Neden anlatmak zorundaydı Atay? Neden anlatmak zorunda hissederiz kendimizi? Bu sorunun yalnızca Atay için değil, yazan çoğu insan için geçerli olan, aslında basit, bu yüzden artık pek rağbet etmediğimiz bir cevabı var: Atay anlatmak istiyordu çünkü anlaşılmak istiyordu. Günlük'te açık bir biçimde dile getirmişti bunu. Romanlarındaysa kahramanlarının ağzından espriyle kuşatılmış bir biçimde dile getirdiği yine buydu. "Yaşarken anlaşılmaya mecburum," der Hikmet, "insanlar bilmeli." Atay'ın kahramanlarının zihinlerini sürekli meşgul eden, aslında hepimizin bildiği şeyler: İnsan anlatmak ister çünkü anlatamamak bütünüyle unutulmak demektir ("Bütünüyle unutulmaya kimsenin gücü yetmiyor ... bütünüyle unutulmak gibi acıklı bir oyuna kimsenin yüreği dayanamıyor," der Turgut), çünkü anlatamayan insan dile getiremediği öfkesiyle baş başa kalır, çünkü anlatamamak "rüyada bağırmak isteyip de sesi çıkmayan insanın dehşetine düşürür insanı", çünkü anlatamamak yalnızlık demektir (Selim Işık'ın Şarkılar'ına Süleyman Kargı'nın düştüğü açıklamalarda geçer: "Kelimeden önce yalnızlık vardı") vs ...