Gönderi

Kaldı ki bir milletin, asırlarca sâhibi ve hâkimi olduğu büyük coğrafyalardan birtakım kelimeler derlemiş olması, yâni, o topraklardan vergi alır, haraç alır gibi, birtakım kelimeler de almış olması bir zül değil, bir şereftir. Böyle kelimelerin, dilde millîleşerek, yaşamaya hak kazanmışlarım, aynı dilde hattâ bilhassa yaşatmak lâzım gelir. Çünkü bu kelimeler, o milletin, bir zamanlar, bizim gibi, coğrafyanın üç kıtasına hâkim, büyük devlet olduğunu hatrrlatan kıymetlerdir. O zafer ve şeref sahîfeleri, bâzan, böyle, kelimelerle de yaşatılmış olur. Bu hâtıralar, onları yaşatmasım bilen milletlerin rühunda, bir enerji kaynağı, büyük millet olmanın gurüruyla birleşmiş bir “yukarılık duygusu” yaşatır. Bunun içindir ki, İngilizler, “bahtiyardır o İngilizce ki onda her dilden kelime vardır,” derler. Bu cümle, aynı zamanda, İngiliz İmparatorluğu’nun, dünyânın beş kıtasında hüküm sürdüğü devirlere, heybetli bir işârettir. Başka milletler, târihte ve coğrafyadaki büyüklük devirlerini, böyle her fırsatta ve her vesîle ile yaşatırlarken, bizim, dünya hâkimiyetimizi, kelimelerde bile unutturmaya kalkmamız, milliyetçilik değildir. Bilakis, milliyetçiliği öldürmek için îcad edilmiş çok kurnaz bir yıkıcılıktır.
Sayfa 286Kitabı okudu
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.