Bu öyküleri okuyorum, ama her defasında nasıl bir yorum yapacağız, neyi değerlendireceğiz sorusuna takılıyorum.
Sinekli Bakkal'ı ilkokul zamanında falan zorla okumuştum sanırım bitirememiştim de aklımda kalan hiç bir şey yok. Bu sitenin bu yönünü seviyorum son sürat okusak da hiç bir şey okumamışım hissi oluşturuyor bizde. Türk yazarlar konusunda kendi eksikliğimin oldukça farkındayım ama her seferinde burada birileri daha da pekiştiriyor bu eksiğimi. Hiç Ağaoğlu okumadım sanırım Adıvar da hiç okumadım. Okulda hep dönem ödevi, bilmem ne sınavı gibi zorunlu tutularak oluşturulan önyargı biraz da bu benim için bu eserlere. Neyse bu başka bir zamanın konusu çok dağıtmayayım.
Biraz incelemelere baktım, internette dolaştım geldim. Yanlışsam düzelt Erhan, Adıvar doğu-batı kıyası (pek çok yazarımız gibi) yapmış, kadından yana bir tutum sergilemiş Sinekli Bakkal'da, doğru anladıysam okuduklarımdan, Adalet Ağaoğlu da sanırım yeniden yazımı bu yüzden Rabia üzerine kurmuş. Kadının toplum içindeki yeri üzerine bir ah ediş gibi hissettim ya da kadının yıllar içinde toplum içinde gelebildiği nokta mı.
Doğulu müslüman Rabia - batılı gavur ile evlenmek istediğinde zamanın birinde ne kıyametler kopmuştu, şimdi böyle şeylere kimsenin aldırdığı yok der gibi hikayenin başında. İlk verdiğin linkte Adıvar, Batı'yı örnek alalım ama kendi kültürümüzü de muhafaza edelim der romanında demiş, sanki Huzur'da da Tanpınar benzer bir şey söylüyordu ya da Matmazel Noraliya'da da buna benzer bir öğüt vardı. O dönemlerin gözde görüşü buydu belki de.. Aynı linkte AĞAOĞLU Batı bize çürümüşlüğünü ve Batı'ya özentinin kendi kültürümüzü unutuşuna yol açtığı görüşünü benimsediğini söylemiş ki bu sanki daha gerçekçi günümüze bakaraktan.
Yine sanırım Sinekli Bakkal evlendirip bitiriyor romanı, Ağaoğlu evlendikten sonra neler yaşanmış olabileceğini de kurmuş?
Çok da bilmiyorum işte. Kitabı okusam daha güzel bir yorum getirebilirdim. Rabia da pek çokları gibi kendisine yüklenen rolü oynadı, ideal kadın olduğuna inandırıldık ama bakın gerçekte böyle olması makuldü gibi bir mesaj aldım hikayeden. Biraz hüzünlü bir havası vardı. 4 tane hoşuma giden cümle aldım yeniden yazımdan;
"Hayatlar unutulsun gitsin, ahşap konaklar ve yalılar bizim olsun. "
"Şimdi bütün düğünler, doğum günleri, maç zaferleri böyle kutlanıyor; sesli bir ışık seli, sahiden bombaların patlayıp durduğu, her köşebaşında birkaç can aldığı günlerin üstünü örtüyor."
"Rabia ile evlenebilmek için her şeyinden vazgeçmişti, sünnet olmuş, kuranı ezberlemişti ... " Arzu edilen bu yazar tarafından tabi ama gerçekçi mi, gerçekte kaç tane böyle Peregrini bulunur sorguladım.
"Düşünüyorum da, o kadar erkeklik düşkünü mahallemiz, ne kadar da edilgendi, dişiydi. " Bu alıntıya romanı okumuş olsam daha iyi bir anlam yüklerdim diye düşündüm.
Emeğine sağlık, Metin abi ile yeniden yazım etkinliği harika fikir bence. Nasıl bir şey olur bilemiyorum ama sanırım denemek istiyorum. :)