuna takıldı gözüm, boştu. Tezgahın arkasına baktım, sonra dışarıya göz attım. Sedef yoktu. Seslendim, "Sedef," dedim, "yeğeniim, şirinee," dedim. Yan dükkanlara sordum, hiçbiri görmemişti. Yeğenim yoktu. Benim 'şirinem' yoktu. İçimi müthiş bir korku kapladı. Sokakları boydan boya dolandım koşarak. Zaman geçtikçe boğulur gibi oluyordum. Gözümden yaşlar gelmeye başladı. Gelene geçene sordum, gören yoktu. Kuzum kayboldu, bal kızım kayboldu. Zaten haberlerde görüyordum: Küçücük kızlar önce kayboluyordu, sonra bir cani tarafından canına kıyılıyor, en son cansız bedeni bulunuyordu. Çıldırmak üzereydim, ya kaçırmışlarsa. Komşu dükkan sahipleri sakinleştirmeye çalışıyordu beni. Ama Sedef yoktu. Her geçen saniye içimden parçalar kopuyordu. Masum bir çocuğa, hele ki benim canıma, ciğerime kötü bir şey olması fikri beni esir aldı, acıma acı, korkuma korku, telaşıma telaş kattı. Daha on beş dakika olmuştu Sedef'im, kuzum kaybolalı ama herkes aramaya koyuldu. Ben de hangi sokağa saptığımı bilemeden arıyordum onu. Sonra arkadan bir ses geldi: "Ağabey Sedef'i bulduk." Arkamı döndüm, onu gördüm, dizlerimin bağı çözüldü, bir müddet öylece kaldım. Koştum, bir anda koştum o küçük bedenine. Sarıldım, sıkıca sarıldım. Bir yandan hıçkırarak ağlarken, bir yandan da kesik kesik konuşmaya çalışıyordum: "Kuzuum, kuzuum, kuzum, kuzum... Neredeydin sen?" Bana hayatımın en büyük korkusunu yaşattı ama kurban olsun ona amcası, kızamadım bile. Bozuk paraları vardı yanında, çikolata ve kraker almaya gitmiş markete. Büyük marketlerden biri. Markette de kaybolmuş, çıkamamış dışarı, biraz da korkup, çekinmiş. O sırada arayanlardan birisi market çalışanlarına da Sedef'i sorunca, bu sayede bulmuşlar. Bir de öyle şirin "Amcacım özür dilerim." deyişi var ki bir on dakika daha ağlattı beni. Bazı şarkılarda piyano ile başlanır; sakince, huzurlu bir girişi vardır. Tüm şarkı öyle huzurlu, sakin gidecek gibi gelir. Tıpkı bizim de hayatımızda her şeyin yolunda gideceğini sanmamız gibi. Sonra keman sesi gelir, çok hafifçe. Yavaş yavaş kendini hissettirir , öyle bir yere gelir ve yükseldikçe yükselir. Keman telleri gerilir, bu sırada dinleyen de gerilir. Sedef kaybolunca; kemanın telleri kopacak, şarkı da yarım kalacak gibi geldi. Ben de yarım kalacaktım. O kaçırılma düşüncesi, hele ki öldürülme düşüncesi, o kısacık sürede, benim gibi sakinliğini koruyabilen birisini delirtmeye, dağıtmaya yetti. Neyse ki bazı şarkılar başladığı gibi o sakinlikle bitiyor. Benim bugünüm de, Sedef'i bulmamla, biraz dağılmış olsam da o sakinlikle bitti.Ve bir çocuğun masumiyeti bütün içimi kapladı.
··
31 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık, Primavera ile uyumlu bir hikaye olmuş-açıklamışsınız bile sonunda:) Neyse ki arkadaşların dediği gibi teller kopmdan bitirmişsiniz hikayeyi- gerçi öbür türlüsü kurguda daha çok işe yarardı ama bu da ruh sağlığımız için faydalı:) Teşekkürler katkınız için
Fatih Karakaya okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim :) Bu tarz şarkıları çok seviyorum.(özellikle bazı filmlerin bu tarz şarkıları beni benden alır.) Bu şarkı ile tanışmama vesile oldu bu etkinlik. Hikayeye değinirsem, telleri koparmak istemedim; zaten gerçek dünyada koparıyorlar çocukları hayattan, bizi sağlıklı bir ruhtan. Bari hikayelerde sağlıklı kalalım :) Etkinlik için de ben teşekkür ederim :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Semih Doğan okurunun profil resmi
Müzikle birlikte harika bir uyum yakalamışsınız. Gerilim anını biraz daha uzatsaydınız kalpten gidebilirdim :) Elinize sağlık.
Fatih Karakaya okurunun profil resmi
Zaten yeterince gerginiz, fazlasına hiç gerek yok. Teşekkür ederim :)
Esther. Sema okurunun profil resmi
Çok şükür ferahladım.:) Sırayla okuyorum hikayeleri az daha kendimi jiletleyecektim ve sonunda mutlu son.:) Şu günlerdeki kahredici olaylar ile üstelik şarkı ile de bütünleşince eğer sonu kötü olsaydı nasıl bir ruh haline girerdim bilemiyorum. Emeğinize sağlık.
Fatih Karakaya okurunun profil resmi
Biraz da mutlu son :) Teşekkürler :)
2 sonraki yanıtı göster
İpek Demirer okurunun profil resmi
“Sedef kaybolunca; kemanın telleri kopacak şarkı da yarım kalacak gibi geldi.” Emeğinize sağlık kısa ama güzel bir hikayeydi :) hikaye bir felaket senaryosuna evriliyor diye çok korktum bir an. Ayrıca güncel acılara değinerek böyle bir hikaye yazdığınız içinde teşekkür ederim.
Fatih Karakaya okurunun profil resmi
Rica ederim, ben de size yorumunuz için teşekkür ederim. Keşke bu acılar yaşanmasa da benim de aklıma böyle bir kurgu gelmese. Sedef'ler sadece çikolata almak isterken kaybolsa ve hemen bulunsalar. Ama yok, kötü insanlar çocukların peşini bırakmıyorlar. Masumluğu yok etmekte dur durak bilmiyorlar. Umarım bir mucize olur ve bütün bunlar bir bıçakla kesilmiş gibi aniden son bulur.
1 sonraki yanıtı göster
Li-3 okurunun profil resmi
Mozart - Requiem parçası çınladı kulaklarımda vallahi çocuk kaybolunca. Elinize sağlık :) Sedefler kaybolmasın kemanların telleri hiç kopmasın umarım .
Fatih Karakaya okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Umutluyuz.
K. okurunun profil resmi
Duygularınızı güzel yansıtmışsınız gerçekten. Okurken sizle neşelenip, sizle korktuk. Kaleminize sağlık.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.