Erhan Bey, düşünsel şüpheyi anlatan bu yazınız aslında bi' kısım insanın da ne düşündüğünü özetler nitelikte. İdam cezasının gündeme gelmesinin gerçekten sorun mu olduğu, yeterli caydırıcılığı sağlayıp sağlayamayacağı fikri... Ben de bunun çözüm olmadığını düşünüyorum, ayrıca geleceğin belirsizliğinde bu yolla masum olduğu halde siyasi karartılarda ölebilme ihtimalini taşıyacak insanlar olabileceğini düşünüyorum. O halde ne yapmalı? Bunu cidden hem kendi başıma, hem de arkadaşlarımla kara kara düşündük. Dem yandığımız en temel nokta elbette aile. Aile içi yetiştirim tarzı, bazı kültürel yadsınmışlıklar... Kimseye anlatamazsınız, aile içindeki kadınla erkeğin iletişiminin oyun oynayan dört yaşındaki çocuk tarafından kayda alındığını ve ileride ne türlü davranış morluklarıyla vuku bulacağını, kendini göstereceğini... O halde çözüm okullardaki öğretim mi? Ben bunun sınırlı olduğunu düşünüyorum çünkü aile önce gelir. Düşüncenin sonu cidden yok ve ben de cahilce karalıyorum şu anda ama son çözümün ailelerin çocuk yetiştirmede bilinç kazanmaları gerektiği olarak düşünüyorum. Bunun belirli kuralları, bazı duyarlılıkları oluşturması, kişinin gelecekteki sosyolojik yaşamını vurma, kırma, öldürme vb. türlü insani olmayan davranışla değil de, sorun yaşıyorsa yardımla onu çözmeye odaklı, kendini anlatmaya, fikirlerini ifade etmeye odaklı bi' hayat yaşaması için, bunun şart olduğunu düşünüyorum.
Ölümler insanları sarsıyor, elbette sarsmalı da. Fakat bu sarsıntıyı, böylesi bi' toplumsal tokat yemişlik halini yaşamak için ille ölümle mi yüzyüze gelmeli insan? Kaç çocuğa, hayvana, kadına şiddet, tecavüz vb. pek çok vaka yaşandı, sayısızca... Son günlerde yaşanan bu toplumsal sarsıntının sadece ölümle böylesi hareketlenmesini de bi' noktada ikiyüzlü görüyorum.
Düşünsel muallaklığınızı iyi ki yaşamışsınız, yazınızla ben de yazdım ve umarım başkaları da kendi zihin duvarlarında aynı çarpışmayı yaşayıp düşüncelerini ifade ederler... Sevgiler.