Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

522 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Bay Pipo, Bir MİT Görevlisinin Sıradışı Yaşamı: Hiram ABAS İncelemesi.
Bu kitabın, değerli yazarlarımız Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul tarafından ele alındığı yıllarda ben yurt dışındaydım ve o zamanlar gençliğinde vermiş olduğu bir yaşam hevesi ve enerjisi ile böylesi meselelere çok uzaktım. Özelikle 90’lı yıllar, Almanya’da yaşayan biz Türkler ve Türkiye’den çalışmak için oraya göç etmiş olanlar ile birlikte, başka sebepten orada olanlar için kabukların kırıldığı yıllar olarak kalmıştır hep hafızamda. 80’lerde, o topraklara ilk ayak bastığımda daha küçüktüm, ama insanlarda genel olarak bir birliktelik ve sevginin hâkim olduğu yıllardı o günler. Kimse kimsenin görüşüne, mezhebine, namazına, niyazına, tarzına karışmazdı. Ne de olsa orası gurbetti, hepimiz aynı toprakların insanıydık ve bir hasretlik vardı hepimizin içinde. Ama önümüzde bizi bekleyen 90’lar vardı ve kışa (zorlu yıllara) az kalmıştı. Ne olduysa, 90’lı yıllar ve sonrasında oldu! Gurbette yaşayan biz insanların kiminde bir ayrışma, aşırı din eksenine kayma, ideolojik düşünce ve fikir değişimi, bölücülük ve sayamayacağım daha nice şeyler oldu. O günlerde tarafsız ve sadece arkadaş olan biz iyi 3 arkadaş bile, o süreç sonrasında resmen evrimleşmeye başlamıştık ve artık bugüne geldiğimizde birimiz sağ görüşlü, birimiz sol görüşlü ve bir diğerimiz ise hilafet devleti tafracısı, ümmetçi oluverdi. Bunları tetikleyen ve temelinde yatan sebep ne miydi? O zaman gelin buna hep birlikte bakalım. Zaman ilerledi ve 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın da yıkılması ile yeni bir dünya düzenine gireceğimizi, geçmişte olan savaşların türünün kabuk değiştireceğini, Soğuk Savaş’ın yerini (sinsi ve daha acımasız olan) mezhepsel ideolojik savaşların alacağını iç/dış istihbaratlar, askeri kanat, siyasetçiler ve elitler dışında kimse bilemezdi. Evet, ilginç gelişmeler yaşanıyordu ve aradan çok zaman geçmeden 1 Temmuz 1991’de Varşova Paktı’da dağıldı. Artık “Yeni Dünya Düzeni”n de amaca giden yolda her şeyi mubah bilenler için önlerinde tek bir engel vardı. SSCB (Bilmeyenler için: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) son kaleydi ve bu yeni düzen için yıkılması gerekliydi! Vladimir İlyiç Ulyanov’un (Lenin) önderliğinde başlayan 1917 Ekim devrimi, başka bir deyişle Bolşevik İhtilali ile gelişen süreç, 30 Aralık 1922'de SSCB’nin kurulması ve gene yaşanan olumsuzluklar, iç kargaşalar sonrasında, “25 Aralık 1991’de Mihail Sergeyeviç Gorbaçov’un televizyona çıkarak; Görevimi kaygı içinde ama umutla bırakıyorum. Herkese iyi şanslar diliyorum” diyerek görevinden istifa etmesi ile SSCB 20. yüzyılda yerini tamamen bu yeni düzene sessiz sedasız teslim etti. SSCB’nin dağılma sürecinin tohumları ise yıllar önce atılmıştı. Bu tohumları ekerek, kapitalist bir yeni dünya düzeninde, kendisinden bir başkasını süper güç olarak görmek istemeyen hangi ülke olabilir ki?! Evet, haklısınız! ABD’den bir başkasına bu inceleme de başrol vermek gerçekten haksızlık olurdu, değil mi arkadaşlar? Şimdi yiğidi öldür, ama hakkını yeme! Adamlar bu iş için tüm think tank (strateji ve yöntem geliştirme merkezleri için kullanılan bir tabir) unsurlarını ABD’nin bekası ve gelecekte Jandarmalığını yapacağı İsrail için ortaya koymasında ne yapsınlar… Aslında birçok şey CIA ve MI6’nın, Alman Nazi subayı Reinhard Gehlen ile anlaşması sonrasında başladı da diyebiliriz. CIA ilk başta tecrübeli ve acımasız ajan Gehlen'in, Gehlen Örgütü'nü kurmasına bilfiil yardım etti ve sonrasında da Gehlen İstihbarat Örgütü CIA adına çalışmaya, faaliyetler yürütmeye başladı. O dönemlerde Yahudiler, UK’yi (Birleşik Krallık İngiltere) neredeyse ele geçirmişti. Hali hazırda Almanya'da da inanılmaz derece güçlüydüler. Birleşik Krallığa da zaten Almanya üzerinden geçiş yapmışlardı. Devlet-i 'Aliyye Osmanlı ise tüm yaşanan savaşlar sonrasında zayıf düşmüş ve parçalanmış durumdaydı. Yahudiler, Filistin topraklarında henüz bir devlet kurmaya hazır olmadıklarından, o dönemde Filistin hala bir İngiliz mandası himayesindeydi. Bir süre sonra gerekli olan tüm hazırlıklar tamamlandı. Fakat ortada oluşan bu şartlara dünya kamuoyu henüz hazırlıklı değildi. Dünya bir yana dursun, Yahudiler içinde bile yeni kurulacak olan İsrail devletine karşı itiraz sesleri de yok değildi. Dünyanın geneline dağılmış olarak yaşayan Yahudilerin birçoğu ise, Bilmedikleri bu meçhul topraklara gitmek ve yerleşmek istemiyorlardı. Orada, Ortadoğu da başlarına ne geleceğinden emin olamayan bu kitle, böylesi meşakkatli ve sonu belli olmayan işe kalkışmak istemiyorlardı. İşte bu noktadan itibaren, ileri düzey seçilmişlerden oluşan Siyonist liderler, Almanya ve Birleşik Krallığı kaçınılmaz bir savaşa sürükleyerek, bu iki güçlü sanayi ülkesini küçültme fikrinde hemfikirdiler. Bu planlarının tutması halinde, amaçlarına ulaşacak, hem bu iki ülke zayıflatılacak ve Filistin’e de istedikleri göç dalgasını başlatmış olacaklardır. Daha da önemli olanıysa; Bu plan ile birlikte, siyasî ve iktisadî olarak önemli ölçüde ellerinde olan ABD daha da güçlenerek ileride, her alanda bir dünya devi olma fırsatını yakalayacaktı. ABD'nin bir lider olarak kalmasını ve diğer devletlerin de kolektif olarak ABD ile birlikte yürümesini sağlamak adına, Yahudilerin plan dâhilinde hedef gördükleri SSCB biçilmiş kaftandı. Çift kutba bölünmüş bir dünyada, yeni çekişmeler ve uzun süre yaşanacak bir soğuk savaş için feda edilebilecek en iyi kurbandı SSCB. "Vekâlet Savaşı" nedir bilir misiniz? Çoğunuza garip ve yabancı gelecek bu konuya da gelin hep beraber bakalım ve incelememize buradan devam edelim. Uluslararası arenada çokça kullanılan bir deyim vardır; “Proxy War” Bunun günümüzde olan telaffuzu “Vekâlet Savaşı”dır. Yani bir devletin ya da ülkenin kendi yürütmesi gereken savaşını bir başka başkasına yaptırmasına Proxy War denir. 1989’da Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra Soğuk Savaş için öngörülen sürenin dolup, ezeli düşmanların dost olmalarına rağmen bu vekâlet savaşları, hızını kesmeden devam etmekteydi. Bu tür savaşlara geçmişten günümüze Afrika topraklarında, Uzak Doğu’da ve son zamanlarda sıklıkla Orta Doğu’da şahit olduk. Vekâlet savaşları yeri geldiğinde, bir devlet tarafından veya örgüt aracılığı ile yürütülürken, çoğu zaman daha başka bir yol izlenerek, bazı paralı askerler aracılığı ile de yapılmaktadır. Kimi devletler arkalarına aldıkları güç ile bu savaşta taraf olduğunu gizlemezken, bazı devletler ise böylesi hadiseleri alenen doğrulamaktan kaçınırlar. İşte size yıllar süren bir Proxy War örneği: 1979 yılında, Sovyetlerin Afganistan'a girmesinden sonra, Amerikan hükumetini Afganistan topraklarında CIA destekli operasyonlara başladı. Yerleşik yerel güçlere ve halka askeri teçhizat, mühimmat ve maddi yardım yapmayı da ihmal etmedi. 1990’lara kadar süregelen bu süre zarfında Tabilan'ı yaratıp, Sovyetlere karşı olan bu savaşa hazırlaması ve Afganistan’a özgürlük adı altında din savaşı açtırması; Pakistan ve Suudi Arabistan’ında desteklediği Cihat adına Sovyetleri bu topraklardan çekilmeye zorlayana kadar verilen savaşın adıydı " Vekâlet Savaşı". İşte şimdi kitabımız Bay Pipo’ya ve biraz olsun vekil olarak kullanıldığımız, ülkemizde yaşanan o günlere… "Bu kitapta anlatılanlar tümüyle gerçektir... Adı geçenler gerçek kişilerdir... Olaylar, tanıkların ağzından aktarılmıştır... İşte MİT'in gayri resmi tarihi..." Aslında ben de bu kitabı biraz olsun daha iyi anlayabilmeniz için, yazarımızın da önerdiği gibi önce ‘Reis’ kitabını okumanız tavsiyesinde bulunacağım. Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul'un araştırmalarından yola çıkarak hazırlanmış olan bu kitap, eski MİT müsteşarı, boksör Hiram Abbas'ın hayat hikâyesini, türlü entrikaları, MİT içinde yaşanan çekişmeleri, askeri darbeleri, faili meçhulleri ve yakın Türk siyasi tarihinde yaşanan, okudukça gözlerinize inanamayacağınız gerçeklerini anlatıyor. Geçmişten bugüne bir kıyaslama yapmak gerekirse, aslında o günlerden bugünlere çokta bir şey değişmemiş gibi geliyor. Türkiye de, 1950 sonrasında yaşanacak olaylar ve ihtilaller zincirinin altından, deyim yerindeyse; neredeyse "her taşın altından" Amerika çıkacaktı. Gelişmekte olan bu süreçte başta olanlar geçici süreliğine yerlerini değiştirseler de, her daim yukarıda oldular ve aşağıda biz alt tabaka insanları göz göre göre aptal ve hatta cahil yerine koyarak tüm faaliyetlerini yürüttüler. Kitabı okurken, hangi yazarların, aydınların, insan hakları savunucularının kendi adamları tepedeyken nasıl methiyeler düzdüklerini, haksızlıklara göz yumduklarını onların aynı günümüzde olduğu gibi paralı kalemşörlüklerini ya da sözcülüklerini yaptıklarını okuyacağız. George WASHINGTON’un, 17 Eylül 1796 tarihinde görevine veda ederken, kendi ülkesi adına yaptığı, konuşma içeriğini aklıselim analiz ettiğimizde, karşımıza gerçekten ders niteliğinde bir tavsiye metni çıktığını görüyoruz. Kendisi görevden ayrılırken aynen şunları söylemekteydi. "Belirli bir millete sevdayla bağlanmaktan kaçınınız. Başka bir ülkeye nefret yahut sevgi duyguları beslemeyi âdet edinen milletler köleleşirler, kendi görev ve çıkarlarını unuturlar. Zira bir millet ortaklık hayaline kapılarak başka bir millete bağlandı mı, bu ikincisinin kavgalarına boşu boşuna karışır. Üstelik ona imtiyazlar tanır. Bu ise kendisinin sömürülmesine yol açmakla kalmaz, başka ülkelerin düşmanlığını ve misillemelerini de üstüne çeker. Büyük ve güçlü bir ülkeyle öyle bir ilişki kuran küçük yahut zayıf bir millet, ötekisinin uydusu olmaktan kurtulamaz. Yabancı entrikaların aleti durumundaki kişiler, güvenini ve alkışını kazandıkları halkı aldatarak, onun çıkarlarını başkalarına teslim etmesini sağlarken, bütün bunlara karşı çıkan gerçek yurtseverler şüpheli duruma düşürülüp lanetlenebilirler." Ayrıca, ABD’in yıllarca komünizm belası yalanı ile ülkemizi korumak adına yapmış olduğu sözde para ve askeri yardımları da anlatmaktadır. Bu kirli çıkar ilişkisi ile siyaset ve askeriye kanadında ortaya çıkan çirkin tablo gözler önüne serilmektedir. Kitapta sıkça rastladığımız şeylerden birisi de: "İşte bunlar hep Amerika'nın oyunu" sözüdür... Yeri geldiğinde işler bazen o kadar birbirine karışmıştır ki, kimin kime, hangi amaçla hizmet ettiğini bile çözemez duruma geliyoruz. Ahmet Salih KORUR tarafından bu işe uygun görülen Hiram ABAS’ı, "Sakın unutma: söz ağzımızda iken biz ona, ağzımızdan çıktıktan sonra o bize hâkim olur!" sözleri ile, dönemin Adalet Bakanı Hüseyin Avni Göktürk’e kapıdan uğurlarken, kafama takılan ve aslında hep aklımda olanda, Yüce Türk Milletinin bekası için böylesi bir makam ve mevkie bir Mason’un uygun görülmesidir. Mason kelimesini kitapta çok göreceğiz ve tanıdığımız birçok ismin de aslında Mason olduğunu da buradan okuyarak öğreneceğiz. İlginç olanı da Hiram ABAS’ın, ne kadar zorlu şartlar altında olursa olsun, cesurluğu, gözü pekliği, korkusuzluğu, kararlılığı ile vakti zamanında ülkemizin iyi istihbaratçılarından sayılarak, zaman içerisinde MİT Müsteşar Yardımcılığına kadar kariyer yapabilmesidir. Kariyeri süresince ‘Türkiye’nin James Bond’u’ olarak da anılmıştır kendisi ve bunu kitapta sıkılıkla göreceksiniz. Kitapta, ABAS’ın ‘Pipo’su dikkatimizi çeken ayrı detaylardan birisidir. Gençlik yıllarında kullanmaya başladığı piposu artık onun bir ayrılmazı olmuştu ve kendisini onsuz görmek neredeyse imkânsızdı. Yakın çevresi ve kendisi ile irtibatta olanlar artık onu piposuyla tanıyorlardı. Eski bir İngiliz geleneğiydi; soylu ailelerin erkek çocuklarına, delikanlılık çağına geldiklerinde bir kılıç ve bir pipo hediye edilirdi. ~ Sayfa 13 ~ Her zaman uykuya hasret kaldığı gibi kalkmıştı o sabah gene Hiram ABAS. Alışkanlık haline getirdiği ayrılmaz piposunu boş ağzına götürdü, yatakta sırtüstü uzanırken birbirine kenetlediği elleri ile tavanda bir noktaya odaklanarak dakikalarca düşündü. O gün işe gitmek için kalktı ve hazırlandı. Kimse bu hazırlığın bir son olacağını bilemezdi. Yıllarca korkusuzca üzerine gittiği ve etrafında adeta kol gezen ölümün bugün onu beklediğini hiç ama hiç aklından geçirmedi her zamanki gibi. Her daim kafasından önce elleriyle çalışan ABAS, saldırıya uğradığı bu suikasta en hazırlıklı insanlardan biriydi. Fakat saldırıda esnasında ölürken eli tabancasında değil, o çok sevdiği piposundaydı. Kitapta, ABAS’ın kendisi, ailesi ve etrafı ile olan ilişkileri de detaylı bir şekilde anlatılıyor. ABAS’ın MİT’te işe başlamasından sonrasını, o dönemde ülkemiz üzerinde yaşanan olayları, Türkiye’de yaşayan toplumun üzerine adeta karabasan gibi çöken bir dönemi, iki usta kalemin detaylı araştırma becerileri ile okuma imkânına sahip oluyoruz. 1950 ve 2000’lere kadar uzanan bir dönemi kapsadığı için birçok olay ve kişiyi okuyor, adlarınız duymadığımız kişileri öğreniyor ve bu kişilerin olumlu, olumsuz yönlerini gördükçe yeri geliyor kızıyor, yeri geliyor kendimizi tutamayıp küfür bile ettiğimiz oluyor. Çok geniş bir tarihi, olayları ve konuları ele aldığından dolayı, bu kitabı geniş bir zamanda okumanızı, gerekirse çift dikiş geçmenizi ve okurken kafanızın sakin olmasını tavsiye edeceğim. Zaten o dönemi yaşamış olanlar, olayların az çok birbiri ile bağlantılı olduğunu bilirler ve kendilerine tanıdık bu olayları anılarında canlandıracaklardır. Akıcı dilde yazılmış güzel bir kitap olduğunu kesinlikle ifade edebilirim. Her yaşta insanın dikkatini çekebilecek, özellikte bir kitap olduğu için okurken bunaltmayacağına eminim. Soner YALÇIN ve Doğan YURDAKUL’un kalemine, araştırmacı yazarlığına burada 10 üzerinde 10 vermek isterim. Her vatandaşın evinde, kişisel kütüphanesinde olması gereken bir kitaptır. Bizler geçmiş ve yakın tarihimizi çok iyi ele almalı ve bilmeliyiz. Eğer bu konuda bir hataya düşersek aklımıza ilk geçek şu olsun. Ne demiş ulu önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, “Tarihini bilmeyen milletler, yok olmaya mahkûmdur.” Ve işte bu sebeptendir ki, gençliğimde düşmüş olduğun hatalarımı kendimce telafi ettim ve tarih konusunda kendimi donatabildiğimce donatmaya gayret gösterdim. Şimdiden keyifli okumalar dilerim arkadaşlar. Bir sonraki kitap yorumu ve değerlendirmesin de görüşmek dileğiyle. Esen kalınız! ~ A.Y. ~
Bay Pipo
Bay PipoSoner Yalçın · Doğan Kitap · 20053,908 okunma
··
1.213 görüntüleme
Edmond Dantes okurunun profil resmi
Hocam incelemeyi 2 yıl önce yazmışsınız ama ben henüz bugün akışımda karşılaştığım için okudum. Bay Pipo kitabını görünce hemen aklıma lise yıllarım geldi, Bay Pipo'nun ben de şöyle bir hatırası var; sanırım henüz liseye yeni başlamıştım. Küçük bir ilçede yaşıyorduk ve babam da öğretmen olduğu için tüm hocalarımı tanır bazılarıyla da yakın arkadaşlık ederdi. Bir akşam hocalarımdan bazıları evimize yemeğe geldiler, konu tabiki bana ve sınıfımdaki başarılı öğrencilere geldi. Merve adında çok başarılı bir sınıf arkadaşım vardı. Hocalarımdan biri babama "Merve Bay Pipo okuyor" demiş ve gülüşmüşler aynı zamanda da takdir etmişlerdi. Ben de bu Bay Pipo ne anlatıyorki bunların bu kadar hoşuna gidiyor düşünmüştüm ve okumaya karar vermiştim. Tabi ilerleyen yıllarda ergenliğin bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak boş işlerle uğraşmak, saçlarımı jöleleyip kız peşinde koşmak daha ilgi çekici hale geldi😁😁 O gün bu gündür Bay Pipo ile her karşılaştığımda o akşam yemeği aklıma gelir. Ve maalesef hala okumadım. Fakat incelemenizden sonra 20 yıla yaklaşan bu hatıra ile birlikte artık okuyayım dedim. En kısa süre de temin edip okuyacağım hocam😊 Emeğinize sağlık çok güzel bir inceleme olmuş.
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Çok güzel bir anekdot olmuş sizin o zaman içerisinde aileniz ve yakın çevre sevdiklerinizle birlikte yaşadığınız. Ne mutlu bana ki, yine bir insana güzel şeyler anımsatabildim. Benim de gerçekten birçok anılarımı çağrıştıran bir dönemi anlatan kitaplardan Bay Pipo. Kitabı okumanızı gerçekten tavsiye ederim. Dün son okumakta olduğum '
Yeşil
Yeşil
' adlı kitabın içeriğinde bilfiil Hiram Abas ve yine o yılların birçok personelinin adı geçince, bu kitapla olan birçok bağlantılı hadiseleri geldi aklıma işte. Bence imkânlar doğrultusunda, her iki eseri de değerlendirebilirsiniz. Edebiyatınız ve hayatınıza dair güzel anekdotlarınızın bitmemesi dileğiyle. Saygılar. 😊
Lina okurunun profil resmi
Tebrik ederim Adem,muhteşem bir yorum olmuş
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Благодаря ви Linacığım. Biraz benden, biraz tarihten, biraz kitaptan derken ortaya çok farklı bir şey çıktı. Evet, uzun oluyor biliyorum, ama bende böyle keyif alıyorum doğrusu. Okumana sevindim. Sağlıcakla kalasın ve kendine iyi bakasın güzel insan. :)
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Okumakta olduğum '
Yeşil
Yeşil
' adlı kitap, bu konu ile fazlasıyla örtüşüyor ve sanırım, belki de yapacağım yeni incelemeye buradan alıntı ve ekleme yapacağım gibi görünüyor. İpin ucu burada, bu kitapta geçen birçok şahısla da bağlantılı.
Bu yorum görüntülenemiyor
Necip G. okurunun profil resmi
Adem bey çok emek harcamışsınız ama ortaya muazzam bir inceleme çıkmış... Ben de kitabı çıktığı yıl alıp okumuştum. Zaten bu kitap, ele aldığı konular itibariyle Türkiye'de kilometre taşı diyebileceğimiz kitapların başındadır... Sonra bu işi sulandıranlar da oldu ama neticede bu ve benzeri birkaç kitap, bazı konularda hepimize yeni bir bakış açısı kazandırdı. Duvarın öte yanını gösterdi bize... Üzerinden uzun bir zaman geçtiği için kitaptaki pek çok detay hafızamızın gerilerine atıldı doğal olarak. İncelemenizi biraz da hatırlamak adına dikkatle okudum. Ellerinize ve emeklerinize sağlık...
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Rica ederim Necip Bey. İlgi ve alaka için ben teşekkür ederim. Evet, konu çok dallı budaklı ve özellikle bu kitabı öyle iki satırda inceleyip bırakmak gerçekten haksızlık olurdu diye düşünüyorum. Ben konuyu biraz farklı olarak ele almak istedim ve bu kitapta bahse konu olan ülke ve ülke istihbarat çekişmelerinin temelde nasıl, kimler tarafından, ne amaçla başlatıldığını ve ilk girişte de okuduğunuz üzere, sonrasında 1990 ve 2000'li yıllarda biz insanlar üzerinde nasıl bir etki verdiğini biraz olsun ifade etmek istedim. Sonuna kadar sabır ile okuduğunuz için ben size tekrar teşekkür ederim. Hayırlı ve güzel bir akşam dilerim üstadım.
Requiem okurunun profil resmi
Baya kaliteli kitap..devlet denen örgütü iyi anlatıyor..
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Bak gene yeni gördüm yorumunu. Sen beni furacan biliyom. :))
4 sonraki yanıtı göster
Lightmorelight okurunun profil resmi
Adem bey elinize sağlık. Bu kitabı çıkınca alıp okumuştum. Ama aklımda hiç bir şey kalmamış. Sizin değerlendirmeyi okuyunca niye unuttuğumu anladım. Ekonomi güçlü olunca her şeyin güçlü olur. İstihbaratta, askerde. Tabi oda ilme, üniversiteye ve demokratik hukuk devletine bağlı kalmaya bağlı. Neyse değerlendirmenizde en beğendiğim kısım Almanya zamanlarıniz idi. Zât ı alinizin yerinde olsam o kısmı müstakil ele alıp genişletip yazmaya çalışırdım. Selametle efenim.
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Evet, o kısmı biraz dar tuttum, hak veriyorum size. 20 Yılımı verdim ve yazacak o kadar çok şey var ki!!! Burada işin özü Bay Pipo olduğu için ufak ve farklı bir giriş yapayım istedim. Eleştiriler tabi ki de olacaktır. Eleştiriler bize ileride her daim bir önceki hatalarımızı hatırlatır ve tekrarından kaçınmamızı sağlayarak, biz konu derleyenlerin deneyimlerini arttırarak daha da olgunlaştırır. Hayırlı ve güzel bir Cuma akşamı olması dileğiyle. Sağlıcakla kalasınız. :))
Sümeyye Arzakçı okurunun profil resmi
Adem bey incelemeleriniz için birisi önermişti sizi takip et hakkını veriyor demişti. Her incelemenizi okuyorum diyemem karşıma çıktıkça okuyorum. Yorumum incelemeniz kadar güzel olmayacak ama fikrimi belirtmeden geçmek istemediğim bir inceleme olmuş. Sizin kitaplara olan incelemeniz kitapları okurken dikkat etmediğim çok noktaya vurgu yapıyor. Tabi yaşımın ve bu zaman ki ilgili olduğum noktalar yüzünden şu an ki yöneldiğim kitaplar farklı. İncelemesini yaptığınız çoğu kitabı okuyacaklarıma ekliyorum. Sizin kadar iyi bir okur olur muyum bilmiyorum ama okuma isteği uyandırıyor çoğu bende.Ellinize sağlık. 👏🏾💐
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Bu güzel düşünceniz ve yorumunuz için teşekkür ederim. Keyifle olsun Sümeyye Hanım. Hayırlı ve güzel bir akşam diliyorum size. :))
Nilüfer okurunun profil resmi
Adem Bey gayet doyurucu bir inceleme olmuş, çok beğendim elinize sağlık. Bu kitap bizde de vardı galiba babamdaydı. O yıllarda ben de pek ilgilenmemiştim ama çok iyi hatırlıyorum önemli bir kitap diye aklıma yer ettiğini.
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
İlginiz ve yorumunuz ve okuyarak vakit ayırdığınız için asıl ben teşekkür ederim. Evet, gerçekten bu konuya ilgisi olanlar için bulunmaz kaynaklardan birisidir diye düşünüyorum. El altında ya da bir kütüphanede durmasında sakınca yoktur. Konuya hakim olmayan birisi için gerçekten sıkıcı olabilir biliyorum, ama insan orada geçen hadiseleri açıp az biraz incelediğinde bile olayın akışına kapılacaktır diye düşünmeden de edemiyorum. Her halükarda, sizinde ifade ettiğiniz gibi "önem arz eden" kitaplardan birisidir. Gecenizin güzel geçmesi ümidiyle Nilüfer hanım. Sağlıcakla kalınız efendim.
Gamze Ö. okurunun profil resmi
Ben bu kitabı maalesef çok gençken okudum, o dönemlere yaşayarak da tanıklık etmediğimden neyi ne kadar anladığım meçhul:) Ama Reis ve Bay Pipo kitaplarından baya etkilendiğimi hatırlıyorum. Özellikle Reis i çok beğenmiştim, konusu daha sürükleyici geldi bana nedense.
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Aslına bakarsanız, o dönemlerde yaşamamış olsa da, insan elinden geldiği kadar döneme dair haberleri, kitapları, makaleleri vs. ele aldıkça, yaşamış gibi oluyor sanki. Ben de elimden geldiği kadarı ile aklımda olanları ve okuyup gördüklerimi, araştırdıkları mı birleştirerek bir şeyler çıkartmaya çalışıyorum. Yorumunuz için çok teşekkür ederim Gamze Hanım. Saygılar.
2 sonraki yanıtı göster
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.