Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

736 syf.
10/10 puan verdi
Ying yang!
Kitap bittiğinden beri kaç defa oturdum başına inceleme yazmak amacıyla... Kaç kez tekrar tekrar sayfaları çevirip göz attım işaretlediğim yerlere... Olmuyor dedim yazamayacağım hiçbir şey çıkmayacak yapamıyorum. Oysa ki yazmalıyım. Bilinsin az da olsa okumak isteyenler olsun. Sonunda bir şekilde cümleler çıkmaya başladı işte... Böyle bir yapıta inceleme yazacak kabiliyetim kesinlikle yok. Neden mi? İçinde romanla beraber o kadar çok bilgi var ki... Geçmişten günümüze gelen hepimizin bildiği insan kıyımları var. Soykırımlar işkenceler... Peki ya o caniler o insanlara işkence edenler mi kötü gerçekten yoksa sen mi kötüsün? Evet evet sen! Normal görünen hatta bir melek olan sen! Sen kötüsün insan! Bunu sorguluyor işte kitap. Bunu kanıtları ile bir bir seriyor önümüze. İyi ile kötü kavramları birbirine geçiyor. Haliyle kafa da birbirine dolaşıyor. Tamam duruyorum biraz! Nefes alıyoruz. Yazardan bahsedeyim biraz: Danimarkalı olan yazar, iletişim ve sosyoloji alanında yüksek lisans yapmış. Bununla kalan birisi değil ama. Öyle çok bilgi birimine sahip ki. Bunu kitapta bulunan bazı teorik bölümlerde kendisi bize gösteriyor. Kitapta yer alan en önemli konulardan birisi, insanın çalışma arkadaşları tarafından uğradığı psikolojik baskı ile birlikte taciz... Bu konu yazarın bir dönem çalıştığı iş yerinde yaşadığı sorunlardan birisi... O dönem çok aşırı baskı yaşamadığını söylese bile derinden iz bıraktığı belli baskıların. Çünkü kitaptaki karakterle öyle bütünleşmiş ki... Gerçi yazarın şöyle bir cümlesine de denk geldim: “Bu, hayatımın en mutsuz ve en yaratıcı şekilde engellendiği bir dönemdi” Nedir bu baskılar? Senin gibi olmadığını gördüğün insanı dışlama. En temel şey bu... İşin acı yanı ise bunun farkında olmama... Karşındakine yükleme bu durumu. "Sorunlu olan o! Hasta olan o! Psikolojisi bozuk olan o!" İlk işe başladığım zaman 19 yaşındaydım. Bu dönemlerde benden en az on yaş büyük insanlar tarafından meğer bunları yaşamışım. Bu kitapta bunu öğrendim. Elbette onların bana kötü davrandığını biliyordum. Ancak bunun bu kadar net bir durum olduğunu ve taciz boyutunda olduğunu bilmiyordum. O günlerde sakindim çekingendim. Şimdi içimde yatan tahammülsüz bir canavar var. Bu canavar ile genelde iş yerimde karşılaşıyor olmak tam da bu baskının sonucunda olan bir şey değil midir? Çocukken hep sessiz içe kapanık diye şikayet edilirdim aileme. Oysa şimdi... Pek sevilen birisi değilim çalışma yaşamında. Bununla yüzleşiyor olmak inanın kolay bir şey değil. Üstelik bunun ana kaynağını yeni yeni benimserken... Biraz da soykırımlara dönelim. Ruslar,Almanlar, Yahudiler, Sırplar, Boşnaklar, Afrikadakiler... Binlerce var belki de. Ha hepimizin rahatsız olacağı bizler de varız elbette. Her ne kadar biz soykırım olduğunu kabul etmesek de yabancılar özellikle de Danimarka'yı biliyorsunuz. Bunların bir önemi yok ama kitapta. Asıl soykırım beklenen/olası olanlarda, askerlerde, savaşlarda değil çünkü. Asıl soykırım aramızdaki insanlarda... Sosyal baskı ile oluşan kötülük... Herkes yaptı diye yapılan koyun olma durumu yani. Sokakta gördüğümüz evsize kötü davranma mesela. Ya da Suriyeli olduğu için insanlara iğrenç bir varlık gibi davranma. Ne kadar aşağılık olduğumuzu farkettiniz mi? Bizimki psikolojik canilik... Nelere sebebiyet verdiğini düşündünüz mü? Hiç sanmıyorum. Bu kitapta onu düşünmeye bile gerek yok. Suratına vura vura gösteriyor çünkü... Birine olan davranışlar, kafada kurulan saçma sapan teoriler ile birlikte ortaya çıkan olmayan bir şeyi oluyor gibi düşünerek hareket edip insanı hasta etmek... Hasta kim normal kim? Bu sorunun cevabı kitap bitse de netlik kazanmadı... Kitapta Kötülük Psikolojisi başlığı altında birçok güzel bilgi var. Bunlar insanın neler yapabileceğini ve altta yatan sebepleri anlatıyor. Bilinen Miligram Deneyi'de anlatılmış. Bilmeyenler için açıklayıcı ve çok güzel bir video da var araştırırken denk geldiğim: youtu.be/QDEYkzA6Z3Y Peki ne anlatıyor bu deney? Tıpkı geçmişte savaşta öldürmek zorunda olduğunu düşünen askerler gibi "yapmak zorunluluğu" psikolojisi... Otoriteye itaat etmek, kendini bu şekilde rahatlatmak... Birileri istedi diye, otorite istedi diye kötülük yapmak ve bunu mecburi yaptığını varsayarak kendi özünün, benliğinin ya da adına her ne derseniz dışına çıkmak... Hepimiz yapıyoruz. Toplum istedi diye başka başka kimliklere bürünüyoruz. O toplumda olduğumuz için bize benzemeyen kişileri ise dışlamakla kalmayıp ona baskı uyguluyor ve içinde kin ve nefret tohumu ekiyoruz. Ortaya psikopat katiller, cani varlıklar çıkarıyoruz. Sonra ise suçu yine başkasına atıyoruz. Annesine babasına çevresine ya da akıl sağlığına... Oysa ki o aklı yok eden kim? Alttaki sebep bu işte. Biziz! Bunların farkında değiliz işte en acısı bu. Yaptığımızı normalleştirdiğimiz için asıl doğruyu farkedemiyoruz. Baştan aşağı hastayız aslında... Bakalım yazar ne demiş ropörtajlardan birinde: “Bir şekilde bilgisayarlar gibiyiz. Bazılarımız hayatımız boyunca aynı program üzerinde çalışıyor ve asla başka programları başlatan durumlara zorlanmıyoruz. Fakat bir noktada veya diğerinde, çoğumuz, hayal edebileceğimizden daha acımasız davranma deneyimine sahibiz. Bilinmeyen bir programla sonuçlanıyoruz çünkü savaştayız ya da boşanmak üzereyiz ya da işyerimizde bir tür adaletsizliğe maruz kaldık. ” İşte böyle bocalayacak durumlar olduğu zaman programda "ERROR" yazısı çıkıyor sanki... Böylelikle her şey yolundan çıkıyor. Bir kere de çıktık mı da geri dönüşü olmuyor. Tıpkı bir domino taşı etkisi ile sonuca kadar birbiri ardına geliyor. Sonucun ne olduğu kişinin karakteri, çevresel etmenler vs. yanı sıra en çok da farkındalık ile alakalı. Ne olduğumuzu neler yaptığımızı farkedip bu farkındalığı korumak. Yapılacak en önemli şey bu. Kitapla ilgili yazarın bir diğer yorumuna bakalım: “Gerçekte, kötülük, sizin ve benim gibi insanlar tarafından, doğru şeyi yaptığımızı ve yaptığımız işin tamamen makul olduğunu düşünen insanlar tarafından yapılır. Dört kadınla ilgili bu hikayeyle, hepimizin kötülük etmesini mümkün kılan ve yine de kendimizi olmadığımıza ikna eden kişisel aldatmacayı göstermek istiyorum." İşte kitapta en çok 'yuh artık, hadi be!' dedirten olay bu. Olaylar durağan ve kadınlar arası çekememezlik gibi bir durumdan sıyrılarak karmakarışık bir hal alıyor. Üstelik karakterlerin birbirini aldatmasının yanında kendilerini aldatmasını sanki yanı başımızda yaşıyormuşcasına beynimize sokuyor. Sanki her karakteri tanıyor gibiyiz. Her gün karşılaştığımız insanlar hepsi. Bu yüzden bu kadar etkileyicidir diye düşünüyorum. İnsanı bir paranoyaya sokuyorken bir yandan da "Hayır paranoyak olmamalıyım. Baksana paranoyak olunca neler oluyormuş ayol!" dedirtip iyice karakter ile bütünleştiriyor. Kitabın sonuna dek nefret ettiğim karakter ise sonunda o kadar nefret edilecek biri değilmiş. İnsan kimden nefret edeceğini kimi haklı bulacağını şaşırır. Suçlular suçsuz suçsuzlar suçlu. Ying yang gibi sanki... İyi kim kötü kim? Herkesin içinde bir kötülük var...Hayatta da buna benzer şeyler çok maalesef... Toparlarsam açık ve net: Okuyun!:) Psikoloji, gerilim, sosyoloji, tarih, polisiye... Ne ararsan var diyebilirim.
İclâl
İclâl
e ise en çok benim teşekkür etmem lazım. Aylar önce listesine aldığı bu kitabın rengini görünce tabiki mor hastalığım sebebiyle birlikte okumayı kararlaştırdık. İyiki de yapmışız.:) Sevgiler ve saygılar ile... Dip notlar: Yazarın kendi sitesinden faydalandım yazarın kendi cümleleri olan kısımlarda christianjungersen.com
İstisna
İstisnaChristian Jungersen · Ayrıntı Yayınları · 202190 okunma
··
1.606 görüntüleme
İclâl okurunun profil resmi
Sabahtan beri ben de sayfana bakıyordum incelemeyi paylaştın mı diye :))) Inceleme o kadar güzel olmuş ki... Iyi ki yazmışsın senin yorumun olmadan bir hayli eksik kalırdı bu kitap. Kitabı şöyle bir tekrar hatırladım, tekrar sarsıldım... Eline, emeğine, kalemine sağlık. Röportaja hala bakamadım ben ama incelemeyi okuduktan sonra hemen bakmalıyım dedim :)) İyi ki kitabın kapağını mor yapmışlar, nice güzel kitaplarda buluşmak dileğiyle :)))
Esther. Sema okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim:) Kitabı unutmayacağız bu kesin zaten.:) Kader ortağı olduk çok güzel oldu. Kafamız biraz bozuldu ama olsun.:)) Değdi buna. Aynı dileklerde bulunuyorum bende. Sevgilerimle 💜🤗
Ayşe* okurunun profil resmi
Vietnam savaşında bir Amerikalı askerin zippo’suna kazıdığı sözler aslında savaşın ne demek olduğunun en net göstergesi. “BİZ İSTEKSİZLER, VASIFSIZLARIN LİDERLİĞİNDE BAHTSIZLARI ÖLDÜRMEYE VE NANKÖRLER İÇİN ÖLMEYE GİDİYORUZ.” Kitabın kapağı bile çok iyi tasarlanmış, inceleme için teşekkür ederiz.
Esther. Sema okurunun profil resmi
Muhteşem ve gayet güzel özetlemiş... Ben teşekkür ederim yorum için:)
Nesrin A. okurunun profil resmi
Anne olmanın en iyi tarafı ne biliyor musunuz, bir insanın oluşumuna şahitlik ediyorsunuz, psikolojik kitapları okurken sürekli gelişimle ilişkilendiriyorsunuz. Yeni yeni farkediyorum o masumiyet ile birlikte çoğu çocuğun içinden saf, katıksız bir biçimde acımasızlık fışkırıyor, akran zorbalığı denilen bastırılması gereken duygularla uğraşıyor çoğu veli. Acaba çok bastırılınca da büyüyünce mi çıkıyor böyle, iş ortamlarında, kariyer hesaplarında, ilişkilerde? Yoksa her halükarda eğilimimiz bu yönde olduğundan mı davranışlarımız böyle? Güzel bir inceleme, kitabı zaten eklemiştim okuyacaklarıma, Ayrıntı Yayınları'nın bu kapakları da ayrıca güzel oluyor, size de güzel bir tesadüf olmuş :)
Esther. Sema okurunun profil resmi
İnsanın içinde vahşilik hep var. Sadece evcilleşmiş hayvanlar gibi büyüdükçe bu törpüleniyor ama içimizde hep var oluyor sanırım. Ayrıntı Yayınları çok güzel kapaklar yapıyor ben de katılıyorum buna. Keşke biraz da makul fiyatlarda olsa.:) Çok teşekkür ederim:)
K. okurunun profil resmi
İclal'den beri kitabı tıklayıp sen de yazdın mı diye kontrol edip duruyorum. Sonunda geldi incelemen ve beklediğime değdi. Gerçekten ikinizi de kitap alırken referans alırım. Hatta Kaçan Ayna'yı da senin incelemenle satın almıştım. Bunun için frene basıyorum ama aşırı derecede kışkırmış durumdayım umarım almam. :) Kalemine sağlık, çok değerli iki incelemeden birini yazmış bulunmaktasın.
Esther. Sema okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Kübra.:) Seni çok iyi anlıyorum kitap alma konusunda. Çok zorlanıyor insan. Hatta inceleme okumasam mı bile oluyor:D Sevgilerimle.:)
Bu yorum görüntülenemiyor
Homeless okurunun profil resmi
''Asıl soykırım aramızdaki insanlarda...'' bu beni epey düşündürdü ve vurucu etki yaptı üzerimde. Emeğine sağlık yazmakla ne iyi etmişsin.
Esther. Sema okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim.:) Her şey bizde...
MUHARREM DEMİRCİ okurunun profil resmi
750 sayfalık kitabın 500 sayfasını 2 günde okudum. Çok beğendim. Özellikle işyeri ortamınında yaşanan görünür görünmez çatışmaların insan ruhunda açtığı yaraları tahlilde çok başarılı.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.