Gönderi

Rousseau, uygar insanın özelliklerini, doğal durumdaki insana atfetmesi nedeniyle Hobbes’u eleştirir. Uygar insanın siyasi otoritelerin çöktüğü bir durumda saldırganlaşması onun doğal olarak saldırgan olduğunu göstermez. Örneğin, William Golding’in sonra sinemaya da uyarlanan Sineklerin Tanrısı romanında, Hobbes’unkine benzer bir insan doğası anlayışı işlenir. Uygarlıktan uzaklaşan ve ıssız bir adaya düşen çocukların yaşamına çok geçmeden güç mücadelesi ve vahşet egemen olur. Bu durumu, toplumsal kurumlar dizginlemeseydi, insan doğasının ne denli yıkıcı olacağının kanıtı olarak değerlendirmek, günümüz karamsar insanları arasında epey yaygındır. Oysa aynı durumun bir başka açıklamasına göre, çocukların adada kurdukları vahşi düzen aslında o güne kadar boyun eğmek zorunda bırakıldıkları büyüklerin dünyasının ahlaki standartlarına ve aşırı disiplinle onları “iyi” olmaya zorlayan eğitim sistemine tepkidir. Baskının olduğu yerlerde tepkisel özgürlük mücadelelerinin olması şaşırtıcı değildir. Ama büyükler çubuğu bir tarafa bükmeye çalışırken, çocuklar tepkisel olarak öteki yana büker; özgürlüğü kuralsızlık zannedip, tüm sınırlardan ve ahlaksal ilkelerden kurtuluş olarak görürler. Çocukların davranışları, yıkmaya çalıştıkları uygarlığın normlarına tepkisel olduğu ölçüde, kendilerini “öteki” üzerinden tanımlamış olurlar ve gerçek özgürlüğe ulaşamazlar. Rousseau’ya göre çoğumuzun özgürlüğü negatif özgürlük ya da kuralsızlık olarak algılamasının temelinde benzer bir motivasyon bulunur.
Sayfa 53
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.